13 Kasım 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 12

13 Kasım 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İÇ OLAYLAR konulacak bir hükümle, bir genso- ru önergesinin üzerinden bir belirli süre geçmedikçe ikincisinin verile- miyeceği şeklinde bir yasaklama getirebiliriz. Hem, böylece, genso- runun ciddiyetini de korumuş olu- ruz.. Profesör. Esen, bu ikinci görüş için, — Gensorular sululuk haline de getirilse. Muhalefete 1961 Ana- yasasıyla verilmiş bulunan bu en güçlü denetleme yolunu bu tip for- müllerle zapturapt altına almak, Anayasanın dolaylı yoldan ihlâli anlamına gelir" dedi. AP Grup Başkan vekili Sabit Os- man: Avcı, "— Ayni konuda üstüste iki ve- ya daha fazla gensoru verilmemesi yolunda bir formül düşünülüyorsa, Ferruh beyin teklifi kabul edilebi- lir. Ama ayrı ayrı konulardaki gen- soru önergelerinin arasına mecburi fasılalar koymak, kanaatimce, Ana- yasanın ihlâli anlamına gelir. Bence, Yıldırım'ın teklifi daha mâkuldür" dedi Zira AP'nin istediği, Muhalefet- le sert çatışmalar değil, bol keseden vaadedilmiş olan, "seçmene selâm" niteliğindeki kanunların Meclisler- den geçirilebilmesidir. o Özel birle- şimlerde bu amaç sağlandıktan son- ra, mütad toplantılarda istendiği kadar gensoru önergesi verilsin, İk- tidarın umurunda değildir. Hattâ AP Grupu, bu yolda önemli tâvizler dahi verme eğilimindedir. Nihat Erim: "— Mademki İktidar küçük par- tilerin gensoru önergelerinden çe- kiniyor, o halde İçtüzüğü, gensoru- ların münhasıran ana muhalefet partisi tarafından verilmesini sağ- lıyacak şekilde (o değiştirsinler, biz de müspet oy verelim" diye alay etti. Sabit Osman Avcı da Erim'in bu latifesine dört elle sarıldı: — Olabilir! Üzerinde durulacak bir görüş. Ancak gensoru, Anayasanın, bü- tün milletvekillerine tanıdığı bir haktır. Bu hakkın şu veya bu parti, yahut milletvekilinden alınarak bir başka grupa tanınması imkânı yok- tur. Bu bakımdan. 89. Madde, daha uzun süre, İktidarların hasında asılı kalacağa benzemektedir. GÜNERİ CİVAOĞLU 12 POLİTİKACILAR Cenaze ama, kendisinin değil! Bir mii içinde, Ankara'da ken- — fazla teli i efon edilen ei biri, Prof Dr. Zafer I Paykoç idi. Paykoç "Paşanın dokto- ru" diye bilinir. "Paşa" İsmet İnönü'dür. Prof. Paykoç, telefonda kendisi- ne sorulanlardan biç bir şey anla- madı. İsmet İnönü hasta mıydı? İsmet İnönü'nün hastalığı soğukal- gınlığı mıydı? İsmet İnönü'nün ge- çirdiği yeni bir kalp krizi "soğukal- gınlığı" diye mi kamufle ediliyor- du? Zafer Paykoç "Yahu, Paşa hasta değil ki, hastalığının kalp krizi ve- ya soğukalgınlığı diye bir şey olma- sından konuşulsun" diyor, fakat muhataplarım inandıramıyordu. Ha- vadisi, meşhur "büyük sürüm gaze- tesinde okumuşlardı. Bunu, AP organı gazeteler de tekrarlamışlar- ı. Bu sonuncuların sevinçli bir de edaları vardı. Hastalık hakkında tafsilât bile (veriyorlardı. "Kronev kifayetsizliği" diyorlardı, "kalp ye- tersizliği" diyorlardı.. Telefon edenler arasında gaze- teciler de vardı. Dr, Paykoç Paşa- nın hasta filân olmadığını söyle- yince bunlardan bir tanesi: — Peki, Paşa'yı gördünüz mü ki?" iye sordu. Dr. Paykoç düşündü. Hayır gör- memişti. Gazeteci bir "Yaa.." çekti. Profesörün aklı o zaman başına geldi: "— Demek ki, hasta değil. Has- talansaydı, görürdüm. Ben Paşayı hasta olmadığı zaman da görürüm ama, ,hasta olunca mutlaka görü- rüm.. Gerçekten de, haberin gerçek hiç bir tarafı yoktu. Dr. Paykoç'a telefonların edildiği gün İnönü Sov- yetler Birliği Büyük Elçiliğinde Bolşevik İhtilâlinin 50. yıldönümü dolayısıyla Büyük Elçinin ikram et- tiği şampanyayı içiyordu. Bir gün sonra, çok sevdiği arkadaşlarından, eski bir Sağlık Bakanının, Dr. Maz- har Germen'in cenazesinde, eşiyle birlikte acılı bir ödev yapıyordu. Mili Mücadelenin bu kıymetli sa- vaşçısı, 84 yaşında hayata gözlerin' yummuştu. Askeri törenle kaldırıl- dı. Haftanın sonunda ise. Dil ve Ta- rdı - Coğrafya Fakültesinin büyük salonunu iğne atsan yere düşmeye- cek şekilde dolduran bir genç ka- labalığının önünde Atatürk'ten ko- nuşuyordu. İNÖNÜ VE ARKADAŞLARI CENAZEDE Düşman çatlatan

Bu sayıdan diğer sayfalar: