alırsınız bu defa. Bakın, nuttum, Vılla kaça çıkıyo z kesin hesabı bellı değil amma, her halde yüz bin liradan a- şağı çıkmıyacak Bir ihtimal, yüz yirmi bin lirayı bulaca Sevimli sanatkârımızın bu cevabı üzerine bir an durdum ve aklıma ge- len suali sormadan yapamadım: kran Hanım, bir nokta zih- nimi kurcaladı, izninize sığınarak sormak istiyorum. — Nedır efendim? nce şikayet konusu yap- tıgınız altı yüz liralık maaşla, yüz bin liralık villâyı bir türlü telif ede- medim de. Bu noktada Şükran özer'in anne- si söze karıştı ve merakımı şu şekil- de giderdi; — Ah evlâdım biz ne güne duru- yoruz? Köşede bucakta bizim de bir kaç kuruşumuz var. - Bu sırada telefon çaldı ve Şükran Özer, pencere yanındaki beyaz baka- litten mamul şık telefonun çitti. Giderken kucağındaki beyaz köpek yavrusunu da yere bı- rakmıştı. Annesi yerinden kalkarak bu sevimli yavruyu kucağına aldı. Bir taraftan da bana hitaben dert yanıyordu.: — Çok sevimli amma, bakıp bes- lemesi öyle zor ki. Belki on çeşit Av- rupa maması tecrübe ettik. İki defa. hastalandı. Neyse şimdi iyi. Nasıl, gerçekten pek sevimli değil mi? Bu bembeyaz tüylü köpek yav- rusunun sevimliliğini sormayı u- kabul etme- mek, muhakkak insafsızlık — olurdu» — Anneciğim bak, telefonda ko- nuştum da aklıma geldı dedi. Benim, adak mumlarım da var. Daha dıke— Tabii hemen suali yapıştırdık; — Nereye mum adadınız? — Kazancı yokuşundaki Sofu ba- baya. — Niye? Annem hastalanmıştı da, iyi- leşsin diye adadım, İtikadım fazladır benim. Sık sık mum adarım Kurban Bayramı da biri adak ol- mak üzere iki kurban keseriz. Ak- şamları yatarken daima dua ederim. Uğura da çok inanırım. Nitekim yeni bir hizmetçi aldık mı, takip e- den günlerin hâdiselerini iyice ince- lerim. Meselâ hizmetçinin eye geli- şinin ikinci günü- annem hastalandı veya yolda ayağım burkuldu değil mi? O hizmetçiye- uğursuz damgasını yapıştırır ve derhal ko- a Kız. Sanat Okulunu bitirdik- ten sonra İstanbul Konservatuvarına girip piyano üzerinde üç sene Batı müziği tahsil eden, bu üç seneyi mü- teakip, bir emri Vakı ile Türk musi- kisi bölümüne geçen ve neticede bu- gunku şöhretine ulaşan Şükran ö- zer'e'son suali sormanın sırası gel- mişti: — Şükran Hanım, dedim. Evlen- meye niyetiniz yok mu Kahkaha ile gülerek bu sualime şu cevabı verdi: niyetim yok Hem böyle serbest olmak daha iyi değil mi? KİTAPLA R F. A. O. ORMANCILIK POLİTİKASISEMİNERİ (Tebliğler HI. İstanbul 195S Yeni- lik Basımevi. — 144 sayfa, — fiyatı.», 3 planş.) Türkiye her şeyden önce bir ziraat memleketidir. Nüfusumuzun mü- him bir çoğunluğunu çiftçiler, milli gelirimizin büyük bir kısmını topra mahsulleri teşkil eder. Hayvancılık- tan elde ettiğimiz gelir, bu servetin de ihmal edilemez ölçüde olduğunu göstermektedir. Ormanlarımız ise, bu iki serveti meydana getiren âmillerin nazımıdır Memleketimiz ziraat ve hayvancı- lığı bahis konusu olunca, akla, hemen orman işleri gelir; veya ormancılık bu iki şeyi hatırlatır. Türkiyenin tabii ve sosyal şart ve imkânları bu üç ko- nuyu kompleks bir problem haline getirmiştir. Hayvancılığı korumak İçin keçi- yi ormana sokmak, ziraatçılığı geliş- tirmek için traktörün başını boş bı- rakmak, sobayı memnun etmek için baltaya hürriyet vermek bu vatanın menfaatlarını ve gelecek nesillerin haklarını günlük ihtiyaçlara kurban etmek demektir. Bugünün ihtiyaçlarını karşılamak ve gelecek nesillerin refahını temin etmek şartiyle ve sapanın, keçinin ve baltanın taarruzundan masun bir or- man politikasının esasları neler ol- malıdır? Bu soruya yalnız teknik bilgilerle cevap verilemez. Belki bu bilgiler kadar mühim bir iyi niyet ve anlayışa da ihtiyaç vardır. Hepsinden once de menfaatlerin en büyüğü olan "vatanın menfaatları" nı hedef tutan, bu zihniyete.. kitapta, güdülecek bir orman ve ormancılık politikası ile ilgili bir çok meseleleri aydınlatıcı fikirler bu- lunmaktadır. 