a ae — 2 mmm er si ve me —— Beklemeli diyordum. iyı » VE be kliyorum. , Evimize gelişinin üstüne bir yıl devrildi. Tatlı bir sömestir tatili yaptım. Babam, bu dinlenme zamanlarında onu sık sık yemeğe alıkoydu. Babamın a kadar sev- diği, beğendiği genci, evde k sevi- yor, sayıyorlardı. Yıllarca Dabansılasa ka: pal kalmış bu kapı; şimdi ağırbaşlı, ol- m, bilgisi kuvvetli bir gence açılmış, Bülend bu evde, tıbkı evin çocuğu d cesini almıştı. Dadım bile birgün: «Büyük, sevinçli birşey beklediğini » çıtlatmaktan kendini alamamıştı. Onun dili, sıhhatımın korku- ya düşürdüğü günlerde çözüldü. Doktor beni açık havaya, bol gıda ve dinlenme- ye çağırınca.. Üniversite ai hiç ol- mazsa bana bir yıl için kapa O kapalı ruhta birden mii oldu. Bunu babamdan duyduğu zaman, ölü gibi sarardı. Dişlerini sıktı. Bana ciltler dolusu dil dökseydi, beni nasıl sevdiğini roman- larda eker filimlerde gördüğüm gibi anlatsaydı.. duyurduğu bü- yük hissi menmndi Onun gözleri, bütün bir âlem gibi o gün açıldı. Orada kararan, bulutlanan o ateşin gözlerde ben, yalnız kendimi, yal- nız ve bir başıma kendimi gördüm.. oku- dum. e Kafası en yüksek esrlerle incelmiş, yaşayışına ilinti veren en küçük birşeye karışmamış bu adam, beni seviyordu. Sevildiğimi anlamak benim için yep yeni birşey oldu. Yeniden doğmuş, bu sev, ile gözlerimi açmış gibi idim. Ne Üniversite'nin kalışı, ne günden güne zayıflıyan vücudum, moraran göz- kapaklarım bana acı verdi. Kendimi sev- ginin beşiğine bırakarak, gözlerim yarı örtülü derin düşünce denizlerine daldım, gittim. Sonra yine yazarım * sane anne.. yoruldum. çok Sevginin bu fark da aylarca sürdü bam, dünyanın en iyi yürekli bir adamı in Fi e ak saatlerini bana meğe başlami İlçede iki ii çam arasına, bana bir hamak kurdular, Sabahları yedide de- recemi alıyor, dadımın getirdiği kaval- .tıyı yatağımda yapıyordum. Dokuzdan on bire kadar hamağa uzanarak kendimi, çam- lardan inen güneşe bırakıyordum. Bu iki saat bana çok tatlı geliyordu. Babam sık sik yanıma uğrıyor, alnımı, saçlarımı ok- şıyordu. Dadım salıncaklı sandalyesinde birşey- ler örüyor, yavaş, tatlı bir sesle türküler söylüyordu. 26 yordum ki.. babamın ham bir Bana tıpkı güzel, içli bir masal gibi seni.. daima seni anlatırdı. « Dadıcığım hadi! başla...» derdim « Bir varmış, bir yokmuş. İstanbulun en güzel yerinde, Marmaranın tatlı ninni- lerini dinliyen beyaz bir yalıcık varmış. Bu yalıya günün birinde birçok motör ya- şmiş, İri kara gözlü, çağlıyan sesli bir güzel gelin getirmişler.» Bu masal binbir gece masallarını an- dıran bir tazelik, güzellik, değişiklikle her gün uzar giderdi. Bu masal biç birgün Çünkü ya babamın gelişi, ya eser, bitemezdi. oklorun muayenesi onu yarıda gene ertesi gün bir başka yaprağı açıla” rak okunurdu. « Bir ateş rengi pijaması vardı. Onu giydiği zaman, gözlerime güneş vurdu sa nırdım. Siyah saçları renk renk kızıltılar, pırılılarla omuzlarına dökülünce.. Tanri nazardan