bize getiren ki irü unut mayını efa, evin geni nasadaki yerin ini bu labiliyaği istemeden yeme i nerelerde ölü irşey söylerke : bakıyor, karaş etrafındakile oşaldıkça, ne Ar biribirini k kadını, kestiği alis elikanlının vii Arası RR erim. Deni kö ın. Yorulacaki gi mun. Sana bir parça ele em, ey sahipiie iram etmesi V ni çekerek gü ; lerden biri bej azifeleri arası irmek te vardı rizl... İs delikanlıya deği ide söylerim. »rdiyonumu ve en fırladı. İs ikordiyonu gör Ii İnce, uzun parmaklı elleri; bilgin, korkusuz hareketlerle beyar tuşların üzerinde... lükle taşıyarak yerine döndü. Esmer delıkanlının kucağına verdi: — Senin şarkılarından birini söyli- yelim. — Hangisini? — Sönen ışıkları... Esmer delikanlı, akordiyonun kayı- Çengelleri açtı. İnce uzun parmaklı elleri, bilgin, korku sını omuzuna geçirdi. suz hareketlerle oynuyordu. Beyaz düğ- akla n sesleri uyandırdı. meciklerin, tuşların üzerinde parm rıpı dolaştırarak uyuya alonu dolduran gençlerin, gözleri onun üzerinde, kulakları onun akordi- yonunda,. susmuş, bekleşiyorlardı. Esmer delikanlı, genç kadına fısıl- dadı: “ — Başlıyorum! Tarihten Yapraklar : Ahmet Mithat Efendi ve Münakaşaları Yazan : Abdurrahman Adil Eren hmet Mithat efendinin matbuat ha- yatı hadiselerle doludur. Hergün bir mesele çıkarır, hergün bir münakaşa meyzuu b bir çocuk Kihinet Ra simle, riyaziye üzerinde tıştığı gibi sonraları koskoca bir lena olan Ebuzziya Tevfik beye de, paşa zade Sait beyede çatmış, i & etler koparırdı. İmlâda bir yz hasmını teşhir etmek, bir kah i- Wi Sessiz, soluksuz dinleyenler, y' lerinden başlıyan bir ürpertinin bütün vücutlarını sardığını hissettiler. Esmer delikanlının yüzünün hatları gerilmiş, sararmış, burun kanatları tit- riyor, akordiyon genişleyip küçüliyordü. Bir orman, faze yeşil ağaçlı: e yar kuru gövdeli bir orman tutuşm çatırdayarak, haykırarak yanıyor.. Bin alevli dalların ağlayışları, suya devrilen gövdelerin sızlayarak sönüşleri duyu- luyordu. Genç kadının sesi; tutuşan orman” da koşan, haykıran; yavaşlayıp sönen bir züzgârdı. Küçük salonu, göğe yük” “selen alevlerin sıcak yalazaları, yangı” nın çatırdıları, ormanın iniltileri kap” bir farisi lâfzimiş, are evveline ge- lince “çokluk,, ifade edermiş. Bunu Ebuzziya kepketti Meka keşfeden bir la Kolomb imiş gibi, çırpındı du ercüman,, muharriri Ahmet Mithat a Vakit sermuharriri Kem paşa zade Sait beylede sık sık kalem mücadeleleri olurdu. Bazan kalem mü- nakaşaları yumruk mücadelelerine kadar varır, Babıâli yokuşu bir savaş meyda- nına dönerdi zade Sait beyle bir “Decadane,, emele oldu; Classigue riya çıktı. hatta Kema We zade Sait b Hüseyin Daniş ile hep derisek pek lâyık; Süd bilafzı klâsik, Mühat efendi. aşık. Beyitini SR Çi ei klasik tabirine aşık o ei Ahmet Mith vi uğ ea Ah- met Mithat imlişe” rakıp bir tek gaze- teci vardı. O da Kemal paşa zade İamıştı, Derin bir sessizlik, yalnız âlev- lerin yükselişi. Gök gözlüyor, bir şimşek çaktı. Tek tek düşen yağmur taneleri... yine derin bir sessizlik. Hız alan alevlerin korkunç homurdanışı.. Gök gürlüyor, ardı kesil» meden gök gan E: Sıkı, sert, ve acis m ağmur başlamıştı, Orman yanan kucağına inen ee ferahlas e eyi ağla- suluk» mış gibi, çatırtıları, yışları diniyor, susuyor, büy lar alarak dinleniyor sanki... Rüzgürin sesi, yağmurun serinliğine karışıyordu. Yağmur hafıfliyor, çoğalı- yor, çoğalıyor, hafifliyordu. Tek düşen damlacıklar... derin bir sessizlik. Yalnız, sönen , Şimdi uzaklaşan, susan, ve dinen sesler geliyor... Derin, karanlık boşluklar... Esmer delikanlının parmakları dur- uştu. Yüzündeki hatlar yumuşamış, be eti soluklar alıyordu. ç ka dının gözlerinden sızan yaşlar. yanak» larından damlıyordu, Salondakiler ki» pırdısız duruyorlardı. Neden sonra uyanır gibi oldul Genç sanatkârla, genç kadını, yorulmak bilmeden uzun uzun e dılar. Esmer delikanlı, kalın camlı kara gözlüğünü siliyor, bir damla ışık gör- uzatarak, ancak duyulur bir sesle fısıl- dadı : — Size yeni birşey çalacağım. Fakat. ışığı söndürün de benimle beraber olun|.. ne olur, Sait beydi. Bu zatın yazıları tatlı olmak la beraber ıkına, sıkına yazılmış yazılar hissini verirdi. Ahmet Mithat efendinin yazısı, in ise “akar su, gibi silis ıdı, 1867-(1283)de Muhbir gazetasile yazıya başlıyan Ali Suavi'den sonra, açık y A Mithat efeni birinci gelir. Ahmet Mithat efendi yazılarında, ko- nuşuyor hissini verirdi. O kadar çok yazı yazar, o kadar “bol yazı yazardı- ki.. ozamanın halkı Ahmet Mithat efen- di için “yazı makinesi, derlerdi. Ah- met Mithat efendinin bacanağı olan Philologue Yani Adamandiadis ise, Mithat efendiye Jhalkenderos adını ver- mişti. Jhalkenderos rumcada bakır yü rekli demektir. Ahmet Mithat efendi yazıdan ne bıkar ve ne de yorulurdu. a AMMA bakır gibi yıpran