DÜNYADA OLUP BİTENLER. Şimdi de memleketin idaresinde söz sahibi olmak istedikleri anlaşılıyordu. Hattâ bir triyumviradan bahsolunu- yordu. General Lucero, General Mo- lina ve Amiral Teissaira işbirliği ya- pıyorlardı Geni Peronun dayanagı olan Işçıler de konfederasyonun çağrışma rağmen diktatörün yardımına koş- makta tehalük göstermemişlerdi. Konfederasyonun idarecileri peronist- ti. Ama alt tabakalar üzerinde Papa- lığın afarozu - Papalık, isim zikret- meksizin bütün Arjantin ukumetı azalarını afaroz etmişti - büyük tes icra etmişti. Anlaşılıyordu ki General Peron başkanlığı muhafaza ediyor- du ama artık diktatör değildi. Geri alınan kararlar unun ilk delili Kilise — aleyhinde girişilmiş bulunan hareketin dur- durulması oldu. Katoliklere karşı ga- zetelerde açtırılan kampanyaya son verildi. General Peron'un dehşete ka- pılmış olduğunda zerrece şüphe yok- tu. Bu sefer fazla ileri gıtmış bulun- duğunu hissediyordu. kim is- yanın bastırılmasından hemen sonra yaptığı mada Kiliseye huc etmekten çekındı Bunu bir kaç g sonra umumi bir af takip etti. Takı- bata maruz bırakılan Kilise mensup- ları hapishanelerden çıktılar. Hattâ memleketten sürülmü bulunan iki piskoposun bile geri dönmeleri muh- temel görünüyordu. Hükümet kili- seleri her hangi bir tecavüzden ma- sun tutmak için kapılarına adamlar dikmişti. Hayatın normale avdetini ispat eden belirtiler vardı. Nitekim bir hafta evvel yapılamayan spor mü- sabakalarına bu pazar devam olun- du. Fakat en mühim hadise Çarşam- ba günü vuku bulan görüşme oldu. Arjantinin sevılmeyen Dışişleri Ba- kanı Jero Remorino Papalığı temsilcisi Marıo Zanin'i davet etmış— ti. Anlaşılıyordu ki Peronun yaptığı hatanın tamiri cihetine gidiliyordu. Gazeteler havadislerden Kilisenin me- sul tutulamayacağını da belirtmeği lüzumlu görüyorlardı. Dünyada teessür eronun devrilmemesinin ve Pero- p nist rejimin Arjantinde kökünden temizlenmemiş olmasının bir umumi teessür uyandırdığı lerin gazeteleri bu vesileyle diktatö- re karşı hıslerını açıklamak fırsatını buldula r en ziyade nefret- Arjantin hükümetinin başkanı hurrıyetlerı ayaklar altına almakla sadece kendi milletinin değil, bütün hür milletlerin düşmanlığını celbet- mişti. New-York Times Peronun, on senelik iktidarının sonunda belki ra- kipsiz, ama mutlaka dostsuz bir du- rumda bulunduğunu yazıyordu. Dik- tatörün taktiği, yanında kuvvetli a- dam bulundurmamaktı. Şimdi onun ıstiırabını çekiyordu. Yanındakiler bir takım menfaatperestten başka kimse Kapaktaki Diktatör Juan Domingo Peron 1945 yılında Guney büyük memleketi olan Ar- _ıantınde bır hukumet darbesı yapı- Cumhurbaşkanı Ram Castillo alaşağı ediliyordu. Hükii— met darbesini tertipliyenler subay- lardı. Bunların en ateşlisi ise Juan Domingo Peron adındaki albaydı. O yıl Peron Başkan muavini, Har- biye Bakam ve Çalışma Sekreteri vazifelerini üzerine aldı. Bir sene sonra, 24 Şubat 1946 da kolaylıkla Başkanlığa seçiliyordu. Arjantinde Peron devri başlamıştı. Ateşli Albay 1895 te Buenos Ayres eyaletindeki Lobos şehrinde doğmuşta. Ailesi İtalyan, İspanyol, Bask ve İskoçyalı kırması, tipik bir Arjantinli aıleydı. Orta hal- liydiler. Babası koyun besliyor ve sulh hakımlıgı yapıyordu Juan ev- velâ Bue yreste okudu, sonra 15 yaşını da Colegıo Militar - Aske- ri lise'ye girdi. Oldukça akıllı, kuv- vetli, spora meraklı ve ht Ur çocuktu. Adamakıllı çalışıyor— du. Ama, doğrusu istenilirse 1870 Amerıkanıın yoktu. Nitekim Peron 1943 de hâ- lâ yarbaydı. n askerdi ama, hakiki ka- biliyetlerini 1989 da İtalyaya gön- derildiği zaman keşfetti. Orada Mussolini rejimini inceden inceye tetkik etti, kudretin nasd elde e- dileceğini ve nasd muhafaza olun- duğunu gördü. Her şeye dikkat e- diyor, hükümler çıkarıyordu. 