AKILSIZ DOSTUN ETTİĞİ IBRIS anlaşmazlığı, şu satırla- rın yazıldığı sıralarda, Türkiye İle Yunanistan arasın- da bir silâhlı çatışmaya doğru yu- varlanıyor gibi görünmektedir. s Bu çatışmanın çıkıp çıkmıya - cağını, çıkarsa ne zaman ve nasıl çıkacağım, bugünden kesin olarak söylemek mümkün değildir. Şu kadarı kesinlikle söylenebilir ki, Demirci Hükümeti, Türk kamuo- yu önünde kendini, Kıbrıs'ta en azından düzenini sağlamakla bağlamıştır ve bundan daha azı için görüşme masası başına otu- racak dorumda değ Eğer o- turursa, Geçitkale - Boğaziçi olay- ları sırasında izlediği politika yü- zünden zaten sarsılan itibarı, büs- bütün azalacaktır. Yunan hüküme- ti ise, yeni oyalamacalara varacak ikili görüşmelerin ötesinde hiç- bir tâvize hazır görünmemektedir, Unutulmamalıdır ki, askeri bir darbeyle işbaşına gelmiş de olsa, Yunan yönetimi bu konuda çok hassas olan kendi kamuoyundan çekinmektedir. Bu durum karşısında, Türk ve Yunan hükümetlerinin birinden biri kendi iktidarının başına pat- layacak bir gerilemeyi göze alma dıkça, iki taraf arasında silâhlı ça- üşmanın çıkması kaçınılmaz gö- rünmektedir. Üstelik, bugünkü u- luslararası ortam da Türkiye ile Yunanistan arasında böyle bir koz paylaşılmasına (| herzamankinden AKIS daha elverişlidir. Eğer Zn gerçekten Kıbrıs Ş kuvvetten başka hiçbir yolla çözlü- lemiyeceğine inanıyorsa ve ger- çekten bu yola girmeye kararlıysa, bugün eli-kolu, 7964 yılma göre, çok daha serbesttir. İR kere, 1964 yılında açıkça Makarios'un arkasında yeralan Sovyetler Birliği, Türkiye'nin o yıl içinde “Bağımsız Kıbrıs" tezini benimsemesi ve ondan sonra ge- lişen Türk - Sovyet yakınlaşması üzerine, bugün bizim arkamızda- dır. Sovyetler artık açıkça anla- mıştır ki, Makarios'un asıl amacı bağımsızlık değil, "enosis"tir. Bun- A. Halük UÜlman dan başka, Moskova, şu sırada Yunan yönetimini elinde tutan ve solculara karşı amansız bir savaş açmış bulunan Cuntadan da hiç hoşlanmamaktadır. Cuntanın Kıb- rıs'ta Türkiye" den yiyeceği bir dar- be. Yunan iç politikasında Sovyet- lerin istediği biçimde gelişmele- re yol açabilecektir. Nihayet, Tür- kiye ile Yunanistan'ın Kıbrıs üze- rinde kapışmaları NATO'nun gü- ney - doğu kanadım da çökerte- cektir ki, bu da Moskovalım ho- şuna gidecektir. ı KİNCİSİ, akılsız dost Birleşik Amerika da bugün, olayları bü- yük bir endişe ile izlemekle be- raber, Kıbrıs yüzünden çıkacak bir Türk - Yunan savaşı karşısın da seyirci kalacağa benzemekte- dir. Birleşik Amerika, Kıbrıs an- laşmazlığının uzun gelişimi boyun- ca, ağırlığını Atina'dan yana koy- dukça Yunanistan'ın Türkiye" ye bu konuda hiçbir tâviz vermiye- ceğini nihayet anlamış o e Bunun yanısıra, Türkiye içinde bulunduğu galeyan gözönüne alınırsa, Birle- ik Amerika'nın Türkiye'deki var- lığının sonu da demek olacaktır. Füze * savar (A.B.M.) perdelerinin geliştiği bir sırada Türkiye'deki Amerikan üsleri yeniden önem ka- zanmaktadır ve Birleşik Amerika, i ln Türkiye'den kapı dı- rı edilmeyi kolay kolay göze a- bilecek « durumda değildir. Ni- hayet, Yunanistan'ın yanında yer almak Birleşik Amer için Cun tanın yanında yeralmak demek olacaktır İki, bu da onu dünya kamuoyu karsısında çok güç du- rumlara düşürecektir. İPLOMATİK yollarla çözüm varken, bir anlaşmazlığın si- lâhlı çaaşmaya kadar sürük- lenmesi, hiç şüphesiz, çok üzücü dür. Fakat, bu çatışmanın soru- munu Türkiye'nin üzerine meye imkân yoktur. Bu, bize, a- kılsız dostun oynadığı oyundur. Eğer Yunanistan 1964 yılında şı- marıklık ederken Birleşik Ameri ka Türkiye'nin kolunu tutmasay- dı, acaba Kıbrıslı Rumlar üç yıl- ça azabilecek miydi?” De- mirel Hükümetinin kararlı bir Kıbrıs politikasının o bulunmama sından yararlı: Adayı hergün biraz dala çok kendi ege- menlikleri alina alabilecekler miydi? Yunan yöneticileri, Türk- lerle yapılan görüşmelerde kendi- lerine her sunulan & öneriyi etlerinin tersiyle itip, "İlle de enosis!" diye tutturabilecekler miydi? Doğrusu ya, hiç sanmıyoruz. Tevekkeli, akılsız dostun ola- cağına akıllı düşmanın olsun, de- memişler!