15 Eylül 1929 Tarihli Hayat Dergisi Sayfa 13

15 Eylül 1929 tarihli Hayat Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ır. r yapan lerinin tyların- geliyor. , Fakat rokrasi- , helin- İlt inki- ırakete Türk ellerinde seyahat:2 Genç özden o günkü yemek parasını da borç ile ödemiş, köstekte o gün için satılmaktan kurtarılmıştı. Karadenizin kara dalgaları arasına yuvarlana yu- varlana yol alan Bükovino her uğradığı iskelede yolcudan ziya- de yük alıp ve iyordu. Genç doktor arkadaşımızın denize hiç yüzü yoktu, Hare- ket başlar başlamaz satrancı nı bırakarak, yerini bir arka- daşa verir, gülümsüyerek «alla- ha ısmarladık, gelecek iskele- de görüşürüz!,, der, kamarasına girer, sirt üstü yatağına uzanır- dı. Yolda ondan fayda bekle- mek beyhude idi. Ara sıra hatı- rını sormağa gittikçe dudakla- rının hafif buruşması ile anlaşı- lan tebessümü, gözlerinin ke- narlarını çeken yarı bayğın bakışı cevap verirdi. Diğer arkadaşımız da durmadan, din- lenmeden söyler, söyler ve söy- lerdi. Oyundaki mahareti ma- arifteki muvaffakiyeti, kadınlar arasındaki şöhret ve mazhariyeti bir göz kı'pımı içinde anlatılır anlatılırdı. Azerbaycana gider- ken vapurda evleniverecekmiş, bir gün evel tanışıp seviştiği bir muallime Ohanımla sözleşmiş vapura geldiği günün sabahı, Türbede buluşmağa karar ver- mişler. O gün şiddetle yağan kara rağmen saatlerce ayakta Batum HAYAT,IZ. Bir çok parça ekmekle son kalan iki kutu sardalyayı bu pis, kirli ziftli, yırtık paçavra lar altındaki zavallılara attık. Bir taş parçası ile bu kutuları açmağa çalıştıklarını görmek dayanılır manzaralardan değildi, gelen geçen tramvayları bek- lemiş, saatlerce de bizi bekle- mişl Hanıma derhal bir pasa- portla bir bilet alacak, yolda da bir bolşevik nikâhı kıyivere- İşte bu zamanlar yolculuğun en tatlı ozamanları idi. i engin nihayetsizlik içinde ölmez bir ümit gibi çirpina çırpına yüzüp giden vapurun gü- atım da ilcaret mektebi B cekmiş | oldukca sadedilliği ve saflığı ile bunları anlatırken öfkeleniyor, gözlerini o açarak, dudaklarını kısarak başını sal- iyor; gıcırdayan dişleri arasın- dan: Bütün sebep sizsiniz! itha- mını döküyordu. genç doktor kendini tutamayarak zorla, âde- ta, acı acı gülümsüyor, AÂzer- baycanlı dostumuz keyfinden parmağını bir az daha fazlaca burnuna yerleştiriyordu. Hemen her gün, üç dört saatta bir, bu sahne teker- rür ederdi. Ondan sonra her kes kamarasına, yatağına çekilir Hayallerine Hülyalarına dalardı, vertesi bom boş kaldı. Çocuk- leri yatırıp, çok sevdiğim bu derin ıssızlık içine atılır, gözle- rimi vapurun arkasında bırak- tığı köpüklü izlere diker, yıl- arca görmemek üzre ayrıldı- ğim sevgili sevimli yurdumun hayali ile yaşardım. Gök ve deniz beni geniş, mavi ipekli bir beşik içinde sallar ve uyuturdu. Bu ıssızlik içinde ne güneş- ler battı, ne aylar doğdu... Ne karanlık dakikalar gözlerimin önünde gayyalar kadar korkunç uçurumlar açtı! Nereye gidi- yordum, niçin gidiyordum? Bü-

Bu sayıdan diğer sayfalar: