lar yapılıyor. o Velhasıl, herkesin işi - gücü başka! Klübün modern dans yıldızları, şimdi bir mü- hendisle nişanlanmış ci- lan manken Başak Gür- soy ile İffet Renda. Eski Devlet Bakam Ali Fuat Alişan da ara sıra klübe geliyor ama, dansetmiyor, sadece pisttekileri seyret- mekle yetiniyor. "Biz de seni!" Dardurun dünyayı, ine- cek var!" adlı oyu- nun son perdesi. Ufak- lıkın -yâni Genco Erka- Tın- "Sizi çok özliyece- ğim sözleriyle bitiyor. Önce Ankara'da, sonra da Asaf Çiyiltepe yararı- na istanbul'da seyircile- rin karşısına son defa çı- kan Genco Erkal, bu söz- leri söylerken salondan sesler yükseldi: — Biz de seni özliye- ceğiz, Genco! Sevilen bir sahnenin, sevilen bir aktörden yok- sun e. tiyatrose- verleri çok ü a Genco Erkal' m. kali ve Fransa'daki incelemeler- den sonra Türk tiyatro- suna daha olumlu hiz- metler katacağına inanı- yorlar. AST'ın holünde yapılan veda kokteylin- de sanatçılar ve sanatse- verler, Genco'ya bu i- nançlannı tekrarladılar. Bu kokteyl, Başkentin ö- teki kokteyllerinden çok 1— Vaktiyle beyazperde- lerinin güzelliğiyle ressamlara ilham ve- ren Başbakan eşi kimdir? 2— İstanbul'daki Büyük Klüp te yıllar boyun- ca donjuanlığı kim- seye bırakmayan za- rif adam kimdir? 3 — Bir kraliçeyle evlen- büyük rolü namıştır? im oy- AKİS ayrı bir havada geçti. Diplomatik okokteyllerin yapmacık havası, birbirir nin gözünü çıkarmaya kararlı elçilerin nezaket yarışı da, sosyetik kok- teyllerdeki şıklık (o yarışı da yoktu burada. Ama, şıklık yerindeydi. o Örne- ğin Genco Erkal, çok şık bir aktördü. Suna Kan, beyaz yakalı siyah kadi- fe elbisesiyle şık bir mü- zisyendi. Adalet Ağaoğlu, siyah kadife tayyörü, gü- müş blüzuyla şık bir o- yun yazarıydı. Halim A- ğaoğlu ise Japonya yol- culuğunun yorgunluğu i- çindeydi. Romeo dışarda Devlet Tiyatrosunun genç ve güzel yıldızı Deniz Gökçer, yakında, Başkentlilerin karşısına, Shakespeare'in Juliette'i olarak çıkacak. Deniz, bu rolü ötedenberi severmiş; onun için heyecanla ha- zırlanıyor. o Romeo'nun kim olacağı henüz belli değil ama, Deniz Gökçer, sahne dışındaki Romeo'- yu çoktan seçmiş du- rumda. Bekârlığa veda Bekir senatörlerden Or- han Akça, İstanbul'da, Selâmiçeşme'de (oturan güzel bir dulla evlenecek, diye - söyleniyordu. Bu söylenti kaç yıldır ger- çeklişmedi. Vaktiyle Ha- san Polatkan'ın kayınbi- raderi Basri Çift kurt ile evli olan Günseli Camat, ile evlenmek reddedilmekten üzgün gö- rünmüyor; tersine, yeni bir sevdaya dalmış hali var. Senatodaki mektup kutusundan Paris damga- lı mektuplar çıktıkça yü- zü gülüyor. Osmanoğlu ailesinden bir (o kadınla evlenmeyi, hayal ediyor. Hayali gerçekleşirse, be- kârlığa ve senatörlüğe ayni zamanda veda ede- ceğe benzer. "Fatma Ananın Eli" geçenlerde Bulvar Pa- las'ta, Türk El Sanat- larını Değerlendirme Der- Babalar oğullara kızınca Bir süredir, Trabzon'un nüfuzlu babalarından bi- ri, oğlunun hemen her hafta sonunda gelip ken- disinden külliyetli miktarda para almasından ve tekrar İstanbul'a dönmesinden şüphelenmekteydi. Bir gün tesbit etti ki bu para, kıçın Beyoğlu'nda, yazın Çiftehavuzlar'da olan bir klübün kasasına gitmektedir. Hovarda oğul bu klüpte oyun oyna- makta, âdeta muntazam bir şekilde kaybetmekte, cebindekileri vermekle kalmayıp borçlanmakta. Trabzon seyahatini takiben bunu ödemekte, fakat devr-i daim makinesi mütemadiyen işlemektedir. Trabzon'un nüfuzlu babası, oğlunun kulağını çekmektense klübü İstanbul Valisine şikâyet etti, Valilikten aldığı talimat üzerine de İstanbul Em- niyeti, bildiği bütün "oyun klüpleri "ne bir tebligat yaptı. Bunda bakara veya rulet gibi talih oyunları- nın oynatılmaması gerektiği hatırlatılıyor, öteki oyunlarda da borçlanma suretiyle kaybın önlen- mesi isteniliyordu. Emniyetin bildiği ve yüksek tabakanın devam ettiği klüpler bu tebligatın gereğini yaptılar. Zaten bu oyunları ancak zaruri ihtiyaçlarını kar- şılamak için tertipliyorlardı. Fakat İstanbul'- da mevcut, sayıları ellinin üstünde tahmin edilen, gelenlerin oyun yoruz zehabı için- de işletici tarafından soyuldukları, kazanırlarsa çok zaman paralarım alamadıkları, para vermez- lerse bir temiz. dayak yedikleri meçhul klüpler tabii bunun dışında kaldılar. Olay, sosyetenin oyuna meraklı çevresinde günün konusu oldu. İstanbul'da, bir nevi "ahbap evi" mahiyetin- deki, üyesi seviyeli, sınırlı ve muntazam, haftada bir olan "davet günleri"nde misafir (ağırlamak için de kullanılan Polo Klübü bir tarafa bırakılır- sa "hır çıkmadan" ve oyuncunun oyuncudan . alıp verdiği klüpler Anadolu Klübü, Büyük Ki Moda Klübü, İstanbul Klübü, Sipahi Ocağı, Bey. oğlu Klübü ve Çamlıca Klübü'dür. Bunların bazı- larında büyük paralar döndüğü O bilinmektedir. Ama paranın sahipleri, ne yapılırsa yapılsın, oyun- dan kendilerini alamayacak kimselerdir ve aslına bakılırsa zararları da, kârları da kendilerine ait tir. Emniyet, bunların böyle bilinen klüplere git- melerinden, bir bakıma memnundur da. Zira, bir takım "Soyuldum!" feryatlarma muhatap olmak- tan kurtulmaktadır ki bu, doğru bir görüştür. o neğinin bir sergisi vardı. Güzin Refioğlu, Sevim Payzın, Hamiye Çolakoğ lu ve arkadaştan, yıllar- ca önce başladıkları a- matör çalışmaları bir sa- nayi haline getirmişler. Birbirinden güzel gümüş küpeler, iğneler ve kolye- ler seyircilerin çok hoşu- na gitti. Özellikle "Fatma Ananın Eli" adlı kolye, yabancı sefirelerden bü- yük ilgi gördü. Sergiden sonra birçok sefirenin boynunda "Fat- ma Ananın Eli", dernek- çilerin ise gözleri parlı- yordu. Çünkü Hilton Ote- linden de güzel bir teklif aldılar. Yakında orada da bir butik açacaklar. 27