AKİS hinin en hatalı, en aptalca, en kişi- sel hesaplara dayanan, daha önem lısi, o yıllardaki ingiliz yüksek ko- mutasını meydana getirenlerin yete- neksizliğini, boşluğunu, sistemin manasızlığım ortaya koyan en tipik olaydır. . Bundan dolayı Richard- son, "Hafif süvarinin hücumu"nda her şeyden önce bu sistemi hic- vetmek, bu arada da kişiler ara- sındaki, çatışmayı vermek, başından sonuna bozuk bir komuta düzeninin kurbanı olan hafif süvari erlerinin dramını anlatmak istemiştir. Tuhaf bir savaş Gerçekte Kırım savaşının yalnız bu olayı değil, fakat savaşın bütünü, kaynaklarından sonuçlarına, zaten bir "tuhaf savaş" olarak geçmiştir: Bir yanda Osmanlı imparatorluğu, İngiltere, Fransa, küçük Piyemont krallığının, öte yanda Rusyanın yer aldığı savaş, aslında, "hasta adam" diye nitelendirilen Osmanlı İmpara- torluğunun mirasım paylaşmak için girişilen pazarlıkta uyuşamamaktan çıkmıştır ama, resmi sebebi, Ku- düsteki tapınakların anahtarları- m katoliklerin mi, yoksa Ortodoks- ların mı muhafaza edeceği kavga- sından çıkmış gibi gösterilmiştir. Savaş, XIX. yüzyılın ikinci yansın- da patlak vermiş, fakat Napoleon savaşlarındaki metodlarla yürütül- müştür. Buharlı gemiler savaşa ka- tılmıştır ama, hiç bir vakit bunlar- dan, gerektiği gibi yararlanılmamış- lar. Modern savaşların ilk büyük çı- kartma hareketi yapılmıştır ama, yiyecek, malzeme ikmali ve sağlık korunması yönünden ortaçağ savaş- ları karakteri taşımış -kolera, tifüs, iskorpit müttefik askerlerini kırıp geçirmiş, savaşın sağlık alanında tek olumlu sonucu, Usküdardaki hastahanede Florence Nightingale'- in modern hemşireliğin temelini at- ması olmuştur-, yenenler pek az/bir şey kazanmış, yenilenler pek az şey kaybetmişlerdir. İşte Richardson'un bu "tuhaf sa- vaş" içkide ortaya koymak istediği, o çağın ingiliz yüksek komuta düze- nindeki acayipliktir. "Hafif süvari hücumu"nun bütün yüksek rütbeli subaylarının -o zamanki âdete göre- hepsi de aristokrat sınıfından ge- len, hepsi de asalet unvanı taşıyan, profesyonel askerlikle ilgili bulun- mıyan, at merakı gibi meselâ bir süvari birliğini kendi paralarıyla donatıp, yine kendi mali güçleri ve 20 Mayıs 1907 aile nüfuzlanyla bunun başına ge- çen, daha küçük rütbedeki subayla- ra "parya" muamelesi yapan kim selerdir. Çoğu bendi, kendini beğen- miş, dik kafalı, bildiğini okuyan, as- keri disiplini de, askerlik kuralları- nı da kendilerine göre yorumlayan, geçmiş bir yüzyılın insanlarıdır. Bu aristokrat - askerler, kendi araların- da, yeni yetişen genç profesyonel askerlerle çatışırlar. Böylelikle Ric- hardson, çocukluğundanberi gerçek yüzünü öğrenmek, öğrendiği vakit de başkalarına anlatmak tutkusuna duyduğu bu olayı "Hafif süvarinin hucumu"nda ortaya koymak firsa- tını bulmaktadır. Tarih gerçeklerine sıkısıkıya bağlı kalan ve bir "Erroli Fiynn filmi "nden bambaşka nitelik taşımasına çalışılan filmin senaryo- su için Charles Wood, savaşa katı- lan bellibaşlı kimselerin hatıraları- na, günlüklerine, ilk gerçek savaş muhabiri sayılan Russell'in "The