ULVI AST'ta seyredilen, Maksim Gor- ki'nin 1902'de yazdığı "Küçük But- juvalar"dır, yoksa, Türk toplumun- daki herhangi bir katın insanları değil. Belki birgün onu da seyret- mek mümkün olacaktır. Bir Türk yazarı çıkıp -benzetmeden, kopya- ya kaçmadan, zorlamadan- yazar- sa!.. SELMA TÜKEL "Müşterek Ev. Yazan: Dra- guşin Dobriçanin. Çeviren: Muharrem Şen. Yönetici: Uli- vi Uraz. Sahneye koyan: İs- mail Biret. Tiyatro: Ulvi Uraz Topluluğu. Draguşin Dobriçanin, genç bir Yu- goslav yazandır. "Müşterek Ev"- inde, Yugoslavya'da ve dünyanın birçok ülkesinde rastlanan bir sı- kıntıyı işlemektedir: Mesken kıtlı- ğı, ev kıtlığı. Konu değişik biçimlerde işlen- meye elverişli. Evdekiler 'arasındaki benzemezlikler aykırılığa, çözümsüz uzlaşmazlıklara kadar abartılıp ka- ramsar, bunaltıcı bir oyun yazıla- bilirdi. Hattâ ortaya öyle sorunlar çıkarılabilirdi ki, oyunun sonunda seyirci, insanların birbirleriyle an- laşamıyacaklarını bile düşünürdü. Oysa Dobriçanin. olaylara insancıl bir açıdan bakıyor. Akıllıca bir ça- banın en kesin görülen anlaşmazlık- AKİS URAZ TOPLULUĞU "MÜŞTEREK EV"DE Başarının şartı yıldız değil lan bile silip süpüreceğini, o her çıkmazda mutlaka insanca bir yo- lun bulunacağını gösteriyor. Ters bir başlangıç yüzünden ardarda sı- ralanan anlaşmazlıklar, ipin ucu bir kere yakalandı mı gene aynı şekilde birbiri peşinden çözülü- veriyor. Zıtlıklar ortadan kalkmı- yor, ama Zatlığlarını ustaca yerleş- tirilmesinden doğan uyumla evde bir mutluluk, bir selin dalgası ya- ratmak pekâlâ mümkün oluyor. , n, bu kadar. Basit, yalın o- layların hızla birbirini izlemesiyle oluşuyor. Yazar nutuk atmıyor, ge- rekli gereksiz ortaya çıkmıyor, hat- tâ biç görünmüyor. Yalnız, olanla- rı seyirciye gösteriyor. Olayları, şileri yorumlamaya, açıklamaya da kalkmıyor. Tiyatrocunun bunlardan kaçınması gerektiğini çok iyi bili- yor. Oyununu derinlere kadar uza- nan bir gözlemcilikle, duygulu ve içten bir insan sevgisi üstüne sağ- lamca kurmuş olmanın rahatlığı ve güveni içinde, sonucu bekliyor. İn- sanları oldukları gibi kabul öylece değerlendirmek (gerektiğine inanmış. Bireyi kökünden değiştir- mekle mutluluk elde edilemiyeceği- ni, hem de bunun çok uzun zaman- da a en güç bir iş oldu- gunu belirtiyor Yıldızsız bir başarı örneği Bütün bunların üstünde oyun, can- lı, sıcak bir ortamı sonuna ka- edip . dar sürdürüyor. Sululuğa kaçma- yan, ama seyirciyi alabildiğine gül- düren espriler, bu gerçek kişilerin ee e çekişmesinden doğan mik durumlar neşeyi, eğlenmeyi hiç eksik etmiyor Bu sonuçta, sahneye konuşla oy- nanışın payı da Önemli. Oyunda, bütün düğümlenmelerin ortasında yer alan İki üniversiteli genç var. Mişo (Savaş Yurttaş) ne kadar sa- kin, uysal ve çalışkan bir öğrenciy- se Pepi (Semsi İnkaya) deo kadar uçarı, delişmen ve vurdumduymaz biri. Ama ikisi elele verince, bütün evi düzene sokmayı biliyorlar. Şemsi İnkaya sahneye gerçekten ne- şe, canlılık getiriyor. Onun yanında daha durgun, daha ağır, dolayısiy- le daha güç bir rolü Savaş Yurt- taş, aynı başarı çizgisinden aşağı düşürmüyor. Yılların tulüatçısı Za- ti Özgüler, bu tür oyunun düzeniyle eski alışkanlıklarının verdiği sahne rahatlığını birleştirerek, zevkle sey- redilen bir Dede Boğa çiziyor. İs- mail Biret'in, bilmece çözmekten başka derdi olmayan pısırık Dra- gişa'yı, metinden gelen bütün aşırı- lıkları silerek inandırıcı kılması ay- rı bir başarı. Onun yarattığı tip de kolay kolay unutulmıyacak. Merih inçoy, Yavuz Şeker ve diğer oyun- cularla gösteri, topluluk oyununun başarısına erişiyor. Üstelik bu, e- pevdir görülemeyen, yıldız oyun- cusuz bir başarı. S. GÜNAY AKARSU 39