AKİS tiran çılgınca müziğin adını sordu- ve zaman Heinz, — Ben bu yeni dansları bil- mem" diye cevap verince biraz şa- şırdık. Sloopy'de gençlere alkollü içki olarak yalnız bira veriyorlardı. Mi- ni etekli kızların yanında çok nor- mal boyda elbiseler giyinmiş kızlar dar vardı. Erkeklerin kıyafeti daha çok ilgimi çekti Çoğunun uzun, kur- vaze ceketleri, çok sivri burunlu a- yakkabıları, geniş yakalı rengârenk gömlekleri ve uzun, kıvırcık saçları vardı. Hepimiz, Avrupada genç er- keklerin modayı kızlardan daha çok izledikleri düşüncesine vardık. Hilton Otelinde, o Berufsschul meslek okullarının düzenlediği bir gecede ve o gece "sloopy" de, genç- lere, bu gibi yerlerde bira dışında- ki alkollü içkilerin yasak olmasına rağmen, öpüşmenin ve herkesin i- çinde oldukça serbest şekilde o se- vişmenin yasak olmadığım gördük. Sloopy'de de, öğretmenlerle beraber düzenlenen, gecede de gençler her- kesin içinde sarmaşdolaş olmuş- lardı. Mamafih, örneğin sloopy'de danseden 50 gencin yanında bu du- rumda en çok üç çifte rastladık. En ilgincini de tam kapıdan çıkar- ken, para ile plâk çalan makinenin yanında gördük. Ben, çok ağır olan kapıyı açamamıştım. Kız arkadaşıy- la öpüşen genç, bunu farketmiş o- lacak ki, geldi, kapıyı açtı Ve diğer arkadaşlarım da geçinceye okadar kapıyı tuttu, bizi nezaketle selâm- ladı. Dayanamadık, çıkınca, üçümüz birden dönüp arkasından baktık. O, bıraktığı yerden devam ediyor- du. Sokakta öpüşen bir çifte de sa- bahın 7.30'unda Frankfurtta rastla- mıştım. Şehrin uyanışını görmek i- çin erkenden sokağa çıkmıştım. İki genç, köşebaşında buluştular. oEr- kek, kolunu kızın beline doladı, sı- kı adımlarla bu durumda yürüme- ge koyuldular. Her ikisinde de dos- ya çantaları vardı. Belli ki, bera- berce çalışmaya gidiyorlardı. Sağ- lıklı, boş bir görünüştü. Yediden yetmişe Almanyaya, davet edildiğimiz kı- sa İnceleme gezisine gitmeden önce, değerli eğitimcilerimizden Rauf İnanın, Hessen eyaleti de da- hil olmak üzere, Orta Avrupada eği- 20 Mayıs 1967 timle ilgili olarak yaptığı geniş bir inceleme eserini okumuştum. Henüz kitap halinde basılmamış olan bu notlardan, gezimiz boyunca pek çok yararlandık. Yoksa, bu kadar kısa zaman içinde gezdiğimiz bölgesel okulları, halk okullarını ve toplum merkezleriyle boş zamanı değerlen- dirme merkezlerini değerlendirebil- mek benim için çok güç ve iddialı bir iş olurdu. Rauf İnanın bu notlarından da öğrendiğimiz gibi, Hessen dahil, birçok Orta Avrupa (oemleketlerin- de "zorunlu öğrenim" 6 ,ile 15-16 ya- şma kadardır. Okul öğretimi yer yer 9 yıla çıkarılmıştır. 89 yıllık bu Z0- rumu ikokulu tamamlayan, başka bir okula devam etmeyen, bir usta yanında, fabrika veya herhangi bir iş yerinde emekçi olarak çalışanlar, 2 yıl süre ile, haftada iki gün, mes- lekleriyle ilgili okulun o derslerine devamla yükümlüdürler. Eğitim ku- rumlan, çocukları, yeteneklerine göre üniversitelere veya mesleklere hazırlamaktadır. Almanyada milli gelirin yüzde 3.75 ilk, orta, mesle- ki teknik ve yüksek öğrenim için ayrılmıştır. Hiçbir öğrenci, yapamı- yacağı alanlarda zorlanmamakta, fakat iyi seçilmiş bir branşa girdik- ten sonra çok sıkı bir çalışmaya tâ- bi tutulmaktadır. Öğrenimini her- hangi bir sebepten tamamlayama- yanlar, hayat boyunca halk okulla- rında, -eski halkevlerini hatırlatan- bazı boş zamanı değerlendirme merkezlerinde, toplum merkezle- rinde kendilerini yetiştirme, bilgile- rini tazeleme imkânını bulmaktadır- lar. Zaten radyonun, enformasyon ve eğlence amacı yanında en önem- li bir amacı da eğitimdir. Operatör Doktor MUZAFFER ARGUN Kadın Hastalıkları Mütehassısı Tel: 12 7943 (AKİS: 192) SOSYAL HAYAT Frankfurtta radyo eğitim bölü- mü şefi Dr. Gard Kadelbach ile ta- nıştık, kadınların,- gençlerin ve ye- tişkinlerin eğitimi ile ilgili program- ları izledik. Bunların arasında, yeni uygulanan ve radyo ile üniversite öğrenimi yapan program özellikle ilgimizi çekti. Bugün Frankfurtta, imkân bulamadıkları için yüksek öğrenim yapamayan 600 kişi, bu radyo programlarını izliyerek diplo- ma alacaklardır. Ayrıca, örneğin annelere çocuk bakımı, psikoloji, pedagoji ve ev bakımı, aile ilişkile- ri gibi bilgiler veren programlar da vardır. Bunlar, halkı devamlı suret- te eğitmektedirler. Dr. Gard Kadelbach, diploma vermeyen, fakat okul çağındakinden yaşlıya kadar her yaşta vatandaşı eğiten bu bilgi kurslarına da çok önem vermektedir: "— Radyo ve televizyon, zamanın fikri yeniliklerini halka en çabuk ulaştıran bir araç olarak değerlen- dirilmeli ve, konferanstan çok, so- ru -cevap şeklinde hazırlanan prog- ramlarla halkı muhakemeye,, sorun- ların cevabını vermeye hazırlamalı- dır. Diploma vermeyen eğitim kurs- larının ayrıca, halkı cezbetmek için, eğlenceli olması da şarttır" dedi Sürekli eğitim ve öğretim Almanyada eğitim ve öğretim hiç- bir yaşta bitmemektedir. Frank- furtta gezdiğimiz "köy kadınları din- lenme evi"nde, 60 yaşındaki köy kadınlarının bir yandan o dinlenir- ken bir yandan da nasıl eğitildik- lerini gördük. Örneğin, çoğunlukla anneanne olan ve torunlarına ba- kan bu köy kadınlarına modern pe- dagoji bilgisi verilmektedir. Madem- ki çocuğa anneanne bakmaktadır, modern pedagojinin yalnızca okul sıralarında gençlere öğretilmesi el- bette ki yeterli değildir. Gene Ber- ikideki ev kadınları klüplerinde de her yaşta kadının, başta sağlık ve aile plânlaması olmak üzere, her ko- nuda eğitildiklerine tanık olduk. Ev- de ve toplumda görüş farklarını a- zaltmak ve standart ölçülere vara- bilmek için de, elbette ki yaş fark- larının yarattığı uçurumları kapat- mak gerekmektedir. Genel olarak, Almanyada, bilimin toplumun her alanına hakim olduğu ve herşeyin eğitime bağlı bulunduğu açıkça gö- rülmektedir. Sanatın muhtelif kollan, bu ara- 21