TELEVİZYON Televizyonun 1967 ara- lık ayı sonlarında Anka- ra'da yayına başlıyacağı haberi, son günlerde bu alandaki çalışmaları hız- landırdı. Halk, ucuz televizyon alıcısı temin etme der- dindeyken, işadamları da televizyonda Oo yapılacak reklâmın çeşidi üzerinde kafa yoruyorlar. Hele son günlerde ortaya çı- kan bir söylenti, ortalığı iyice karıştırmış durum- da: TRT'de alınacak bir kararla, Televizyonda ya- pılacak reklâmların çe- şidi üzerinde anlaşmaya varılmaya çalışılıyor. Şim di- işadamlarının merakla bekledikleri, bu reklâm- ların ne şekilde yapılaca- ğıdır. Reklâmlar Fransa'dakl gibi, adı verilmeden mi yapı- lacaktır, yoksa verilerek mi? Birincisi gibi olduğu takdirde, bir banka rek- lâmı, herhalde, "paranızı bankaya yatırın" şeklin- de olacaktır! Buna ban- kacılar yanaşırlar mı? Öteyandan, televizyon alıcısı satışı da hızlanmış bulunmaktadır. o Türki - ye'de şu anda, ikisi yerli, biri ithal üç marka alı- cı bulunmaktadır. Bu piyasada şiddetli bir re- kabet hüküm sürmekte- dir ve verici montajının sağlayacağı obüyük kâr- lar hevesleri gıcıklamak- tadır. Halen bir vericinin fiyatı 3 bin 350 liradır. Bununla beraber, alıcı kurulurken birçok ek masraf da ortaya çık- maktadır. Başta antenler ve kablo masrafı gelmek- tedir. Yakında piyasaya çıkacak olan antenler 3 kanallı olacak ve 170 li- raya satılacaktır. Görüldüğü gibi, bir te- AKİS H. WİLSON Şerefe! iŞ STERLİN İngiltere Başbakanı 1- çin "en uzun hafta so- nu"» 18 Kasım cumartesi günü saat 12.30'dan son- ra başladı. O akşam amuoyuna sterlinin de- valüe edildiği açıklanı- yordu. Bundan üç yıl önce İk- tidara geldiğinde Wilson, "Belki simdi sıkıntı çe- keceksiniz, ama sterlini devalüe etmemek için, kı- sa bir süre buna mec- buruz" demişti. İngilizler, özellikle dar MALİYE BAKANI CALLAGAN Eşeğini dövemeyen semerini döver levizyon alıcısının 3 bin 500 liradan aşağıya malol- ması bugün imkânsızdır. Bununla beraber, TRT, 60 liralık O televizyonlar getirteceğini halka du- yurmuştur gelirli İngilizler, bu üç yıl içinde, oldukça sıkıntı çektiler. Ama neticede, alman bir kararla ster- lin devalüe edildi. Aslında, Wilson'un ö- nünde üç yol bulunuyor- u. Birincisine göre, ALEMİ sterlin yüzde 30 oranında devalüe edilecek, bunun yanında, yabancı kaynak- lardan kredi alınmıyacak- tı. İkincisine göre, kredi alınacak, fakat bunun ya- nında yüzde 15 oranında bir devalüasyona da gidi- lecekti. almayı Ve devalüasyona gitmemeyi öngörüyordu. 18 kasım cumartesi ak- amı Wilson'un kararı anlatıldı: Wilson, ikinci şıkkı tercih etmişti! Sterlin, yüzde 14.3 ora- nında devalüe edildi ve Uluslararası Para Fonu'n- dan 14 milyon dolar borç alma yoluna gidildi. Böylece sterlinin (fiyatı, 2.80 dolardan 240 dolara düşüyordu. Eğer Wilson'un yerinde bizimki olsaydı, karar, herhalde başka bir gün alınırdı. Bunun başlıca iki sebebi vardır. Birin- cisi, devalüasyon açıklan- dığı anda, ellerinde ster- lin bulunduran iş adam- larının çeşitli spekülas- yonlara gitmelerini önle- mektir! Bu şekilde, cu- martesi ve pazar günü spekülasyona (o gidileme- yecek, pazartesine kadar ise yeni fiyatlar (tespit edilmiş olacaktır. İkinci sebep ise, bankaların cu- martesi günü kapalı ol- masıdır. Bu karan şimdi, bir i- kincisinin izlemesi obek- lenmektedir. Wilson, ge- nel bir yargıya göre, fa- iz hadlerinde bir oyük- selmeye müsaade edecek, böylece ülkeye döviz gir- mesine çalışacaktır. Ama olan olmuş, başta Maliye Bakanı Callagan, bir çok kimse, döviz stokları genellikle ster- lin olan Arap ülkele ri, devalüasyona kurban gitmişlerdir.