BİR EFSANE 4 — Geçen sayının devamı — anastıra avdet ederek kapıyı çal- dı. İki arkadaşı ile kendisini, üç genç erkek sıfatiyle papaslara taktim elti; ve hayaltan ferağatile ebediyet için çalışmak emelinde olduklarım, rahip olmak istediklerini söyledi. Malümatlı olduğu için başrahibin imtihan sual- lerine o kadar iyi cevaplar verdi ki, üçününde etvar ve harekâtından asılza- de olduklarını zanneden başrahip, he- men hepsini kabul elti ve manastır elbiselerini giydirdi. Eugenia güzel meleğe benziyen bir rahip olmuş; ismide kardeş Eugenyos konmuştu. Sünbüller ise, zaten çoktan- beri bu kadın hocalarının iradesine boyun eğerek yaşadıklarından, kendile- rinin reyi olmaksızın, ister istemez rahip olmuşlardı. akat bu hayat onların hoşuna gitmiyor değildi. Çünkü saatları burada daha sakin geçiyor; tahsile mecbur edil- miyorlar, ve yalnız itaata ve inkıyada hasrı vücut eyliyorlardı. Eugenia ise durmadan dinlenmeden çalışarak, yüzü mermer gibi beyaz; fakat gözleri ateşli.. ve etvarı Cebrail gibi kutsal bir rahip olmuştu. Birçok müş- rikleri ihtida ettirir, hastalara ve felâ- ketzedelere bakar, Allahın kelâmını derinden derine tetkik eder; altın gibi şaşalı sesiyle vaazlar ederdi. Hatta baş rahip öldükten sonra, yerine selefi diye intihabedilen Eugenia, bu suretle büyük küçük 70 rahibin amiri olmuştu. 2k ok Oo OO e Keller Ceviren : e EMİNE ORCAÇ # ## Eugenia, arkadaşları ile kabili izah giy bir surette ortadan kaybol- duğu.. ve hiç bir yerde bulunamadığı zaman e bir e kızının ne oldu- ğunu sordurdu. O da Eugenianın Allah- lar tarafından kaçırılıp yıldızlara karış» tığını söyledi. Müşrikler bu hadiseyi, Hıristiyanlara karşı bir mucize diye gösteriyorlardı. Hatta fezada yanında küçük yıldızla seyrini yapan bir ir isim koymuşlardı. İeiayeliler sokaklara ve damların üstüne çıkarak havaya bakiyorlar.. bazı- ları onun bir vakitler canlı olarak aralarında dolaştığını, ve güzelliğini ha- tırlıyarak tekrardan ona âşık oluyorlar- dı. Koyu maviliklerde rahat ve sükü- netle yüzen bu yıldızı, gözleri yaşararak seyrediyorlardı. Akilânyos da ona bakiyor; fakat bunun hakikatine bir türlü inanamıya- rak, başını şüphe ile sallıyordu. albuki babası tamamiyle, ve kalbi- nin bütün samimiyetiyle bu mucizeye inanıyor, ve bu hadise onun gururunu okşıyordu. Hatta, şehrin ileri gelenle: rinin yardımı ile Eugeniaya bir abide inşasını, ve bir Allaha yakışır ibadet- lerde bulunulmasını kararlaştırdı. Buna müsaade edecek olan konsül Akilânyos, abidenin ancak bir şartla, Eugenianın şahsına benzetilmek şartıy- le inşası ruhsatını verdi, Buda güç bir şey değildi. Çünkü onun, bir çok güzel kilen bu mermer heykelin, müşabehetinde hiç kusur edilmemiş; çehresi, vücudu ve giyinişi ile o kadar ideâl ve şah bir eser vücude gelmişti ki, bu; kendisi Allahlara ve insanlara gösterebilirdi. Bu yeni vakanın manastırda şayıa bulduğu gün, 70 rahip dinsizlerin yeni bir sanem bulmak.. ve fani bir kadına tapmakla hıristiyanlığa karşı oynamak istedikleri bu hakaret dolu oyundan dolayı, son derece hiddetlenmişlerdi. Fakat onları en ziyade hiddetlendiren bu maskara ve dolandırıcı kadındı. Bu münakaşa ile öğle yemeğinde dehşetli bir gürültü çıktı. Zamanla iki mütevazi papascık olan, ve amirlerinin esrarinı gönüllerinde gizli tutan Sünbüller de, manidar manidar başrahibin yüzüne bakıyorlardı. O ise, kendilerine susma- larını işaret ediyor, bu tehdit ve telkin- lerin, eski Gi cezası olmak üzere, üstün dırılmasına katlanma: ğı tercih ettiğini, iye rdu. Fakat o gece Eugenia geceyarı dan sonra yatağından kalktı. Elindeki ağır bir çekiçle o heykeli bulup parça- lamak için, yavaşca manastırı tereketti. Kolaylıkla şehrin beyaz mermerli me- ydanını.. mabedlerin ve resmi dairelerin l bulunduğu, vebütün gençliğini sesi diği semti buldu Bu sakin taş > düsyanmdu şu saa kimseler yoktu... Kadın rahip mabedi, merdivenlerinden yukarıya çıkarkeş si şehrin gölgeleri arkasından yükselmeşi başlıyan ay, gün kadar parlak ziyaı e avlunun sütunları arasına akıtıyord Birdenbire Eugenia karşısında, heni yağmış kar gibi bembeyaz, harikulâd, bir güzellik ve zarafette, incecik kırmi z elbisesi afifane omuzlarına gerilmiş kı nazarları vecd içinde ve ağzı bin M HEY a — gülümseyen heykelini gördü... d ugenia elindeki mi havaya kal. yı dırmış, tecessüsle ona doğru yürüdü : Fakat, resmi daha yakından görün v tatlı bir korku kalbini sardı, çekiç eli vi den düştü, ve sakin, sakin eski benliği | pg, seyre daldı!.. İçi acı bir hüzünle deldi | ,, e daha güzel bir âlemden kova hi o, şimdi bedbaht bir göl g gibi #enhalıklarda kaybolmaktaydı. | b Heykel, ideal bir şekle soku ulm yi sa da.. asıl bu şekil Eugenianın mekt mefkürelerile örtülen hakiki benliği temsil ediyordu. İk O şimdi asil bir gurur ve iftiharlı. Ni sihirli ayın ziyasında daha iyi benliği tu tanıdı. Birdenbire hızlı bir adam vi il ği yüşü işidildi. Eugenia gayriihü bir sütunun gölgesine saklanarak, lânyosun yüksek endamının , “d mi doğru ilerlediğini gördü. Onun heykelin önüne nasıl geçtiği ve uzun uzun bu heykele baktıktı. sonra o mermer dudakları öpmek iç kolunu boynuna nasıl doladığını #9 retti. Sonrada Akilânyos mantos& sarılıp yavaş adımlarla oradan ur laşırken; bu canlı ve parlak resmi gi mek için tekrar tekrar arkasına dönü baktı. Eugenia o kadar e kendisi bile bunu hissetti. yerinden fırladı ve bütün Kav : topladı. Bu günahkâr bakireye cezai vermek arzusile heykelin önüne ti çekici havaya kaldırdı. Fakat güzel başı parçalıyacak yerde.. gözy ları içinde o da Akilânyos gibi e mi mer dudakları öptü; ve acele #e oradan uzaklaştı. Bekçinin ayak $€s işidili yor Eugen a, göğsünde kopan fırtına 0 gece ğerssire çekildi. Şafak s ceye kadar uyumadı. Sabahleyin d vaktini uykuda Bere ibadetle alâkası olmıyan a karşık rüya görüyordu. Rahipler başrahibin geçleri kadar uzayan uykusunu, ibadet netit” zannederek, onu takdis ediyorlar Maatesüf, fevklâde bir işin zubü” uykusunu kırmağa onları mecbur € Hasta ve Hıristiyanlığın yardımına mi taç olduğunu söyleyen eşraftan du dul bi