İÇ OLAYLAR ymm Türkiye kısmını başa- rıyla kapadı Zaten e hiç, Türkiye'den gelmiyordu ki Çekingen Amerika Vance' ın gelişi ve ondan önce, on- dan sonra yapılan "Amerikan tavsiyeleri"'nin oObu defaki özelliği Amerika'nın ortaya çıkmaktan, or- tada görünmekten âdeta ürktüğü- dür. Bir gazete meşhur 6. Filo'nun "gene sahnede" olduğunu -haber yanlıştır- yazınca Amerika Büyük Elçiliği derhal bir tebliğ yayınlaya- rak bu filoya ait tek geminin Kıbrıs civarında bulunmadığını bildirdi. Amerika Vance'a da fazla iyi kabul gösterilmeyeceğinden Oo endişeliydi. Nitekim ziyaret günü, Başkentte bir ara, Johnson'un özel temsilcisi- nin Başbakanı göremeyeceği, "kü- çük işler danışmanı" Çağlayangil ile yetineceği söylentileri dolaştı. Hattâ bizzat &layangil "Temsil- ci sadece benimle görüşecek" dedi. Ancak Dışişleri Bakanlığı Köşkün- de yapılan konuşmada çap "küçük işler danışmanı"nın çapından "bü- yük işlerin adamı"nın çapına -De- mirel kendisinden böyle bahset- mektedir- yükselmiş olmalı ki Van- ce Başbakanlığa gitti ve orada ken- disini Başbakan kabul etti. Zaten bu görüşmenin olmayacağını söyle- mek Demirel'i ve politikada Demi- rel'in nerede bulunduğunu hiç bil- memek demekt Vance'ın Mukanlek görünmesi, tabii derhal, Amerika'nın gene bi- zim elimizi tuttuğu inancını doğur- du ve bir takım gençler Amerika a- leyhindeki hislerini fiilen göstermek fırsatım kaçırmadılar. Bundan za- rar gören, bu sefer, Amerika devle- tinin yanında Amerikan özel sektö- rünün de Pan American tertibi mü- esseseleriydi. Amerika ye İngiltere aynı çekin- genliği Atina temaslarında da gös- terdiler. Türkiye'de Hükümetin, ka- muoyunun baskısı neticesi ciddi bir "Harp olacaksa olcun" havasını girdiği görülüyor, buna mukabil Atina'da, bilhassa Kral ile çevresi- nin harbi hiç arzulamadıkları he- men seziliyordu. Ancak Vance'ı o- rada başka bir zorluk bekliyordu: Yunanistan'ın prestij meselesi! Za- ten muallaktaki cunta, eğer bir de spektaküler boyun Eğme ayıbını sırtlarsa, kuyruğuna teneke bağla- nacağından tamamile emindi. Bu- nu Vance'a, fazla saklamadan bil- dirdi. Böylece, nihai hedefte bera- er olup olmadıkları belli sayıla- mayacak Amerika ile cunta, vakit kazanılması ve acı hapın şekerli su- ya batırılması lüzumunda birleşi- yordu. Vakti olmayan Türk hükümetiy- di. Bu satırlar yazılırken.. yazının burasında AKİS, son haf- ta içinde ihtiyat Sahibi her yazarın (o kullandığı, o kullanmaya mecbur olduğu " "Bu satırlar yazılır- ken.." cümlesini söylemek zorunda- dır. Olaylar, sanki Demirel İktidarı akan nehirde bir yaprakmış gibi, bilinmeyen değişiklikler göstermek- tedir. Fakat bu satırlar yazılırken *ki, bir harp yoktu- Türkiye, ger- çekleşirse işine gelen bir üçlü tek- lifle karşıkarşıyadır. Amerika, İn- giltere ve Kanada 190 şartlarına tekrar kavuşturulmuş, silâhtan tec- rit edilmiş, iki cemaatin yanyana, kendi hak ve hukuklarıyla yaşadık- ları bir Kıbrıs fikrini satmaktadır- lar. Türkiye'nin bunun alıcısı oldu- gu muhakkaktır. Mesele, malını Ma- karios'a satamayan Ball'ün aksine, Vance'ın Atina nezdinde daha başa- rılı olup olmayacağıdır. Bir de, satış halinde dahi, her şey başladığı noktaya gelmeyecek ve belki de her şey tekrar o nok- tadan ayni yönde başlamayacak m KOMANDOLAR BİR "MEÇHUL YER"E GİDİYORLAR "Deniz, deniz Akdeniz, suları berrak deniz" AKİS