HAFTANIN İÇİNDEN "Hadi canım, sende.." Hükümetin aklından geçirdiği yeni şiddet kanunu, biç şüphe yok gerçekleşmeyecektir. İhtilâl sonra- sı Türkiyesinde bu çeşit tedbirleri geçirmek için ne ortam vardır, ne de her hangi bir kimsede bilek. Bu- gün yürürlükte olan anayasada bir takım kusurlar mevcutsa bunlar, o metnin, bir tez olduğu kadar bir antitez de diye hazırlanmış bulunmasındandır. Ana- yasayı kaleme alanların aklında 27 Mayıs günü kapa- nan bir devrin aksaklıkları ve bunların sebebiyet ver- diği çileler canlı yaşamasaydı daha rahat hareket ede- bilirler, o devir unutulduğu takdirde teferruat veya fuzuli hükümler sayılabilecek maddeler metine gir- mezdi. "Aman, artık artık şunu kimse yapamasın" endişesi bir çok kapıla- rın dikkatle kapanmasına yol açmıştır. Şimdi bir ik- tidar bütün bu kapalı kapıların arasından kendisine bir delik bulacak da, Menderes günlerini geri getire- cek kanunu çıkaracak ve daha önemlisi, uygulayacak. Lâf! Üzerinde durulması gereken, başka iki noktadır. Evvelâ, bir iktidar Türkiyede, bunca tecrübeden sonra böyle bir tedbiri nasıl düşünür? Bugünün Ay- dın Yalçını gibi adamlar her devirde, her yerde çıkar. Bunlar iktidarları, kendi kompleks dolu ruhlarının o anki girdaplarına sürüklemek isterler, kudret sahip- lerini o yöne itmeye çalışırlar. Menderesin de etrafı bunlarla doluydu ve bunlar onda "anlayışlı bir mu- hatap" bulmuşlardı. Ama Menderesin "anlayışlılığı", demokratik inanç- sızlığının bir neticesiydi. Tek parti devrinin adamı Menderes Türkiyeyi demokratik bir sistem içinde ida- re edilmeye lâyık bir ülke gözüyle hiç bir zaman görmemiş, bu milleti ancak bir tek adam hâkimiye- tinin paklayacağı düşüncesinde olmuştur. Bu ne memleketi sevmemektir, ne vatan hiyanetidir, ne halk düşmanlığıdır. Bu, bir formasyon meselesidir ve böyle bir formasyonla Menderes eğer demokratik rejimden yana olsaydı şaşmak gerekirdi. İsmet Paşa- nın büyüklüğünü kendisini o tarz bir yenilemeye tâ- bi tutabilmiş olması yapmaktadır. Menderes, zaten o çapın adamı değildi. Fakat Demirel, 43 yaşında bir adamdır. Yetişme- si, memleketin tek parti devrinden çok partili demok- ratik sisteme geçişi yıllarında olmuştur. Formasyo- nunun onu kapalı rejime değil, açık rejime itmesi gerekir. Şimdiye kadarki davranışlarında da hep bu- nun izi görülmüş, kendisini çok başarısız bir Başba- kan bulanlar dahi onun demokrasi taraftarı olduğu- nu, hoşgörürlüğü meşrep edindiğini inkâr etmemiş- lerdir. Böyle bir insanın bugün bir taslağı açıklanmış bulunan neviden tasarıları nasıl düşünebildiği kolay anlaşılır husus değildir. Tabii, bu tarz tedbirler hep 11 Mart 1967 Metin TOKER “gerçek demokrasiyi korumak" maksadıyla zihinler- de şekillendirilir ve "hürriyetlere şal örtmek" lüzumu en masum sebeplere dayandırılır. Memleketi en ko- yu bir karanlığın içine atan ve sonra bilinen netice- yi veren meşhur Tahkikat Komisyonunun bile han- gi gerekçelerle Meclise ve millete takdim olunduğunu Demirel, açar da o zamanki meclis zabıtlarından o- kursa bugünkü “şiddetçiler"in kullandıkları edebiya- tın daha parlağını bulur. Demirelin formasyonunun o zabıtları okurken "Canım, adamın hakkı Ve ne zn yani.." demesine müsaade etmemesi lâ- zumdır Hattâ, formasyonu da bırakınız. Sadece geçiri- len tecrübe Demireli bu tarz idareye heves etmeye değil, ondan kaçmaya itecek niteliktedir. Ama, 43 yaşındaki her adamın mutlaka bir belir- li tarzda düşünmesi gerekmez. Aydın Yalçın veya Turhan Feyzioğlu kaç yaşındadırlar ki? Ne var ki, hükümetin başında memleketi idare eden bir insanın sorumsuz teşvikçilerden daha iyi, durumu tartıp biç- mesi lâzımdır. Başbakanların formasyonları bunu sü- künetle yapabilecekleri hallerde tesirli olur. Niçin yalan söyleyeyim, ben hâlâ, formasyonu Demirelin formasyonu olan 43 yaşındaki bir adamın iktidarı- nın 1967 Türkiyesinde, düşünülen tarzda bir kanunu nasıl olup da düşünebildiğini anlamış değilim. zerinde durulması gereken ikinci nokta, bu ve- sileyle Anayasanın Türkiyede bir kuru metin olma- yıp bir ruh ve bir mâna taşıdığının, memleketin u- mumi efkârına malolmuş bulunduğunun ispatlanma- şıdır. Eğer Anayasa sadece bur metin olsaydı onu ka- leme alanların bütün dikkat ve itinalarına rağmen Türkiyede bir gün 27 Mayıs öncesinin havası tekrar estirilebilirdi. Fakat şiddet tedbirleri bir niyet ve bir temayül olarak dahi duyulduğunda beliren tepki dik- kati çekicidir. Bir takım kriptoların farfarasını ve palavralarını bu umumi tepkiyle karıştırmamak lâ- zımdır. Türkiyede bu kriptoların ve ayda yaşıyan bir kaç yeni süper-mürşidin dışında hiç kimse komü- nizmin başıboş bırakılmasına taraftar değildir. Ko- ünizmin daima bir tehlike olarak varlığı da inkâr olunmaz bir gerçektir. Ama mevcut tedbirlerin bu tehlikeyi göğüslemeye yeterli bulunduğu, yeni tasa- rıların hedefinin bu tehlike olmadığı, aksine, bugün- aksaklıklarından kurtarılarak sıhhate umumi efkârınca derhal hissedilmiş, anlaşılmış, söy- lenmeye başlamıştır. İnönünün "bir defa değil, iki defa düşünmek" lü- zumunu İktidara hatırlatması, onun Türkiyedeki bu yeni kuvvetin gücünü iyi teşhis etmesinin neticesidir.