Times" gazetesine gönderdiği haber- lere, Kırım savaşıyla ilgili en önem- li araştırmalara başvurmuştur: Richardson bu amacını istediği gibi gerçekleştirebilecek midir? Bir "süper - production” un şartları i- çinde "öfkeli genç" özelliğini koru- yabilecek midir? Bu, geçen hafta Ankaranın yarım saat kadar uzağın da iki küçük köy arasında çevril- mesine başlanılan ve önümüzdeki Eylülde Londrada tamamlanması beklenen "Hafif süvari hücumu" pir yasaya çıktığı vakit anlaşılacaktır. Festivaller Cannes'da sonuçlar Cannes'da iki haftalık heyacanlı ve yorucu çalışmalardan sonra S0- nucun alınacağı gün yaklaşınca, iki olay büyük bir merakla izlendi. Gerçekte, iki olay birbirine sıkısıkı- HER ÇEŞİT ESKİ ve YENİ KİTAP ALINIR — SATILIR KİTAP İHTİYAÇLARINIZ İÇİN BİR TELEFON KÂFİDİR. 123847 Me BÜTÜNDÜNYA P SARAYI Sekin Caddesi No: 6/2 Kızılay — Ankara (AKİS: 188) SİNEMA ya bağlıydı. Olaylardan birincisi, fes- tival jürisinin, büyük ödül için bir biriyle rekabet edeceği anlaşılan iki film karşısında ikiye bölünmesiydi. Jürinin eski kuşaktan üyeleri, ödü- lü Michelangelo Antonioni'nin "The Blow Up- Büyütme" adlı filmine vermek isterlerken, yeni kuşaktan üyeler de yugoslav yönetmen Alek- sandr Petroviçin "Skulpjaci perja- Mutlu çingenelere de rastladım" fil- mini tutuyorlardı. Bu iki film ara- sındaki çekişmeyi uzlaştırmayla so- nuçlandırmak için Robert Bresson- un "Mouchette"ine oy vermek iste- yenler de vardı. Tam bu sırada, jü- ri üyelerinden genç fransız yönet- men Claude Lelouch'un istifa ettiği haberi yayıldı. Lelouch, büyük ödü- lü alması ihtimali olan yugoslav fil- minin Fransada dağıtım hakkına or- tak olduğu için jüri üyeliğinde çe- kilmişti. Festival bu olayın dedi- dusuyla çalkanırken, Lelouch un yaptığı basın toplantısı ortalığı da- ha da çok karıştırdı ve aslında bu olayın da jüride iki film arasındaki çekişmeye dayandığı ortaya çıktı. Lelouch'a göre, yugoslav filmi, fes- tivalde gösterilen bütün filmlerden: güzeldi, ödül kazanacağına da ŞÜp- hesi yoktu. Kendisi, beş gün önce filmin Fransada gösterilmesi hak- kım satın almıştı. Durumu hemen festivalin ve jürinin başkanına bil- dirmiş, ayrıca, yugoslav film oy- lanırken jüride oy kullanmıyacağı- na namus sözü de vermişti. Ama oylama günü The Blow Up'"ın kar- şısında "Mutlu çingenelere de rast- ladım" filmini tutmaktan vazgeçe- miyeceğini anlayınca, jüriden ayrıl mağa karar vermişti. Kazananlar Leloueh'un istifası üzerine 1 eksi- giyle toplanan jüri oLelouch'un fikrinde olmamalı ki, büyük ödülü "The Blow Up'"a verdi, En iyi ka- dın oyuncu ödülünü isveçli Bo Wi- derberg'in "Elvira Madigan" filmin- deki oyunuyla Pia Degermark, en iyi erkek oyuncu ödülünü de israilli Uri Zohar'ın"Üç gün ve bir çocuk" adlı filmindeki Odeed Kotler kazan- Macar yönetmen Ferenç Koşa 10.000 güneş" filmiyle en iyi yönet- men ödülünü aldı. Petroviçin "Mut- lu çingenelere de rastladım" filmi Cannes Festivali jürisinin ödülünü aldı ama, bunu da İngiliz yönetmen Peter Watkins'in Trivilege * İmti- yazlıyla paylaşmak zorunda kaldı. 27