SİNEMA le plan geçimsizliği büyük bir buhrana götürmüştü. İçkiyi her zamankinden daha fazlalaştırmış, ne yaptığını bil- mez bir hale gelmişti. Önceki haftanın sonu, Cumartesi günü Suphi Kaner Türk sinemasının Hollywood'u demek olan Yeşil |oÇam sokağına gelmişti. Orada hep tanıdık, aşina simalarla karşılaştı ve selamlaş- ma Elinde Prodüktörler Cemiyetinin, hakkında yayınladığı tâmim vardı. Bu sırada senarist ve aktör Afif Yesariye rastladı. Kaner çok sevdiği ve ağabey. gibi hürmet ettiği Afif Yesariye ayak üzeri dertlerinden bahsetmeğe başladı. Onun bitkin ve perişan halini gören Afif arkadaşım sokakta bırakmak is- temedi ve bir değişiklik olur ümidiyle Kasımpaşa Bahariye caddesindeki 181 numaralı evine götürdü. Afifin müte- vazi evinde eşi ve Yaşar adındaki, bir dostlarıyla birlikte akşam yemeği ye- nildi ve mutaden içildi. Afif (o Yesari bedbaht arkadaşını moralman kuvvet- lendirmeğe çalışıyor, ona telkinlerde bulunuyordu. Kaner bunları büyük bir metanetle dinledi ve Yesariye hak ve- rir göründü. Ancak sonradan anlaşıl- dığına göre Suphi Kaner arkadaşının moral takviyesini dinlerken çoktan in- tihara karar vermiş ve gereken hazır- lığı yapmıştı. Saat 23ü gös- ii sırada sofradan kalktı ve ev sa- hibine — Beni sakın yarın saat 12'den önce kaldırmayın, çok yorgunum, din- leneceğim ve işe de gideceğim" dedi. İçkiyi erkenden bırakıp yatmağa ve dinlenmeğe (o gitmesi Afif o Yesari'yi memnun etmişti. Fakat ne yazık ki Suphi Kaner dinlenmeğe değil, ölüme gidiyordu. Kaner yatacağı odanın ka- pısını kapatıp yalnız kalınca ocebin- den Nembutal tüpünü çıkardı ve için- den 17 hapı alarak üst üste içti. Son- ra derin ve ölüme giden bir uykuya daldı. Acı haber zar günü hiç bir şeyden habersiz olan ev sahibi saat 12'de arkada- ım uyandırmak üzere odasına gitti. Karşılaştığı manzara gerçekten deh- şet vericiydi. Suphi Kaner ağzı köpük- ler içinde, harekesiz yatıyordu. . Afif Yesari hemen aziyeti kavradı, bir cankurtaranla talihsiz arkadaşını Beyoğlu Belediye hastahanesine götür- dü. Hastahanede yapılan tedaviler, gös- AKİS/32 terilen gayretler imi kaldı. Bir aksi tesadüf de erin kanının eşi ender bulunan o amam olmasıydı. Bütün kan merkezleri arandı ve ni- hayet Beyoğlu ilk Yardım Hastahane- sinde bir kilo O grubunda kan buluna- bildi. Ancak vakit çok geçti. Bulunan kan ölümün eşiğine gelmiş Suphi Ka- neri kurtaramadı. Ünlü komedyen ebe- diyete intikal etti. Prodüktörle olan ihtilâfı yüzünden kapıldığı sinir buhranım müteakip in- tihar eden Marliyn Monroe'dan sonra hemen hemen aynı sebepler yüzünden İntihar eden Suphi Kanerin ölümü de Türk efkârı umumiyesinde geniş yan- kılar uyandırdı. Suphi Kanerin ilgi çe- kici bir hayat hikâyesi vardır: 28 ya- şında ölen aktör, sinemayla ilk müna- sebetini 10 yaşında sinema salonların- Ni i. fıstık satmak suretiyle kur- Sinema salonlarının oküçük ni fıstık satıcısı perdede (ooyna- yan aktörleri büyük bir hayranlıkla seyreder ve onlar gibi olacağı günleri hayal edip dururdu. Sinema sahasında çalışmağı aklına koyan küçük Suphi, sinema salonlarından bu mesleğin içi- ne giremeyeceğini anlayınca bir müd- det'film şirketlerinin ayak işyerinde . Aktörlerin, aktristlerin hizmet- gördü. Daha sonra m kadrolarında yer aldı. Artık o si- nemayla her şeyi birleşmişti. Bir | gün filmciler onun Allah vergisi kabiliyeti- ni keşfettiler ve Türk sinemasının meş hur komik artisti Suphi, beyaz perde- de uzun rollerde görülmeğe başladı. Bir iki derken Kaner 110 film çevirdi., An- cak bütün Türk sinema severlerini sa- ran şöhretiyle birlikte Kanerin kaderi- ni değiştirecek olaylar da başladı. Çok içki içiyor, muntazam bir hayattan ka- çıyordu. Dört yıl önce eşi Enderle ev- lenmesi ve ondan doğan ikiz çocukları hiç bir şeyi değiştirmemişti. Geçtiği- miz kış Kanerin en buhranlı zama- . Gece klüplerinde hâdiseler çı- karıyor, ağlıyor, duvarlara yumruk atı- yordu. Hattâ bir gece Mis sokağında- ki klüplerden birinin duvarına yazılı do- rak duvardan kazımıştı. Tabii ki evli- liğe karşı bu -mesuliyetsiz hayat gün geçtikçe eşiyle arasını bozuyordu. Ni- tekim olaylar kısa zamanda gelişti ve maalesef talihsiz aktör kendini büyük bir boşluğun içinde buldu. Kalite bakımından değil, fakat ti- caret bakımından gün geçtikçe gelişen Türk sinemasının intikal devresinin kurbanı maalesef talihsiz Kaner ol- muştur.