13 Kasım 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

13 Kasım 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

"İhtilâlci değiliz ki, komünist olalım!" ÜRKİYE'DE acaba hâlâ, "Biz seçim yoluyla iktidara gelmek nce "Aaa, bak, zihinlere yerleştirebi-! mek için uzun kampanya yürütül- müştür. Bugün bile görülüyor, ko- mü ünizm, işçi ve köylü sınıfının ik- tidarı "ihtilâlle” alması olarak ta- rif ediliyor. Sanki ihtilâl, komünizmin "ol- mazsa olmaz şart"ıymış gibi.. Hem de tam. Kremlin, Pekin'- in aksine, dünyadaki bütün komü- nist partilere, bilhassa Güney A- merikadakilere ihtilâl lâfını ağız- larma hiç almamalarım tenbih ederken. Hattâ kendisi, oralarda- ki "komprador iktidarları" ile iş birliği yaparken.. Komünizmi gerçekleştirmenin bir yoluyla komünizmin kendisi birbirine karıştırılırsa belki bir süre zihinler bulandırılabilir ama, en sonda gerçek mutlaka ortaya çıkar. OMÜNİZM bir düzendir. Bir iktidar alma yolu değil. İktidar seçimle alınır. İktidar ihtilâlle alınır. İktidar alındıktan sonra hangi düzen kurulursa, o önemli- dir ve iktidar istemiş olanların meşreplerini o belli eder. Alman ya'da Hitler iktidara, seçimle geç- miştir. Ama bir totaliter rejim ku- racağını peşinen açıklayarak ve nazi olduğunu söyleyerek.. Buna mukabil Rusya'da Lenin, Kerens- ki'den idareyi bir ihtilâlle almaya mecbur kalmıştır. Bu yüzdendir ki o, nazi lideri kadar samimi ola- mamış, kuracağı düzenin bütün özelliklerini halka bildirmemiştir. Üçüncü Napolyon'un da işe, se- çilmiş Cumhurbaşkanı olarak baş- ladığı unutulmamalıdır. Ama Ü- çüncü Napolyon iktidar koltuğuna oturunca, imparatorluk (düzenini kurmuştur. Seçim veya ihtilâl, bu bir im- kân ve şartların gereği meselesi- dir. Acaba hangi İhtilâlci, ihtilâli- ne başlamamışken ve yeraltına geçmemişken ihtilâl yapma niyeti- AKİS ni söylemiştir ki? 27 Mayısın ihti- lâlcileri, 26 Mayısta "rejime bağlı birer subay"'dılar. ÜRKİYE'DE komünist, bugün- kü imkânlar ve şartlar içinde ihtilâl İsteyecek kadar, elbette ki budala değildir. Bir komünist ihtilâli bugün, bir kaç saat içinde bastırılıverir. Türkiye'de komünist için ilk yol, seçimlerde kuvvetli bir efektife sahip olmak, kendi ağır- lığım siyasi idareye koyduğu kanı- sını doğurmaktır. Böyle bir seç- men kütlesine arkasını dayadıktan sonradır ki Türkiye'de komünizm, nereye kadar seçim kanalından gi- dip nereden itibaren ihtilâl dönü- şümünü yapacağını kararlaştıra caktır. O noktaya kadar komünis- tin en zillisi dahi ihtilâl konuşma- yacak, konuşturmayacaktır. Hattâ, ancak ihtilâl söyleyenin komünist olduğunu tekrarlayarak kendisini "sosyalist" adı altında yutturacak- Ama bu oyunu, tabii, zaman zaman sırıtır duruma düşmekten kurtulamayacaktır. Sosyalist En- ternasyonali toplanacaktır. Komü nist, oranın batılı sosyalistlerine "kapitalist" diyecektir. Bolşevik İhtilâlinin 50. yıldönümü gelecek- tir. Komünist, Rusya'daki düzene “sosyalist düzen" diyecektir. Bun- lar, kendisini mecburen ele vere- cektir. "Sosyalizm", "sosyalist" derken ne anladığım belli edecek- tir. veya ihtilâlle, yahut iki kade- mede- ne yapacaktır? Bunu partiler söylüyorlar ve o söyledik lerinin incelemesidir ki meşreple- rini ortaya çıkaracaktır. Ne var ki, Türkiye'de nasıl, komünizmle hiç ilgisi bulunmayan akımlar ko- münizm sayılmış veya sayılmak taysa, en ziyade bu yüzden, komü- nizmin kendisi de çok zaman "'ile- ricilik", "antiemperyalizm", "sos- yalizm", "sosyal demokrasi", hat- tâ "bir namuslu rejim" sanılmak- tadır. A DAM, iktidarı alınca -seçimle Türkiye'de komünist, aslında bu zırhın arkasındadır ve ancak onun önünde savaş kabul etmen için direnmekte, onun arkasına kimseyi sokmak istememekte, tür- METİN TOKER lü yutturmacalara lüzum görmek- tedir. Kuracakları düzenin mahi- yetinin tartışılmasına yanaştıkla- rını hiç gördünüz mü? Hayır! Çünkü yanaşırlarsa, istedikle- rinin düpedüz, belki Moskova'nın veya Pekinin uydusu olarak değil, ama bir Türkiye Komünizmi oldu- ğu derhal belirecektir. Zira Mos- kova'daki veya Pekin'deki, bütün komünizmlerin çok canlı “asgari müşterekler"i vardır. Bu konuda objektif vaziyet al- ma, "komünizm — ihtilâl" yuttur- macasına bir "Sen onu geç!" çek- mekle başlar ve "Şu, düzenini tar- tışalım" ile devam eder.

Bu sayıdan diğer sayfalar: