13 Kasım 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 40

13 Kasım 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 40
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NERİMAN KÖKSAL OYNUYOR Şarkı söylemek, vaktiyle ses isterdi Uzun boylu, bir kadın için hayli iri yapılı, yanaklarının üzerinde hızla yürüyen kırışıklıkların üzün- tüsü gözlerine vurmuş kadın, yeni işi hakkında şöyle dedi: — Hayatım, n'apayım, başka arem mi vardı sanki? Sinemaya gireli şunca yıl oldu. İyi-kötü, biz de zirvelere çıktık, afişlerin en ba- şında adımız yazıldı. Ama bu, ılâ- nihaye böyle gitmiyor Ki... Sonra, evlilik yok mu, o evlilik; işte beni en çok yıkan o oldu! Neb'leyim ben, insan kısmısının öyle bir ânı oluyor ki, basireti bağlanıveriyor 40 YILDIZLAR ESKİYİNCE, İşte. Benimki de öyle oldu zahir." Bu, biraz içli, biraz da sinema- nın verdiği alışkanlıkla hafif melo- dram kokan sözleri söyleyen, bir zamanlar yerli sinemamızda "Sarı- şın Bomba" diye anılan Neriman Köksal'dı. Koksal, beyazperdedeki sükse- sinden son yıllarda çok şey kay- betmiş, birinci plândan ikinciye, i- kinciden de üçüncüye kadar inmiş- tir. Beyazperdede birincilik gençkız -yani "jön (fiy"-; ikincilik gençkızın ablası -yani "jön dam"-; üçüncülük ise -ki bu, bir kadın oyuncu için en acıklı durumdur- gençkızın annesi rollerine girmek anlamını taşır. 1950 yılında birgün Beyoğlu cad- desinde giderken, yolu, rejisör Çe- tin Karamanbey tarafından alâme- riken tarzda kesilerek yapılan bir teklif sonucu sinemaya geçen Ne- riman Köksal, "Çete" filmiyle o- yunculuk hayatına başlamış, bunu hızla başka filmler izlemiştir. Yenisi kapıdan girince.. Ş inemada gelenektir: Yem gelen- ler, eskileri bir köşeye iterler ve onlardan boşalan yerleri alırlar. Ne- riman Köksal, Türk seyircisinin hoşlanacağı bir tipti: uzun boyluy- u -17/4 m.-, etli butluydu -kilo: 69- ve gençkız rollerinde -bu roller herhangi bir zorluk çıkarmadığı i- çin- başarıya ulaşıyordu. Bir süre çeşitli firmalarda çeşitli prodüktör- lerle işbirliği yaptıktan sonra, bun- lardan birinin sahibi ile gönül bağı kurmakta gecikmedi. Prodüktör iki işi birleştirmiş, rejisörlük görevini de yüklenmişti. Bu yüzden, Neri- man Köksal rahattı. Dilediği konu- yu, dilediği oyuncuları seçiyor, sö- zünü geçiriyor ve beyazperdede öm- rünü uzatmaya bakıyordu. Fakat kurulu çark işlemekte devam edi- yordu: Köksal'ın ardısıra sinema, kapılarım yeni gelenlere ardına ka- dar açmıştı. Kapıdan ilk giren, Muh- terem Nur oldu. Nur, küçük ve sı- radan bir figüran iken, beklenme- dik bir başarıya ulaştı. Sinemamız- da ezilmiş, bir köşede unutulmuş kenar mahalle kızlarının I numa- ralı kahramanı haline geldi. Kök- sal ilk darbeyi yemişti ama, sırtı- nı yasladığı prodüktör- -rejisör yü- zünden bu, öldürücü olmamıştı. Derken, Türkân Şoray geldi. Uzun boyluluk, etli butluluk Şoray'da Köksal'dan daha da alımlıydı. Üs- telik, Köksal'ın handikapı sarışın- lık, Şoray'da yoktu Bu yeni darbe, tabii, birincisin- den daha ağır oldu. Neriman Kök- sal adı ikinci dereceye iniverdi. He- le Şoray'dan sonra Hülya Koçyiğit'- in gelivermesi, işleri büsbütün ka- rıştırdı ve Köksal bir kenara çeki- lip beklemeye koyuldu. Bâsübâdelmevt K öksal'ı unutulduğu yerden çekip ,gıkaran, "kadın filmleri rejisö- rü" diye ün salan Ülkü Erakalın ol- du. Erakalın, eskinin I numarası ile yenilerin bir numarasını -yani Ne- riman Köksal ile Türkân Şoray'ı- eski bir Arap melodramından ak- tardığı bir yerli filmde karşıkarşıya getirdi. Neriman Köksal, ilk olarak AKİS

Bu sayıdan diğer sayfalar: