u genç; oOkızlar arasında beğenilen bir tiptir. O, mağrur ve uzak aramızda bizi fark- etmiyor gibi yaşamakta idi. Ben, herkesin beğendiğini beğenebile- cek, dümdüz ruhlu bir kız değilim. Böyel olmakla beraber, birçokları gibi, benim de başım ona çevrildi. Uzun Güşünmeğe vakit bulamadım. Bir gün içimin onun'a dopdolu olduğunu anladım Kimdi, ne idi, kimin nesi idi ? Bun: ların hiçbirini bilmiyor, öğrenmek 'de istemiyordum. Derslere geldikçe onun gözlerini görmek, onun içe işleyen tatlı sesini dinlemek bana yetiyordu. Onu; o olduğu için seviyordum. Ben de onun için sadece bir talebe idim. Bilse bilse eski bir profesör kızı olduğumu bilebilir- di. O kadar. Günden güne ona alışıyor, bağlanı- yordum. ir gün nasıl oldu bilmem. Ders ara- ' Bi sında kızlardan biri birşey sordu, Mevzu dağıldı. Ve onun gözleri bir dakika da beni aradı, buldu. Sözün özünü, “sanki ruhuma koşaltmak istiyor gibi, bana ba karak söyledi. Çocukluğum bir dadı elinde, genç kızığım da kapalı ruhlu bir babadan ge: len ürküntü ve kaçınganlık içinde geç meseydi; bu bakış bana bu duyduklarımı duyuramazdı. Ben, ta çocukluğumda, içinin sevinç ve şımarıklığı boşaltılmış bir taşbebek haline getirilmeseydim; belki şimdi birçok- ları gibi gülecek, daldan dala atlıyacak, sevgiyi gözlerimden içime kadar inmeğe barakmıyacaktım. Onun bu bakın içimi allak bullak et- ti, Belki de kızardım. Ondan sonra, göz- lerimizin buluşmaları arttı. Ve aylarca göz göze konuştuk. İçimizin çelin “sina- vini onlarla vermeğe çalıştı , Sonraları benimle konuşmak istediği, göze konuşmanın yetmez o oldüğu an- laşıldı, Büyük günlerden birinde babamın 24 Bir, gece ateşim artmıştı... eski talebeleri ile beraber o dag e geldi. Yılın birkaç günü vardır ki, ev kapri kapamak babamın elinde olmamıştır, ünlerde evimiz uyanık kafalı, çalış ula dolar, boşalır.