DÖNERCİ VE DÖNER ATIŞTIRANLAR KENDİ KENDİNE SERVİS Hızlı hayat Yy akası Hukuk Fakültesi rozetli genç, aşçı dükkânından içeri gir- di ve mavi vinileks kaplı sandalye- lerden birine otururken, elindeki kirli bezle formika masayı temizle- meğe çalışan garsona seslendi: "— Fasulyesi bol pilâv ve çok ekmek!" O sırada dükkâna giren bir grup 20 Kaşta göz arasında. NASIL YEMEK YİYORUZ? öğrenci de ayni istekte bulundu: "— Bize, fasulyesi bol birer pi- lâv, çok ekmek ve iki yoğurt. Ace- le olsun!" Burası, Başkentin Cebeci sem- tindeki aşçı dükkânlarından biriydi. Civardaki ikinci ve üçüncü sınıf lokantalarda olduğu gibi burada da öğle yemeği oyiyenler oçoğunlukla fakülteli öğrencilerdi. Onlar da bu ralara ancak burslarını veya aile- lerinden gelen harçlıkları aldık- larında, sadece birkaç gün gelebi- liyorlar, daha "kalantor" öğrencile- rin devam ettiği, Kızılay'daki Pik- nik, Set Kafeterya veya kebapçılara ise bayramdan bayrama uğruyorlar- dı. Karınlarını çok zaman, okul kan- tininde bir tostla, lahmacunla, yurt odasında peynir - ekmek, üzüm, do- mates ve buna benzer şeylerle do- yuruyorlardı. Aşçı dükkânının oldukça kuytu bir köşesinde bir genç, et yemesi için sevgilisine ısrar ediyordu. Kız ise, ,Kulaklarına kadar kızararak, — Hiç iştahım yok bugün" di- yor, ama bir yandan da çorbasına bol bol ekmek banıyordu. Cebeci Pikniği'nde, Siyasal Bil- giler Fakültesinin Hariciye bölü- münü yeni bitirmiş iki genç, Kâşif Eryalçın ile Yavuz Aktaş, AKİS'in sorusuna şu cevabı verdiler: "— Fakülte lokantaları elbet da- ha ucuz. Yemekler de son yılda ol- dukça düzeldi. Daha ucuz olduğa için de kuyruğa girmek gerekiyor. Öğrencilerin bir kısmı bekliyor, bir kısmı ise yemeğini kendi odasında pişiriyor. Bazen sandviç yedik, ba- zen buraya geldik veya daha uzağa gittik. Yıllar böylece geçti. Malüm, öğrenci, miğdesini cebindeki para- ya göre ayarlar!" Bu sırada Piknik'e (o öğrenciler AKİS