Parazit Dernekler Devlet örgütlerine yardımcı olarak faaliyette bulu- lunan, toplumun büyük dertlerine küçük imkân- ları ile el uzatıp onları, hiç olmazsa deşen ve kamu- oyunda su yüzüne çıkaran olumlu ve kendi çapların- da başardı derneklerin hemen hiçbiri devlet yardı- ı görmeden, kendi maddi - mânevi çabaları ile a- maçlarına ulaşmaya çalışırken; faaliyetlerini kimse- nin duymadığı bazı derneklerin devlet bütçesinden geçindikleri, bazılarının da memleket için zararlı tu- tucu ve mukaddesatçı faaliyetlerini, vasıtalı olarak, meselâ yayınlar yaparak veya çeşitli devlet kuruluş- ları ile imkânlardan faydalanarak yürüttükleri bili- nen bir gerçektir. Bunlar hakkında pek çok yazılıp çi- zildiği, gerçekler gözler önüne serildiği halde ne ya- zık ki bu yılki bütçede de hükümet, ayın besleme der- nek politikasını izlemiş ve bu dernekleri vasıtalı yol- larla da desteklemekte devam etmiştir. Devleti kemiren bu besleme dernekler ne iş ya- parlar, devletten aldıkları paraları nerelere harcarlar? Bunu izlemek ve kamuoyuna açıklamak artık bir gö- rev olmuştur. Çünkü bu kuruluşlar, dernekçiliğin ve tüzüklerinin ilân ettiği amacın çok ötesinde, başla- rından büyük işlere kalkışmaktadırlar. Amaçları, bu- günkü hükümetin hoşuna gidecek tutucu bir politi- kayı gençler, kadınlar ve büyük halk kitleleri arasın- da yaymak, reformları şeytan icadı, komünist manev- rası olarak gösterip, toplumu kış uykusuna, yatırmak- tır. Zaten Türkiyede tutucu zihniyet, kendi amacına uygun bir ülkü de keşfetmiştir. Daha doğrusu bu, az - gelişmiş bütün memleketlerde bugüne kadar uygula- nan ve sonunda da bu memleketleri karıştırıp sömü- rücülere daha geniş imkânlar sağlıyan çok eski bir usuldür. İnsanların alışkanlıklara, geleneklere ve iyi veya kötü sahip oldukları şeylere olan bağlılık ve za- aflarından faydalanan bu usul, nihayet bizim mem- leketimizde de bir komünizm heyulası yaratmış ve bu kâbus etrafında, bugün memlekette söz sahibi ola- bilecek belki iyi niyetli fakat yeteri kadar dünya gö- rüşü ve bilgisi bulunmayan kimseler de dahil olmak üzere, bir miktar saf vatandaşı toplamakta başarı ka- zanmıştır. İşte besleme dernekler, devlet kesesinden geçinen lüzumsuz kuruluşlar bu zihniyetin sağ kolu olarak bugün tehlikeli bir kampanyaya girişmiş bu- lunmaktadırlar. Bunlar -sözüm ona- atatürkçüdürler. Buna rağ- men, gerek kurdukları kadın derneklerinde, gerekse gençlik teşekküllerinde hep muhafazakârlıktan, dinin en geri taraflarım tefsir eden bir mukaddesatçılıktan söz ederler. Kullandıkları "maneviyat" kelimesi, "köklü aile", "müslüman türk toplumu" deyimleri as- lında Atatürkün getirdiği herşeye karşıdır. Dinden an- ladıkları şeriattır. Bunlara göre, Atatürkçülüğün tam aksine, ilim de dindedir, türk toplumunu kalkındıra- cak bütün çareler de dindedir. Beş vakit namaz kıl, at etrafına kazığı, büyüğüne karşı gelemiyecek olan zavallı türk halkının geleneksel ve göreneksel, dinsel duygularına hitabet, işte bunun adı yükselmektir. Bakın M.T.T.B. Kongre başkanı, işgal ettiği kürsü- den neler söylüyor: "— Türkiye için rönesans istiyoruz