13-25 Eylül 1954 te, İs- tanbulda yapılmış olan bir seminerin tebliğlerinden — meydana — gelmiştir. Tebliğleri yapan Orman — Fakültesi Öğretim Üyelerinin adlariyle teblıg başlıklarını veriyoruz: ; "Açılış hitabesi"; Franz Heske: deniz mıntakası ile Yakın-Şarktaki memleketler bakımından orman poli- tikası"; Franz Heske: "Akdeniz hav- zası ve Yakın-Doğu iklim, tarım ve orman politikası"; Nuri ilk men: "Türkiye Orman Kanunundaki; orman ve muhafaza ormanı mefhum- larının tarıfı meselesi"; Fikret Saat- çioğlu: rman ıstıhsalatının İslahı, kalıte ve kantite bakımından arttırıl— ması"; Savni Huş: manca fakir olan memleketlerde odun ham mad- desinin tasarrufu bakımından, orman politikası yönünden alınması gereken bazı önemli tedbirler Kitapta teblıglerın [ngılızce me- tinleri de vardır. İstanbul Üniversi- tesi Orman Fakültesi Yayınlarından- dır. BABANIZ ATATÜRK (Yazan i — Falih Rıfkı Atak. Ya* yınlıyan ve basan Doğan Kardeş Yayınları — A. S. Basımevi, İstanbul 1955. Büyük boy 85 sayfa, ciltli Fiyatı S Tira.) İlk ve Ortaokul Öğrencilerinin iştir fade edebileceği bu eserde Ata- türkün çocukluğu, gençliği, yolunda, kanat yarası, doğru, karanlıkta bir yıldız torluğun sonu, kara günler, liderliği, kader dönümü kurtarıcı, Cumhuri- yetçi ve ınkılapçı Atatürk ve ölümü başlıklariyle, Atatürkün nasıl yetiş- tiği, neler yaptığı ve nasıl bir insan olduğu anlatılıyor, önsözde "Sevgili çocuklar, eğer Atatürk milletinin ve ordularının başında Anadolu savaş- larını kazanmasaydı, bu dünyada va- tansız ve hürriyetsiz kalırdınız. Asıl öksüzlük budur. Onun İçin kitaba "Babanız Atatürk" Aadını koydum. Hayatınızı ana babanıza, hür, şanlı ve şerefli Türklüğünüzü Atatürke borç- impara- lusunuz" denmektedir e. SENARYO TEKNİĞİ (Yazan: — Muzaffer Gökmen. — An- kara 1955 Son Havadis Matbaası. 216 sayfa, fiyatı 550 kuruş.) Bilim — ve sanat kollarından, mem- leketimizde literatürü en fakir o- lan sinemadır. Türk filmciliğinin geç- mişi yarım asra yaklaştıgı halde, e- saslı bir ilerlem aydedemeyışınm sebeplerınden bırı de bu olsa gerek. Bir sinema endüstrisi vardır, filmle- rimiz vardır, yazarlarımız ve sanat- kârlarımız vardır. Fakat, bu sanatın tarihi tekniği, nazarıyatı ve estetiği- ne dair bir broşürümüz dahi yoktur. Bir sanat eserini meydana getirmek için aklıselim ve görenek kafi değil- dir. Olsaydı, meyvalarını görürdük. Kabiliyetlerimiz mi yo Muzaffer Gökmen'in bu kitabı, boyle bir saha- da "ilk" olmak şerefîn hak kazan- mıştır. İçinde, bir filmin can noktası olan senaryonun tekniği, pratiği, na- zariyatı tahlil edilmekte; estetiği ve sanata ulaşmanın yolları da gösteril- mektedir. — Bibliyografyası yalnız 1- talyanca eserlere inhisar etmekle be— raber, konu iyi ışlenmıştır Kitap s nunda "üzerinde m akaşa edılecek bazı mevzular" Verılmektedır. Ki- tapta ele alman konulardan bazı baş- aklar: Sinema sanatı, sinemacılığımız senaryo nedir, senaryosuz film yapı- labilir mi, senaryonun önemi, este- tik değeri ve bünyesi, sinematografik mevzu, deneme, sinematografik şema senaryo, plân, plastik materyal, di- yalog, senaryonun — yapısı, geçişler ve senaryo hakkında umumi fikirler.. AKİS, 2 TEMMUZ 1955