raber o da gi ardır ki, ev kapı ide olmamışlır, ik kafalı, r. çalışı e , Benim yanlarına çıktığım ve çıkmadı- ğım adamlar vardır. Bülend, birinci sınıfa girdi. Kısa zamanda babamla anlaştılar. Babam, alar dolduran eserlerini sanki beraber çalıştılar, okudular, yazdılar. B onunla kon li zamanlarda hayata dönüyordu sanki. Kapalı yüzü açılıyor, dik bakışları yumuşıyarak içe sokulabiliyordu. Bilsen annel ben de bu hale ne kadar seviniyorum. Babam ve o.. neden bilmem ona sevgili demeği Ein, dilim r buna, sevinçten, ham bir arasında kalbim kanatlanıyor, kafam rında id Ön elim Mi zl ar diye yüksek sesle konuşmaktan çekiniyordum. Babam, senden sora dorolerindan de ayrılmakla kendine çok kıymıştı. Kendi dünyasında, kitaplarla geçen yalnız, yap- yalniz bir ömür onu yıpratmış, vaktinden evvel çöktürmüştü. Bülend ena, yıllarca önce kendisinin de genç oldüğunu, onun gibi çalışmak, okumak için çırpındığını hatırlatmış, Bülen- din başında sanki kendi gençliği canlan- mıştı. Biribirine benziyen ruhlar, sanki kim» senin duymıyacağı gizli seslerle yekdiğe- rini çağırırlar. İşle onlar da çabucak, hiçbir EN törene lüzum kalmadan Mei Bülend, ire mizde; bine yabancı, uzak bir end oluverirdi. Bende, onun bu değişik duyuşlarına, aykırı en küçük bir çocukluk yapmaktan kaçınırdım. Derslerime deli gibi sarılmıştım. Oku- yordum, çok okuyordum. Bu içi belli ol- mayan, kafası çok işlemiş erkeğe, kafamla eş olabilmek için didiniyordum. Onu, kal bimle avlamak düşüncesinde değildim, Av. cılık duygusu bizim yaşayışımıza sığamaz- dı. Fakat, kafamla kafasına karışmak isti- Onun benliğinde bir hiç, bir ncak, sadece bir süs kadını olmak bi korkutuyordu. Böylere ömrümün en güzel yıllarını edebiyat tarihinin örtülü yaprakları arası- na katıyor.. durmadan okuyordum bama benden, benim Üniveristedeki hayatımdan hiç birşey söylemiyordu. Bir- okları gibi benden bana olan duygularını ortaya atmak istemiyor- konuşmakla; .. beni nekadar ve nasıl sevdiğini söyledi... du. Ben de yılmadan, usanmadan kafamın kafasına ulaşabileseği yılları sayıyordum. Fransızcam zaten çocukluğumda iyi idi. Rus- cada da ilerliyor: Puşkini, Tolstoyu, Daos- tievski'yi, Maksim Gorgiyi adeta ihtirasla yaratmak istekleri kabarıyordu. O kadar okumağa (o düşmüştüm ki, çocukluğumdan beri sevdiğim, pek sevdiğim piyanomun GE yıllar geçiyordu da, açılmıyordu. nimsemiş görünüyo ile onu yetiştirmek, onu kendi bilgisinin istiyordu. Onu, zamanlar dünyasına kavuşturmak dilediği gibi yetiştirirse.. bir hislerine kapılarak bıraktığı bütün öteki- lerin acısını unutmuş olacaktı. Ve belki birgün.. Bülend dilediği yüksekliğe erince, hayatında kendisine en büyük fenalığı ya- pan hiyanet kadını bile affedecekti. Onların birbirlerine olan düşkünlükleri, saygı ve sevgileri ilk zamanlarda beni çok sevindiriyordu. Sali düşünmeğe başladım; Bülend beni, benim onu sevdiğim kadar seviyor muydu Bu burgunun kalama saplandığı sira- larda çok üzüldüm, çok içlendim. Fakat, bu kafalı erkeği sevmekten kalamıyordum. nun ateşin bakışlarına alabildiğine gön- lümü e tım, satırları, senin okuyacağını ri bu ilin açık yazamazdım anne. içim- den gelen şeyler belki söylenir, metr, yazıb ta sevgili gözlerine ıyaca gın satırları, niçin yazıyorum © halde ? Bilmem ki bende.. herhalde içimde seninle konuşmak isteyen derin, önüne geçilmez bir kaynak var. Bu, karşıdan b gözlerimizin ko- sürdü raver çay içiyor, edebiyat münakaşaları yapıyorduk, Onun sevdiği muharriri ben de seviyor, onun beğendiği heseri ben de a um. Ona birkaç defa piyano da çalmıştım. Evde , babamın dur- gunluğundan silkinib çıktığı gecelerde Uzaktan sevişme, le dilsiz an- laşma beni gittikçe ütizleştiriyordu. Niçin bana, duyuşlarından BİZ BEY söylemiyecek eri em veli ui eme ek ön yoktu. MR sararan n yüzü, da lan gözleri, yer elleri onu açık bir kilab gibi oku- Kar- a niçin dilsizdi, niçin sevgisi dile gelmiyordu?., Üniversiteyi bitirmemi bek- lemeğe ne sebeb vardı, şimdiden nişanla- namaz mı idik ? Alaycı, hoppa bir için, küçük kadın hilelerine dım. Ona, bir başka sevgiye gidiyor gibi görünüb, e çözmek benim yapamiya- cağım bir şeydi r gnç kız olmadığım başvuramaz- 25