ama, refor- mun şiddetle karşısındayız. İslâmiyetin aslı ne ise, odur. Reforma ihtiyaç yoktur. Reforma kalkışmak be- MEM, maksatlıdır. İslâmiyeti yıkmak çabası ta- şır Bu bilgili genç nazarında rönesans, eskiye dönüş- tür; sanatta, askerlikte ve bilimde de Fuzuliden, Bar- barostan ve Sinandan başka önder tanımamaktadır. Fuzuliyi, Barbarosu ve Sinanı İnkâr etmeden çağımı- zın gereklerine bakılabeceğini bilmeyen, rönesansı eskiye dönüş diye tarif edecek kadar dil ve dünya bilgisinden yoksun olan bu kimseye soracak olursa nız kendisinin, diğer arkadaştan gibi, sapına kadar atatürkçü olduğunu söyliyecektir. Nitekim, son zamanlarda mukaddesatçı ve tutu- cu emellere hizmet eden bazı kadın dernekleri de, son haddine kadar atatürkçü görünmektedirler. Bunla- ra göre, komünizm tehlikesi kapıya dayanmıştır, Tür- kiyenin tek sorunu komünizme küfretmektir. Bunun için kapı kapı dolaşırlar, kimin dikili ağacı varsa bu- nun komünizm tehdidi altında olduğunu söylerler. Üs- telik, ırz, namus da kalmıyacaktır. Halbuki "köklü türk alise" örneği, taaddüdü zev- cat ile, miras hukuku ile ve kadını kukla yapacak her tedbir ile, hemen kapının arkasında beklemektedir. Şimdi bu fikrin propagandasını yapanlara sorunuz, onlar da, kendi iddialarına göre köküne kadar ata- türkçüdürler! Devlet, doğrudan doğruya veya vasıtalı olarak derneklere yardım elini bu şekilde uzattıkça, dernek- çiliği bu gibi kötüye kullanmalardan kurtarmak çok zordur. Şu veya bu hükümetin hoşuna gidecek bir politikanın güdülmesi bu gibi derneklerin elbette ki başlıca kayguları olacaktır. Devlet yardımı kesilir ke- silmez yukarda bahsi geçen derneklerin bir tanesi bile, saltanatını bir tek gün sürdüremez, Nitekim, bu tip derneklerin büyük kısmı son iktidarın, tutucu po- litikasının parazitleri olarak türemiştir. Vasat, para- , geniş ve zengin imkânlardır. Ve bu dernekler bu- gün Türkiyede bazı kimselerin geçim yeri olmuştur. Eğer devlet sosyal hizmetlerde bulunmak istiyorsa, bunu kendi parası ile yapacaksa, araya dernek koy- maya ihtiyaç yoktur. Çünkü bugün devletin elindeki bir takım sosyal işler, hizmet beklemektedir. Eğer devlet gerçekten kendi çabalan ile topluma yararlı iş- ler yapan dernekleri desteklemek, cesaretlendirmek istiyorsa o zaman da yapılacak şey, armağanlar testi etmek ve bu armağanları, gerçekten faydalı dernekle- re, yaptıktan 1 nispetinde ve kamuoyuna açıklıya- rak dağıtmaktır. Parazitleri yok etmenin tek yolu da budur. Jale CANDAN aksesuarla, meselâ beyaz çorap, be- yiz çanta, beyaz ayakkabı veya si- yah çanta, ayakkabı ile veya gene doğrudan doğruya hint (pembesi çanta ve ayakkabı ile kullanmak mümkündür. Ama büyük parçaları II Mart 1967 yani elbise ve tayyörleri pembe ola- rak seçmiyenler bile aksesuarda, bu rengi muhakkak deneyeceklerdir. Bunun için de ince derilerden yapıl- mış pembe eldivenler, çantalar, a- yakkabılar, pembe şapka, eşarp, bi- lezik ve küpeler, kemerler ve hattâ pembe saat kayışları bolca vitrinle- ri dolduracaktır. Bu rengin, açık ve koyu olarak sarışınlara ve esmerle- re aynı şekilde gitmesi, büyük bir avantajıdır. 31