sakla | derdim. O kadar güzeldi.» « Banyodan çıktığı zaman, beyaz kürk- lü birşey vardı.. adını beceremiyeceğim şimdi. Kürklü terliklerle giyerdi onu zaman bir resim gibi, sudan çıkan bu gü- zel kadına bakmağa kıyamazdım.» im bu masalı dilinin döndüğü ka- dar süsler, güzelleştirir, fakat biçbir za- man yabancı bir Ni koluna takılıb gidişini söylemez Bu masal rn yanında erkek olmi- yan, ses gibi, dalga gibi, rüzgâr gibi ha- fif, yumuşak, leke düşmemiş çizgileri ile anlatılırdı. Hergün Bülend telefonla sıhhatımı so: rar, geldiği gecelerde başımın ucuna ge- çerek, babamdan aldığı izne göre, bütün dı. Ben günden güne zaifledikçe, o da günden güne dalgınlaşıyordu. İyice anlı- maden da- marı gibi bulub çıkardığı, üstüne çok emek döktüğü bu işlenen adam, kazın: dıkça kırıcı birşey çıkaracak gibi oluyor- du. Babamın düşeceği hayal kırıklığından korkuyordum. Ya kendimi.. ya kendimi?.. artık derin düşünemiyecek, acılara kafamda yer ayı: ramıyacak kadar halsiz, hasta idim. Bir gece ateşim artmıştı, Serin elle- rini lallışımda erdisdi Babam ve © başımda sararmış yüzleri, donuklaşmış göz- leri ile birer heykeli andırıyorlardı. Ba- bamı telefondan istediler. Arıyan İsviçre- den gelmiş bir muharrirdi. Ankaraya geç- meden önce babamla konuşmak istiyordu. O, yılda sayılı çıktığı evinden bir ecnebiye karşı küçük düşmemek için çıkmak isti yordu. Bu, halinden belli idi. Bülende bakti : — Ben çok kalmam çocuğum. Sıkıl- mazsan Çiğdemin başında beklel.. dedi. Dünyada bana ne verseler bu kadar se- vinmezdim. Bülende de: «bir savaş kazan” vi ye mel z Mk ele dın, bir tarih değiştirdin!» desele bukadar içi coşmaz, başı dönmezdi © © gec: Bülendin dili çözü'dü. © Büyük serin elleri başımda; beyi kadar ve nasıl sevdiğini söyledi. Bu;ğ ya kvruldu kurulalı hep yaşamış, sö miş, fakat eskimemiş bir sevgi edebi. dır belki.. Lâkin bunu, ilk ha bir erkek ağ 5 5 nirleri, kafası, kısaca varlığı ile v genç kıza sevgisini şiringalıyordu. By gi seli, bu sözlerin her damlası; iv » Gen ateşli ellerimi örtülerin altından çıka Onun büyük, serin ellerine bıraktım.! Birşey söyleyemedim. Onu ne kadar sevdiğimi, sevgisi çen çocukluğumun, çılgınlıksız kapi genç kızlığımın en ilâhi sevgisini verdiğimi anlattım mı?.. bu sessizlikle tutuluşla bilmem?.. Yıllarca konuşan ame ğe di damla yaşlar indi. Hasta, ateşli serin, büyük ellerin kucağına... ateş (Piri ölüm, gözyaşı ve çile düşünme Faz kuldu, gömüldü. Sonra, sonra ne oldu, şimdi yor? Bunu, bu gün yazmak isteği yok i Şimdi odamdayım. Gözlerimi £ yazı masam çekiyor. Orada onun, bir yığın e mektubları var. okuyacağım Gin see beni öldürüyor, recek beni Fakat Ni m önüne geçen Can Onları sana ol bir ale okuyan bu gece. Bülendin yacktablarından incel için sustum. — Arkası wi “ Mütenasip bir Ende J, Aouasal Korseleri (Gaira) v ŞTANBUL, Barada gi Tünel meydanı |Z No. Mağaralar ziyarat ediniz Yi 20 Mo.lu tarliamiz! iştayin!r. Fiyatinrımızda büyük terzilpt.