1925 Kürt isyanı ve Şeyh Sait anda tırmanacaklardı. Zaten silâhlıydılar. Oradan Jandarmaya ateş açacaklardı . Aynı zamanda, evde kalan dört kişi de bu ateşe katılacaktı. Bu suretle jandarma iki ateş arasında bırakılacaktı. Şeyh Ab- dürrahim ve adamları da yetişecekler, onlar da ateşe katılacaklardı. Zaten Şeyh, mavzeriyle sokaktaydı. Plân aynen tatbik olundu. Jandarma üç yanın- dan ateş yiyordu. Üsteğmen Hasan Hüsnü Efendi, müfrezesine geri çekilme emri verdi. Bir ölü, iki ya- ralı bırakmıştı. Jandarmalar eşraftan Zülküf Cafer ağanın evine sığındılar. Ağa yiğit olmasaydı, bunla- rın topunun temizlenmesi işten değildi. Halk, Şeyh Sait'in cuma namazı öncesinde verdiği, vaazın tesiri ay Sait şunları söylemişti: — Medreseler kapatıldı. Din ve Vakıflar Bakan- lığı kaldırıldı. Gazetelerde bir takım dinsiz yazarlar dine hakaret etmeye, Peygamber Efendimize dil uzat- mağa cüret ediyorlar. Ben bugün, elimden gelse, biz- zat bl Ta başlar ve dinin kurtarılmasına yar- dımcı kesilirim u vaaz, Sait'in kaldığı Şeyh Abdürrahim'in, ka- natlı bir kapıdan girilen evinde veriliyordu. Kendisi- ni dinleyen eşraf ve civar köy ağalan tasvip maka- mında, sürekli başlarını sallıyorlardı. İki katlı, taştan yapılmış binanın dar sokağa bakan pencerelerinden arada bir tekbir sesleri işitiliyor, aşağıda bekleşen halk ve müritler ispazmoza tutulmuş gibi titriyor- lardı. Aslına bakılırsa bu propaganda, bizzat Şeyh Sa- it de dahil, çok kimse tarafından bölgede bir yıla yakın zamandır yapılmaktaydı. O günleri yaşamış ve olayların içinde bulunmuş kimseler bu hazırlıkları gayet iyi hatırlamakta, anlatmaktadırlar. Bunların biri, bugün hâlâ Palu ilçesinde davavekilliği yapmak- ta olan Fahri Yılmaz'dır. Fahri Yılmaz Şeyh Sait'in. isyandan bir yıl önce de Palu' ya geldiğini ve amcası oğlu Pahı Müftüsü Mehmet Ferit'in evinde “Eğer huri, uriyet Hükümeti şeriata dokunursa kıyam silecö- gim" dediğini nakletmektedir. F: az'ın böl- geyi dolaşan Akis ekibinin bir mensubuna bildirdiği- ne göre Müftü bu söze kızmış ve Şeyhi azarlamıştır. Bir başka Palulu, gene isyandan önce Şeyh Sait'in oğlu Ali Rıza'nın, babasının emriyle, isyana katılacak- lardan imza toplamak için şehir şehir, köy köy do- taştığını, Şeyhin bu imzalan bir heybenin içinde, dai- a yanında taşıdığım, yakalandığında ilk iş olarak bu. heybeyi nehire attığım ifade etmiştir. Oturduğu Hınıs'tan her yıl bir iki kere Palu'ya gelen ve ücareti icabı sık sık da Halep'e giden Şeyh Sait'in her uğradığı köyde vaazlar verdiğini ve "Tür- kiye saltanatsız, hilafetsiz olmaz. Bunlar bizi dinsiz- liğe götürüyor, ecdadımıza, dinimize sövüyorlar”" şek- linde propaganda yaptığını duyan pek çoktur. 28 Zaten, isyan devam ederken halkın kulağına ulaş- tırılan haberler de bu bir yıllık propagandanın tabii sonucu olmak niteliğini taşımaktadır. 0 günlerde Fı- rat nehri üzerinde salcılık yapan Mehmet Ali Özkan acundaki yaşlı Elazığlı isyan hadisesini ilk duyuşunu söyle anlatmıştır: — Bir gün iskelede m Bey'den salımı hazır bulundurma emrini Arkadaşlara bunun nedenini sordum. m amid'in oğlu geliyormuş. Ke- mal, Padişahı denize atmış. Fakat şimdi oğlu gelip, Kemal'i devirecek, saltanatı ihya edecekmiş dediler." İsyana halkın katılmasını sağlamak için Şeyh Sa- it ve adamları, hareketin başında Abdülhamid'in oğlu Selim Efendinin bulunduğunu yayacaklar, Şehzadenin 30-40 bin kişilik bir kuvvetle Diyarbakır ve Elazığ üzerine yürüdüğünü söyleyeceklerdir. Selim Efendi adının kullanılması, biç sebepsiz sayılmamalıdır. Şeyhin şikâyetleri ve ilk tebliği Oğğ Lice ilçesinde yargıçlık yapan Diyarba- ırlı avukat Sabır Karaozan da, Şeyh Sait'in Lice yoluyla Hani ve Piran'a giderken, geçtiği yerlerde va- azlar verdiğini, talâk, miras ve mahkeme yemini ko- nularına değindiğini söylemiştir. Sabir Karaozan'ın anlattığına göre üç karısı olan Şeyh Sait, hazırlanan Medeni Kanunla boşanma ve evlenmelerin, yeni niza- ma bağlanacağını öğrenmiş, buna aklı hiç yatmamış- tır. Şeyh, kız çocuklara oğullarla eşit miras hakkı ta- nınmasına da karşı çıkmıştır. Bunun, mecellede em- redilen şekilde yürütülmesini savunmuştur. Mahke- mede şahitlik yapan kişilerin de namus ve şerefleri üzerine yemin etmelerini kınamış, “vallahi de, talla- hi de" yemininin devamım talep etmiştir. “Piran Olayı" böyle bir ME ET devresinden son- ra, yahut bu devrenin içinde, i zamansız ve er- ken, fakat niyetlerin belirdiği rl patlamıştır. Jandarmalar çekildikten sonra Şeyh Sait ve et- rafi arasında bir şaşkınlık hüküm sürdü. Şimdi, ne yapmak lâzımdı? Hükümet, her halde hesap sorma- mazlık etmeyecekti. Madem ki bir defa silâh patla- mıştı, devam etmek mecburiyeti vardı. Zaten isyanın da hayası kısmen yapıldığına göre bunu açıktan ilân etmek farzdı. Şeyh Sait, ilk resmi tebliğini yayınladı. Orada kullandığı imza "Emir-ül Mücahidin"dir. Ya- ni, din uğrunda savaşanların lideri. Şeyh Sait isyanı başlattığını haber veriyor ve bütün din ehlinden, dini kurtarmak için buna katılmalarını istiyordu. Tabii bununla asıl hitap ettiği kimseler, daha önceden na- bızları yoklanmış olan bir takım şeyhler ve ağalardı. AKİS