derinden derine homurdaniyorlardı. Thom& ba- gırdı. - He! Bocca Negra, “usl Sonra kapıyı açıp; — Gel, Firmino, dedi. İçeri güzel endamlı, şişmanca, sa- kallı bir melez girdi. Komana derhal sormağa başladı. — Yeni mi başladı, Firmino? — Hayır, senhora, nha Romana, öğleden beri ağrı çekiyor. Gelip sizi çağıracaktım ama hesabına göre do- gurmasına daha vakit olduğunu, ağrı- larının zamansız olduğunu söyledi ve beni bırakmadı. o Ortalı: OKkararırkın ağrıları fazlalaştı, artık dayanamıyor. Çocuğun ebesiz doğmasından kork- tum... Petronilla'nın şimdi ne kadar korkak olduğunu bilirsiniz: Ona şimdi sizden başkası kâr etmez. Justa ana şimdi yanında ama onun artık gözle i n hemen hiç gö müyor: o kadar da şaşırmış ki faydası dokunmaktan siyade işi k rıştırıyor. Koşarak geldim. Acaba gelebilir misiniz? — Niçin gelmiyeyim? Bir atki alayım, şimdi çiksrim. heme Ah! Nha Romana, ne büyük si kağ Romana ondan tir takım şeyler soruyordu: “| öğründe ağrı var mi? Ha berci geldi mi?, Ö boyuna sörü- si irli sinirli dolaşıyor, piposunu hızlı li çekip dumanı savüruyordu. Fir- o onun tarlasını sordu, kendisi: «inden bahsetti, son yağmurlardan Birdenbire içeriye, karısının bulunduğu 0 girdi; Romana bir sepetin ba- a diz çökmüş, bir takım bez par- karıştırıyordu. Thome& çekinerek - Geceyi oruda mı geçireceksi- niz, Romana? Romana yüzünü döndürmeden ce erdi; — Bilir miyim ? LAzım olursa el- kalırım. — Ya Ben?... kalacağım ? — Bir geceden ne olur, Thom&? — Biliyorsunuy ki hastalanmaktan kyorüm yanımda kimse olmayınca durmıyorum, Burada yaln z mı - Öyle ama ben şimdi ne yapa- yım? © kadıncağızı yalnız basına bırakmak doğru olur mu ? Yanında bir yardımcı lâzım değil mi? Gitmeden yapamam, Siz buradan neden kor- kuyorsunuz, Thom&? — Bir e korkmuyorum; yal- nız hâstalık., Bk onu düşünmeyin; bir ei iz, bir daha gelmez.. — Tekrar tutulabilirim ,, — Hastalık bekledi bekledi de bugünü mü buldu? Kocasına şöyle aşağıdan doğru — Rahat rahat uyumanıza mani olan bu mu? Allah aşkına artık bunu aklınızdan çıkarın. Ayağa kalktı, atkısını omzuna sar- dı, bezleri paket yaptı, eline feneri aldı ve dşarı çıkt, Hazırdı. Thomâ hiç bir şey söylemeden arkasından gidiyordu. Romana : — Haydi a vu dedi. Melez ayağa kalktı — Hazırım, Mha Roar Sahyra onların selamına gamlı bir tavurla cevap verdi Sallana sallana giden fenerin ışığını seyretti, ağçların arasından uzaklaşan karısı ile Firmino'- nun konuşmasını dinledi. Arasira kö- peklerin havlaması duyuluyordu. Gece tamanile sakin, simsiyahtı; küçük, seyrek ve titrek birkaç yıldız parlı- yordu. Bazan hafif bir rü'gârla dallar hışırdıyor ve soğuk artıyordu. Yavaş yavaş gözleri karanlığa alışan Sahyra, sessizlik içinde uvumuş gibi duran en yakın ağaçları ve tepenin üzerinde, adeta gece ile karışan kesif, kara çalıları seziyordu. Cirlaklar ötüyor; uzukta, batak- liklarda bu sıcak iklimlerin kurbağa- ları vakvakları ile gecenin sükününü bozuyorlardı. Göz He Esa gözleri yorgunlukla oyana uz gibi gesilmişti; bir birl Ki pencereyi kapamağa karar vermiyor, ancak Mervem anı kandilinin ay- dın'attığı odanın boşluğu içinde ya- tağından korkuyordu. Karanlık hava- da ta uzaklardan gelen boğuk bir öğürme onu titretti. Korkup gözleri ile gölgelerden istimdat etti. Sonra birdenbire ta yanında bir “ tok-tok, sonra bir soluk duydu. Ellerini pen- HAYAT,23. cereye dayayıp durdu, tereddüt edi- yordu; sonra o sesleri gene duyunca köpeklerini çağırdı: — Bocca Neyra! Fleça! Buraya! Çalılıklar kımıldandı ve iki köpek koşarak, keyifle hav ıyarak geldiler, Sahyra onlara iltifatı sözler söyledi, pencereden eğilip ikisini de okşadı; köpekler sevinerek onun elini yaladı- Jar. Thom& onları, evi beklesinler di- VE pencerenin altında tutmak istiyordu. — Yat yal! Orada yat Bir böğürrü daha, sonra bir ko- yun melemesi duyuldu. Köpekler ho- murdanıp oynıyarak yerde yuvarlanı- yordı. Thom& onları sey.ediyor ve koşarak gittiklerini görünce heman çağırıyordu; hayvanlar dönüyor, kuy- ruklarını sallıyor ve gene oyunlarına başlıyorlardı, Serinlik fazlalaşıyor, onun yüzünü donduruyor ve rüzgâr odanın içine girip kandilin alevini ttretiyordu. Thom gölgelerin kımıldandığını gö- tüp içeri daha hızlı bir rüzgâr girince kandilin büsbütün sönmesinden kork- tu. Yavaşça pencereyi kapattı; uzak- laşmaktan çekiniyor, büyük odanın her tarafını itimatsızlıkla birer birer araştırıyordu. Nihayet ayaklarının ucu- na basarak yatak odasına gitti, beyaz ve düz örtülü yatağı, çarşafları, ayak ucunda duran yorganı muayene etti Meryem ana heykeli her yerinde idi; gene kürenin üzerinde çıplak yağ kıvranmış yılanın başını EZİYOKĞU Thome ona bakıp dururken şid- detli bir rüzgâr, iyi kapanmamış olan pencereyi açıp duvara çarptı. Thomâ titredi, saçları dimdik olmuşu, Bir an durdu; sonra içeri gitmeğe karar verdi; fakat birer adım birer adım yürüyordu; ağzı kurumuştu; iceri girince yüzüne soğuk bir rüzgâr çarptı; ürküp köpeklerini çağırdı. Köpekler orada idi, havlayıp du- ruyorlardı. Onu görünce keyifleri art- u, bağırmağa başladılar; içeri girmek istiyorlardı. Nihayet çeri atıldılar, ona doğru koştular; deli gibi koşuyor, bacakları arasında dolaşıyor, her tarafını kokluyorlardı. Thom& de onları okşuyor, gülüyordu; kedi de uyanıp yanlarına geldi, miyav- ladı, kabarıp tusladı,