rehber şimdili lümü okuyup kavrasaydı, “bozuk bilgisayar”'ımı değiştireceğim diye mağaza müdürü ile gırtlak gırtlağa gelmek yerine, o soğuk sonbahar sa- bahında bilgisayarının keyfini çıka- rıyor olacaktı. İnsan ile makine arasındaki o ga- libi olmayan çatışmaya sürüklenen bilgisayar sahiplerinin sayısı hiç de az değil. Bir kere, akıl- da tutulacak çok şey var, bağ- lantısı kurulacak bir alay kab- lo, hatırlanacak bir sürü ko- mut, okunacak talimat ve çok sınırlı bir zaman. Durmaksızın genişleyen ve hazmedilmeyi bekleyen talimat yığını ve bil- gisayarın bilgi alma ve verme kısımlarıyla başa çıkılamayın- ca, bir de bakarsınız ki, bilgi- sayar ile sahibi arasındaki ev- lilik soluğu boşanma davasın- da almış. Sebep, bağdaştırıla- maz mizaç farklılıkları... Birisi çıkıp da bana yepyeni bir bilgisayar aldığını söyledi- ğinde, hep yeni evli çiftlere söylediğim tavsiyelerimi sırala- rım. Eşinize mutlaka bir şüp- he payı tanıyın. Birbirinizi din- lemevi öğrenin veherdalaşma- da kabahati bütünüyle karşı- nızdakınin üstüne atmayın. Yeni bilgisayar sahiplerine şu öğüdü de ilave ederim: “Şayet ilk ayınızda, cihazınızın bozul- duğunu en az on defa düşün- mediyseniz, bilgisayarınızı doğru dürüst ve yeterince kul- lanmıyorsunuz demektir.”' Bil- gisayara yeni başlayan müpte- dilerin, sistemin ölüverdiğini en az on-on iki defa düşünme- den ilk ayı tamama erdirdikle- rine şimdiye kadar hiç mi hiç rastlamadım. Gelin görün ki, arızanın ne olduğu araştırıldı- ğında, yanlışlığın sistemde de- Bil kullananda olduğu meydana çıkar hep. Commodore bilgisayarınız ile sizin aranızdaki ilişkiyi neşeli sürdürmenin ve bir çatlağı önlemenin püf noktası şudur: Önce, beklentilerinizin gerçek- çiliğin sınırlarını aşmasına müsaade etmeyiniz; ikincisi, bir oturuşta bil- gisayarınız bütün kesimlerine hük- metmeye kalkışmayın; ve üçüncü ola- rak, ev ödevinizi iyi yapın. BEKLENTİLER VE GERÇEK HAYAT Beklentileriniz, ilk bilgisayarınızla buluştuğunuzda yedi kat göklerde dolaşır durur. Koltuğunuza yaslanıp ürünleri devşirirken bilgisayarınızın mucizeler yaratmasını beklersiniz. 1984'te hemen hemen tüm arka- daşlarım bilgisayar devrimine katıl- maya pek bir hevesliydiler. Çoğu ilk aldıkları sistemlere büyük bir iyimser- lik ve coşkuyla yaklaştılar - hepsi de sistemi çalıştırmaya çok teşneydiler. Bilgisayarın keyfini çıkarmak, kul- lanmak ve ona efendilik etmek isti- yorlardı. Dört arkadaş, ki ikisi mas- ter yapmış üniversite mezunu dört ar- kadaşım yalnızca bilgisayar sistemleri satın almakla kalmadılar, bir de üs- telik BASIC öğrenmek amacıyla ge- ce kurslarına kaydoldular. Bir ay kurs gördükten sonra, ikisi pes etti. Geri kalan iki arkadaşım kursları ta- mamladılar tamamlamasına ama, bilgisayar dilinin hiç gerekmediği ka- dar anlaşılması zor olduğundan, üs- telik de kullandıkları tüm yazılımla- rın ya çok kötü hazırlanmış, ya da “hatalı” çıktığından şikâyetçiydiler. Bütün ümitleri boşa çıkmıştı. Balayı çoktan son bulmuş ve de evlilik ka- yalara bindirmişti. Nerede hata yapılmıştı? Esas ola- rak, beklentileri gerçeğin hükümran- lık sahasının dışına taşmıştı. “Üser friendly”' ibaresi onların dirençlerini kırdı ve gerçekle yüzyüze geldiklerin- Düş kırıklıkları biraz olsun hafifletildiğinde, genellikle yazılımın “çuvallaması” öncesindeki işlemleri gerisin geriye yeniden kurmalarına ve böylece de sorunun ne olduğunun ortaya çıkarılmasına yardımcı olabiliyorum. de de bu işten vazgeçiverdiler. Bugün bilgisayar kullanımı birkaç yıl önce- sine kıyasla çok daha kolay, ama on- lara hakim olmak yine bir miktar za- man ve çaba gerektiriyor. Bilgisayarlar mucizeler yaratamaz- lar; sadece siz ona ne söylediyseniz onu yaparlar ve de bir hayli çabuk ya- Commodore ll