1941 e kadar İtalyada kaldı ve faydalı dersler aldı. Bunların tatbikine 1948 de başladı. ılk hedef, Başkan Castillo idi. Hükümet darbesini or- du yapmıştı ama bü t n subayların içinde en kabiliyetlisi Perondu. Ar- kadaşlarını o idare ediyordu. tekım ıhtılal muvaffak olduktan him üç vazifeyi yük- lendı Dıktatorlugu daha o zaman- dan başlamıştı. Diktatörlüğün demagogluga ihtiyaç gösterdiğini anlamıştı. i- talyada öğrendiği, tâbir caızse diktatörlüğün, tekniğiydi. tinde onu, mahallin hususıyetlerıy- le tatbike koydu. Güney Ameri- kada hakiki kuvvetin ordu olduğu- nu biliyordu. Fakat orduyu müte- madiyen elde tutmaya imkân yok- tu. Silahlı kuvvetlerin başına ge- çen di hesaplarına harekete başlıyorlardı Üstelik Pe- ronun orduda ve donanmada düş- manları vardı. Diktatör, bu kuv- vete mukabil bir kuvvet hazırla- dı: İşçiler korkunç bir demagoji i- le o sınıfı elde etmeye baktı. İş- çiler hakikaten parlak bir durum- da değillerdi. Askerlere ve zengin- lerin teşkil ettiği oligarşiye kin besliyorlardı. Peron bu hissi kö- rükledi. Çalışanlara "descamisa- dos - gömleksizler" diyordu. Onla- ra biraz bir şeyler verdi, fakat ver- diğinden çok vaadde bulundu. Es- ki Mr artist olan karısı Eva Pe- ron başlıca yardımcısıydı. Evanın guzellıgınden faydalandı. Karı ko- ca işçi kütlelerini cezbetmesini Mi- iler. Demagoji işe yaramıştı. İş- çi liderlerle beraber sendikaları teşkilâtlandırdı. Mr Çalışma kon- federasyonu kurdu ve onu kendi- sine en sağlam müttefik yaptı. Elinde bir kuvvet yarattıktan sonra Peron bütün rakiplerini te- ker teker temizlemeye başladı. Ev- velâ basın hürriyetine saldırdı v onun Arjantindeki sembolü olan meşhur La Prensa gazetesini te- mizledi. La Prensanın hiç Mr şey- den boyun eğmeyen sahibi en son- da vatana hiyanetle itham olundu ve Arjantin terketmek mecburi- yetinde bırakıldı. Bir defa basın susturulduktan sonra öteki hür- riyetleri yok etmek kolaylaşmış- tı. Fakat Peron, kurduğu rejjme demokrasi denmesini istiyordu. Po- lisleri etrafa dehşet salarken sade- ce Radikal partinin küçük bir kıs- mının muhalefet yapmasına izin verdi. Her fırsatta seçimlerin ser- best olduğunu söylüyordu. Fakat seçım serbestliği ancak seçim gü- nüne inhisar ediyordu. Onun ha- ricinde muhal lıfler şiddetle takip olunuyordu. Hâkimler Peronun e- linde oyuncak olmuşlardı, hapıs- haneler adam almıyordu. O kad ki bugün Arjantinde tevkıf edıl— mek hakiki Mr şereftir ve tevkif olunanlar şerefli İnsanlardır. Ne Üniversite muhtariyeti, ne seçmen emniyeti kalmıştı. On sene içinde Peron bütün bunları, her birine te- ker teker saldırmak suretiyle yok etmişti. Bu sırada diktatörün etrafını “iktidar sinekleri** sarmıştı. Ala- bildiklerine çalışıyorlar nüfuz ti- careti yapıyorlardı. Bunların ba- şında bir zamanlar Peronun kayın biraderi Juan Duarte ardı. Rez let öylesine ayyuka çıktı ki en son- da bir tahkikat açılmasına mec- buriyet hasıl oldu ve Juan Duarte intihar etti. Evet Peron çalmıyor- du, ama etrafındakiler in çalması- na göz yumuyordu. Memleket ik- tisadi felâkete gidiyordu. Peron kabahati evvelâ — muhalefete bul- muştu, şimdi muhalefet yoktu)j oli- garşiye bulmuştu, oligarşi de kalk- mıştı; halbuki kriz devam ediyor- du. Yeni bir suçlu bulmak lâzım- dı: Peron katolik kilisesini itham etti. Fakat bardak taşmak üzerey- di. İsyan çıktı. AKİS, 2 TEMMUZ 1955