YURTTA OLUP BİTENLER konuşulduğunu bilmek AP büyük- lerini "mütevazi imkânlı bir memle- ketin mütevazi idarecileri" olarak yaşamaya teşvik ederse çok iyi olur. G.P. "Cum..", "Paramız..." Genel Merkeze tabelânın asılması şerefine düzenlenen toplantıda Genel Başkan Feyzioğlu, yeni ku- rulmuş bir partiye benzemedikleri- ni, her şeyin tıkır tıkır işlediğini an- latıyordu. Sıra demeç vermeğe gel di. Genel Başkan çalımla söze baş- adı: — Cum Bir bir gripin tableti yutar- mış gibi zahmet ve telâşla kelime- yi burada kesti. "Yeni kurulmuş bir partiye benzemeyen" Güven Par- tisinin Genel Başkanı başa döndü ve, — Güven Partisi, türk milleti- ne güven ve saygı temeline daya- nır.." diyerek demecini verdi. Feyzioğlu, sıkıntıdan kızarmıştı. Çünkü eğer atik davranıp da keli- meyi yarıda kesmese, demecine, "Güven Partisi" yerine "Cumhuri- yet Halk Partisi" diye başlıyacaktı. Bu olay, geçtiğimiz o haftanın son günü cereyan etti. Bir gün önce Mecliste programı açıklamak için. yaptığı basın top- lantısında ise Feyzioğlu, bir cümle- ye. "— Paramız, iktisadi hayata dev- letin müdahalesinin.." diye başla- mış ve sonra şöyle düzeltmişti: " Partimiz, iktisadi hayata dev- letin müdahalesinin GP mensupları, yeni rollerine a- lışmağa oçabaladıkları şu günlerde bu çeşit rk örneklerini sık sik vermektedirler. Bazı GP men- suplarının, evlerinde karşılaştıkla- rı bir problem ise son günlerde si- yasi şakaların mihverini teşkil et- mektedir. Mesele, GP mensupları- nın evlerinde mutena köşelere asıl- mış olan İnönü resimleridir. Bu İ- nönü resimleri, bazı GP'lilerin evle- rinde fırtına yaratmıştır. İstifadan sonra evin beyi, resmi duvardan indirmiş, fakat akşam geldiğinde, aynı yerde asılı bulmuştur. Hele ba- zı evlerde durum, vahim bir inat- laşma haline dökülmüştür. Evin ha- nımı, yaşlıları ve çocukları, İnönü- nün resmini indirmek isteyen GP'li beye karşı müttehit cepheler kur- G.P. lideri Feyzioğlu Şenlik var! muşlar, alevli veya pasif mücadele- ye geçmişlerdir. Siyasi kulislerdeki yorumlara göre, eğer bu mücadele, Feyzioğlunun büyük ebatta resimle- rinin çerçevelettirilip duvarlara a- sılması ile sonuçlanırsa, bu defa aynı aile çevrelerinde, "sabah sabah kayserili suratı seyretmek"ten şikâ yetlerin başlıyacağı ileri sürülmek- tedir. GP'lilerdeki bu intibaksızlığın bir örneği, geçen hafta Mecliste, Rahmetli Haşimin kulisinde cere- yan etti. CHP'den ayrılanlardan Ya- şar Keçeli -İstanbulda bir zaman- ların Kravatsızlar hizbinin lideri- kanapelerden birine oturmuş, GP' nin başarı şansını anlatıyordu. Bu adda Meclis salonundan ak saçlı, lacivert elbiseli bir adam çıktı. Ke çeli, adamı görünce, "aman, beni görmesin" diyerek, kendini yanın- da oturanın arkasına doğru âdeta attı; yüzünü duvar ile yanındakinin sırtı arasına sakladı. Ak saçlı adam yürüyüp gittikten sonra doğruldu. Suratı a nefesi sıklaşmıştı, adama dayanamam. Şimdi elimi öp' dese, öperim ve AKİS herşeyi bir tarafa bırakırım.." dedi. Keçelinin "bu adam" diye bah settiği, İnönüydü. Yıllar yılı birlikte mücadele ver- menin yarattığı görünmez bağlar, CHP'den kopanları etkilemektedir. Nitekim iç mücadele, ayrılma, hat- tâ GP'nin kuruluş hazırlığı safhala- rında Feyzioğlu ile birlikte hareket eden Vefa Tanır, Enver Güreli, Fenni İslimyeli ve Zarife Koçak, iş ciddiye binince, yeni partiye girme- mişlerdir. Bunlardan Zarife Koçak, girmeme gerekçesi alarak, "vefa his- lerim mânidir" demiştir. . İ Bu tedirginlik, partinin kuruldu- ğu Cuma günü, kurucularda dahi vardı. "Kabak Partisi" Feyzioğlu ve etrafındakiler, parti yi Cuma günü akşamüzeri kurdu- lar. İsim belli olmadan önce Feyzi- oğlunun etrafında daima 3040 kişi çevreleniyor, kayserili Profesör de, bir genel başkan çalımı içinde, ga- zetecilere fiyakalı demeçler veriyor- du. Hattâ öğleyin, Feyzioğlu, sayısız demeçlerinden birini gazetecilere yazdırırken, Mustafa Uyar "şunu da söyle" gibi bir eda ile kulağına fis- lamaya kalkınca, Feyzioğlu fena halde kaşlarım çatmış ve Uyarı bir güzel haşlamıştı. O, tam bir genel başkan, etrafındakiler ise bağlılık ve hizmet yarışma çıkmış mücade- le arkadaşları idi! Ama, nezaman ki isim üzerinde görüşmeler sona erdi ve dilekçeyi kapanlar kendilerini makam oda- sında bekleyen Faruk Sükana koş- tular, o zaman herkeste bir gariplik, bir hayalkırıklığı başladı. Koridor- larda münakaşalar, ismi beğenmi- yenlerin tenkitleri (açıkça görülü- yordu. Hattâ Şevket Raşit Hatipoğ- lu, partiye girmekten, kurucu ola- rak imza atmaktan dahi vazgeç- mişti. Feyzioğlunun etrafındaki göste- rişli halka ise o anlarda kaybolu- vermişti. Genel Başkan, isim açık- landıktan sonraki demecini yazdı- rırken, etrafında, sabahki gibi 3040 kişi değil, sadece | kişi -Arif Ertun- ga- vardı. İsim, hayalkırıklığı yaratmıştı. Toplantı başladığında herkesin gö- zünde bir ümit ışığı vardı. En az, "Cumhuriyet Halk Partisi" kadar etkili ve güzel bir isim bulacakla- rından emindiler. Ama müzakereler ilerlediğinde bir bıkkın kurucu, önündeki kâğı- 20 Mayıs 1967