eleceğin doktoru uzman sistemlerin bir aleti haline gelince, herhalde artık tıbbın sanat mı bilim mi olduğu tartışması da sona erecek. tiseptik uygulama standartlarına uy- maları bekleniyorsa bütün doktorla- rın bu yeni teknolojiyi kullanmaları beklenecektir. RESMİYETE TESLİMİYET Uzman sistemlerin doktorlara da- ha iyi bir tıp uygulaması sağlayaca- ğını düşünebiliriz ama bu sistemleri kullanabilmek için daha önceki icra- atlarında övündükleri bazı uygula- maları terk etmeleri gerekecektir. Şimdilerde köy doktorları hastaları hakkında bilgi toplamak için çeşitli ve enformel bir yola başvururlar. Eğer İhtiyar Sam iyi gözüküyorsa, yılın bu zamanında her zaman nasılsa gene öyleyse ve yeni bir şeyden şikayeti yoksa doktor onu bırakıp gidebilir. Ayrıca İhtiyar Sam'ın sahiden yeni bir derdi de olsa, bu dert bu aşama- da köy doktorunun teşhis koyması için fazla ezoterik fazla belirsizdir. Köy tıbbı ne de olsa Massachusetts Genel Hastanesi değildir. Ama uz- man sistemler bütün bunları değişti- recek. Doktorlar bütün hastalarına eskiden hiç sormaya gerek duymadık- ları bir yığın soru sormaya mecbur tutulacak (zaten eskiden sorsalar da cevaplarını ne yapacaklardı ki). Ayrıca daha önce yapmalarına hiç gerek olmayan bir dizi genellikle ba- sit testleri uygulamak zorunda kala- caklar. Öyle yapacaklar çünkü uz- man sistemleri bu tür bilgilerle bes- lemenin değerli sonuçlara ulaşmayı sağladığı kabul ediliyor. Sözgelimi te- davi edilebilir kanserin daha yüksek yüzdeyle erken teşhisini sağlıyor. Bu iki yolla bilgi sağlamak, soru sormak ve basit testler uygulamak, mümkün olduğu kadar basit, açık ve sarih ola- cak. Hatta prosedür mümkün oldu- ğu kadar rutin olacak çünkü ne ka- dar rutin olursa uzman sistemleri bes- lemek de o kadar bir örnek olacak ve dolayısıyla yanlış bilgilendirme şan- sı da o kadar azalacak. Böylelikle “teşhis sanatı'"' ve bir hastanın “tarihini kaydetme sanatı”' mümkün olduğu kadar sanatın yeri- ni sadece emirlere uyma kapasitesinin aldığı bir tatbikata indirgenecek. Bu sistemlerin yaratıcı ve sanatçı bir araştırma ve teşhisi bilinçli olarak bastırmaya yöneldiklerini söylemek istemiyorum. Yalnız bu tip faaliyet- ler sadece doktorlar mecburi sorula- rı sorduktan ve mecburi testleri uy- guladıktan sonra kalan alanın içine devredilecek. Tıpta (ve genel olarak teknolojide) “ilerleme”' sanatın yerini mecburi uy- gulamaların almasıyla gelişir. Dola- yısıyla ne zaman herhangi bir sanatı yöneten ilkeler yeterince anlaşılır ve 'u": kodlanabilir hale gelirse o zaman söz- konusu sanat teknolojikleşebilir. Bu yüzden tıp teşhisi teknolojisi başarı- ya ulaştıkça ve doktorları onu uygu- lamaya mecbur tutulacak kadar gü- venilirlik kazandıkça, bu alanda kul- lanılan tıp pratisyenlerinin düzenli günlük katkılarını azaltarak olacak- tır. Kırk yılda bir sanatkâr doktor için öyle bir an gelebilir ki, sanatını uygulama fırsatını bulabilir ve hatta teknolojinin bir açığını kapatarak bir hayat kurtarabilir ama bu fırsatlar teknoloji ilerledikçe seyrekleşecektir. Bir doktor türünün soyu da böy- lelikle tükenecektir ve onları gittikçe daha çok teşhis sorumluluklarını uz- man sistemlere bırakan ve bunu mis- kinliklerinden ya da ahmaklıkların- dan ötürü değil, sistemlere başvurma- dan da aynı derecede iyi teşhis koya- bileceklerini savunmaları güçleştiği için böyle yapan yeni bir tür gelişe- cek. Bizi terketmekte olan bu pratisyen türü için gözyaşı dökmeli miyiz? Eğer ZŞT 25 Commodore