Kazanılan büyük başarı Ertesi gün, "New York Times'ın ünlü tiyatro eleştirmeni Brooks Atkinson, "My Fair Lady" temsili için şunları yazıyordu: "Bu yüzyılın en zevkli, en başa- rılı müzikali. Yaratış dehasına yak- laşmış olan bir eser. Zekâ, ustalık ve tatlılık bakımından My Fair Lady nice yıllardır dinleyemediği- miz bir güzelliktedir." William Hawkins de şöyle diyor- du; "Efsanevi bir geceydi. Özlediği- miz herşey var bu eserde. My Fair lady kalplerinizi fethediyor "ve gülmekten kırılıyorsunuz." Müzikalin, ilk günlerden, büyük ilgi uyandırmasına ve gişelerin ö- nünde kuyrukların meydana gelme- sine bu kadarı yeterdi. Amerikada tiyatro eleştirmenlerinin verdikleri hüküm kesindir. Çok defa bir oyu- nun -ve oyunla beraber yazarın, ti- yatronun, prodüktörün, işe para ya- tıranların- alınyazısı bu hükümlere bağlıdır. Özellikle de büyük gazete- lerde, ünlü eleştirmenlerin verdikle- ri hükümlere... "My Fair Lady" ilk anda öyle par- lak övgülerle karşılanmıştı ki uzun bir zafer yolculuğuna çıkacağı mu- hakkak gibiydi. Nitekim öyle oldu. New York'ta tam on, Londrada dokuz yıl, başka ülkelerde de uzun süre kapalı gişe oynanarak bütün rekorlan kırdı. Başarının kahramanları Kazandan başarının kahramanla- rı, bir bakıma, "My Fair Lady'yi müzikal haline getiren Alan Jay Ler- ner'le Frederick Locwe'dir. Tasar- ladıkları eseri, bütün engelleri aşa rak ve büyü "emek harcıyarak, en iyi şekilde meydana getirmişler, mü- kâfatını da görmüşlerdir. Bunlardan Alan Jay Lerner, Har- ward Üniversitesini bitirdikten son- ra, Broadway için iki oyun yazmış, olumlu sonuç alamamış, sonra u- zun süre yazdığı radyo oyunlarında başarı göstermiş, ama yıldızı, bir gün Frederick Loewe'yle ( tanıştık- tan ve beraber çalışmaya başladık- tan sonra parlamıştır. Bugün müzikal bestecilerinin en tanınımışlarından biri olan Loewe'- ye gelince, daha beş yaşında iken piyano çalmaya, dokuzunda kompo- zisyon yapmıya başlamış, on üçün- 20 Mayıs 1967 Gökçerin kaleminden Evdeki Eliza Ayten, hep Inanmışımdır, Tanrının san'atkâr olsun diye yarattı kimselerden biridir. Zekâ dolu -ne saklayayım, güzel- gözleriyle ne istediğini iyi bilen bir insandır. Şahsiyet sahibidir. Çalışmaktan yıl- maz. Zekâsı, fiziği, kabiliyeti, müzikalitesi onu tiyatronun her türün- de aranan bir oyuncu yapmıştır. Dedikodular onu engellemez. Aksi- ne, onu çalışmaya teşvik eder. En iyi cevabın bu olduğuna inan; Mesleğine vurgun bir kadındır. Dostluk kelimesi, tam anlamını onda bulur. En dar zamanlarda bi- le dostlarını İhmal etmez. Fedakârdır. Beni bu konuda dalma tefi kid eder. Tabiat ve hayvan sevgisi sonsuzdur. Sanki hayvanlar bunu bilir. Kimsenin yanma sokulmıya cesaret edemediği köpek, onun ya- nında birden kuyruk sallamaya başlar, kuzu kesilir. Umumiyetle hâkim olmaktan hoşlanır. Buna fırsat bulamazsa hırçınlaşır. Araba kullanmasını benim yanımda öğrendiği halde ben- den daha iyi şoför olmakla övünür. Ama ben de zaman zaman ona haddini bildiririm! Aslında, iyi şoför olan tabii benim ve direksiyon benim elimdedir. Şaşılacak kadar iyi bir ev kadınıdır. Prova ve temsillerden yor- gun argın geldiği zamanlarda bile on dakikada sofra donatır. Hastalığını belli etmekten hoşlanmaz. Istıraba çok mütehammil- dir. Şakacıdır; Taklitçidir. Ailesine düşkündür. Sabahları erken kalk- maktan hoşlanmaz, ama çalışmaları başlamışsa herkesten evvel ayak- tadır. Oyun akşamlan tiyatroya çok erken gider. Saat 6.30'u geçmiş ise sinirinden yanma yaklaşılmaz. Kızdığı ve kırıldığı zaman belli et- mez. Neşelendiğinde ise çok tatlıdır. Hele beraber türküler söyleriz ki keyfimizden yanımıza varılmaz. Çok arkadaş çatılışıdır, sabırlıdır. Ama bir defa da kırıldı mı, onu tekrar kazanmak zor olur. Haksızlıklar karşısında düşmanını bile müdafaa eder. Hele dostları hakkında hiç laf edemezsiniz. Kendisine söylenmiş kadar üzülür. Ketumdur. Kolay sur vermez. Gösterişten hoşlanmaz. Her hali ile samimi, olduğu gibi bir insandır. Daima hal- kın arasında olmak ister. "Benim en büyük dayanağım seyircilerim olmuştur" der Ayten sevilecek bir insandır. — CÜNEYT GÖKÇER de de Berlin Senfoni Orkestrasıyla parlak bir konser vermiştir. Küçük yaşta Amerikaya göçetmiş, konser- leri umduğu ilgiyi görmeyince, bini- cilik öğretmenliği, hatta boksörlük yaparak hayatını kazanmak zorun- da kalmıştır. İki arkadaş, birlikte o çalışmıya başlayınca, Detroit Radyosu için ha- zırladıkları "The Life of the Party" ile kazandıkları ilk ortak başarı on- laraumut vermiş, bunu Broadway i- çin yazdıkları "What's Up" ile "Ba- hardan Önceki Gün" izlemiştir. Da- ha sonra, Tiyatro Eleştirmenleri O- dülünü kazanan ilk müzikal olarak anılan ve New York'ta beş, Londra- da dört yıl afişte kalan "Brigadoo gene uzun süre oynanan "Vagonunu boya" müzikali onlara şöhretin yo- lunu açmış, "My Fair Lady" de ad- larını dünyaya duyurmuştur.