— lak anlamadığım işlere girişmek âdetim değil. öv beliyim. — Peki benim katin git. — Burası senin babanın evi mi? Allâhın beyti burası... istersem yıl on iki ay bura da kalırım. için buradan Ali ağa, ocağına düştüm. — Ulan Molla bir kurnazlığın var; yok- sa şu kafeslerde birine ilişik mi ettin? doğruyu söyle gide; eyim. — Bildiğin gibi. ada Hacı Sabur Mollanın gö- olla, a bırakarak cüb- besinin içine büzülerek direğin dibine çe- kildi. Tesbihini şakırdatmıya başladı. Hacı Sabur, kendisine tarif edilen sü- tunun yanına gelirken Ali ile Ömeri gö- er halde yanlış gelmişti. Sabur'un, sancısı tut dal abdal gezinmi gibi bakınması; ve Mi. le ağır torba Alinin gözünde: açmadı. Mollanın deminki yalv e Hacı Sabu- run bü dolaşısı ie muhakkak bir mü n nasebet old ezdi, ME gibi yaparak, Ömeri di sürükleyib bir köşe- ye çekildi, Molla ferahlamıştı. Tesbihini huşü ile çi başladı. Hacı Sabur epeyce dolaştıktan sonra,tekrar bu sütunun dibine geldi. Paraları bekliyen, şüphesi bi ktı. Titriyerek torbayi çıkarttı ve Mollanın dizinin dibine du i Molla hemi let > ir çalaki ile ülul eder gibi ri Hacı Sabur, ulünden ve sonra da evliya Ke -Dündiine “görünüşün- den fevkalâde mz olarak, orada sec- deye varıp kal Ali, bu thai hallerden birşey eli mamakla beraber bir hilekârlık, bir do- lab A biliyordu. Mollanın sıvıştı- ğı kapıya koştu. Molla Mustafa tam sokak Ke an çıkacağı sirada oomuzundan yakaladı?: — Molla ei a e 1 bilir yi yine bi kinin evini ön ür- ü de,. seni de böyle ağır torbalı hediye- lere kondurdu. Her halde Evkaf eN dair bir dalavera var. Söyle nedir olla bütün işin bozolmasından e karak işi e dökmek istedi. Bağıra Bırak yakamı be edam; ne istiyor- sun Teda — Senden istediğim şu, Molla; Hacı kapan sana getirdiği ne idi — Sana ne? ma merak oldu. Merak ba ya? Görmek ve anlamak istiyorum. a Hacı Sabur getirmedi. e gözlerine hayalet olmi Ben özlerime e görün mez, iş mayalet hep sizin uydur- 32 duğunuz şeyler; ve böyle şeyler de tekke- lerde olur. Siz biribirinizi kandırın. Bana doğrusunu söylel.. — Biıral diyorum a yoksa? Molla, canını verir fakat altınları ver- mezdi, belinden kaman bir bıçak çıkar» dı. Ali, karanlıkta bunu görmemişti. Sa omuzunun birdenbire “delindiğini hissetti : ay gâvur Mollal bana kıydın har? Fakat ulan ölüm yetişir, senin gibi çömez- in yı boğazından iyice yakalayıp, bir “tavuk gibi yere çarptı; bir dizini göğsüne bastırarak, bir elile sizlayan yarasını bas- tırdı. Öbür elile Molla'nın koynundaki torbayı çekip aldı. Bu ağır torbanın için- de şıkırdayan, hışırdayan altınları, Ali ei tartaklıyordu. Doğruldu, Molla'yı p hemen karakola götürmeği ii üşündü. Fakat omuzu fena halde sizl yordu. Birkaç adım attı; — e lâzım, yarın bunları kadıya teslim ederim. Varsın bım onlar gör- sün, hem de bu heriflerin kepazeliği ark anlaşılsın. Emme de ağır torba hal., Vay melunlar vay; Hacı Sabur gibi bir cimriyi bile dolaba koymuşlar, kim bilir herife martavallar attılar da, bu canından kıymetli altınlarını aldılar. “ti Ali evine gidip ihtiyar anasını uyan dırdı. Ana hele kalkl it enceğinin biri beni i bizledi. Şu tavşan ye ızdır. Ali, yaralarını hep böyle tedavi eder- di. Tavşan yağını Ee Sili cazır cuzüur dökerdi. Üç güne kalmaz en derin yaralar iyiliğe yüztulardı. Molla torbayı ap e gibi ol- muştu. Ne yapacağını şaşırdı, (Çeşmenin dibine oturarak kötü kötü dnümmeye .. diyordu, eyvah, gitti, uçtu udun elinden, nasıl edip te uğu plânı Bağdat tekkesine bir adak olduğunu da söylese, dinsiz Ali'yi inandıramazdı. Üs- telik herifi bir de bıçaklamıştı Keşke bunu olsun yapam olsaydıl.. belki uyuş- mak kabil olurdu. Lâkin geçmişti. Ba ç Mustafa buralardan hemen savuşup git meli idi. Hiç başka çare yoktu. İşi bir karmanyola işi yapıp Ali'yi mahkemeye vermek lâzımdı, Hem kendi cinayetini Ni bas eder. Müdafaayı nefis işi yapar, m de parayı istirdat ettirirdi. Lâkin pa- a neye bağlamalı idi? Nereye ait de- meli idi? Evkaf kasasına ait bir en deseydi, e tahsildarı vardı. Sonr da kaydı, kuydu, hesabı mevcuttu. ni kikat ile Gi Bu parayı, tekke- ye ait bir he e.nezir olarak göster- mek İN iyi idi; lâkin şeh Ayetul- lah u defa yarısını alırdı Bu da iyi bir yol olmamakla beraber, en iyi tedbir bu idi. Molla bunu kararlaştırınca biraz ferahladı, çeşmeden bir tas su alıp içti. Dudaklarını silerken kulağının dibinde, hafif ve ince bir kadın nefesi duydu, Arkasi var Ailede Vaziyet! Islah Edecek BiZ sy Unsur: KADINIÇ — Başı 7 inci sayfada — nan bir işçidir. Ve bu mikdar ka ) yine bir muvakfakyett ir. Di ii baları var nde ancak İ 30 ki kazanıyorlar, İ Bu ailenin kadını artık hayata ç İnhisarlarda, bücemii polarında tütün işliyen; devlet ş inde iş gören; büyük tlearethansili mensucat fabrikalarında, örme işler yazmacılıkta, mağazaların küçükme luklarında İN binlerce yn Var rdır. nı kadın lar gün ea (G0: -100) kr kazanırlar. İstanbul ük mikyasta bir sanayi merkezi olu biz ozaman lal fabrikalarda «a li k. Bu ailenin çocuğu evdi tulmuştur, çok başıboş kalmıştağl kendi kere yerden biter şair yetişir ve rından sonra biz ba çocuğu her n bir çıra bir küfeci, bir satıcısı, bir boyacı, türlü türlü ii çocuk işlerinin başında görürüz: fvalıl hemen hemen ona yabancı bir mubinak zık ki bu fakir ailede iğek çok. Lee gecelerini kahvede, m eyi lerde; kadın da komşularının derik Mik ortak olarak yıkık külübesinde ap İstanbulun her yanı bu örnek EY lerle doludur. Bundan bir dere eni sukut, artık ailenin yıkıldı bay: Fe 1! hulâsa günde ancak 50-100 kuruş tan girmiştir. e ye ie ve yi ğı gile yat ise baştan i r yar yi Tabiat kabirlerini, ie b do. miyetin yardımcı elleri burada k#bel insani vazifelerinin en mü alp ii buralarda yapılır. Hul a Halka, sıhhati ile alâkadar olmali öğütleyen, hastalıklara karşı pin cak ilk tedbirleri öğreten (Le Hekim) adlı güzel bir aylık med neğri Dr. Pazardan başka günlerde ö sonra saat (2!tan 6 ya) ia jin eder. Salı, cumartesi gü e (9' - 12)ye kadar hakiki fi har. Kışlık; Telefon: ayenehane ve ev telefonu Okuyucularımıza sayın dol ve değerli mecmuasını tavsiye & (© No.50 YARIM AY BİLMECE KUPONU Ne. 50 dj