YURTTA OLUP BİTENLER getirdiği rahatlamanın başlıca sebe- bi budur. Şimdi unutmamamız gereken, bu imanı büsbütün kuvvetli, münakaşa edilmez hale getirmenin bizim, bu i- nanca baş koymuş her sahadaki mem leket evlâtlanmn başlıca görevimiz olduğudur. Birleşik bir cepheye kar- şı dağınık savaşmanın omüşkilâtını, son tecrübe göstermiş olmalıdır. Isyan Duruşmalar (Kapaktaki konu) Ba haftanın sonundaki Cuma günü, sabahleyin, saatin 9'u bir kaç da- kika geçtiği sırada Ankaradaki Ma- mak Muhabere Okulunun baraka tar- zındaki Duruşma Salonuna 20-21 Ma- yıs gecesi sanıkları girmeye (o başla- yınca gözler bir kaç kişiyi aradı: Ta- lat Aydemir, Alpaslan Türkeş, Mu- zaffer Özdağ, Dündar Seyhan.. lenin başında bunlar yoktu. Harp Okulunun bir kaç genç, fakat hâdiselerde tam sorumlu öğrencileri çekiyordu. "Büyük Grup" kafilenin ortasındaydı. İçlerinden en ilerde o- lan kısa boyu, şişman vücudu, ger- üzü ve Or- tadan ayrılmış dalgalı beyaz saçla- rıyla Talat Aydemirdi. Diğerleri o- nu takip ediyorlardı. o Liderlik için birbirlerine girmiş olan grup men- suptan, kozlarını nihayet paylaşmı- şa benziyorlardı. Talat Aydemir hem ötekilerin önünde yürüyordu, hem de sanık listesinde numarası bir idi. Yüz numara, Muzaffer Özdağdı. İsyan o hareketinin sanıkları o gün, saat 9.30'dan itibaren Ankara 1 Nu- maralı Sıkı Yönetim Mahkemesi ö- nünde yargılanmaya başladılar. Mem- leket, duruşmanın safahatından An- tara Sıkı Yönetim Komutanlığı tara- fından yayınlanan tebliğ vasıtasıyla haberdar oldu. Askeri Ceza Muhake- meleri Usul Kanununa göre askeri muhakemeler, mahkeme heyeti aksi- ne karar almadığı takdirde âlenidir, fakat yayınlanması yasaktır. o Tuğ- general Fevzi Basmacının başkanlı- ğında, Denizci Yargıç Albay Numan Özdalga ve Kurmay Albay Mehmet Harputtan teşekkül eden mahkeme heyeti böyle bir "aksine karar" al- madı. Bu bakımdan, duruşmaların safhaları hakkında bilgi kaynağı bun dan böyle de Sıkı Yönetim Komutan- lığının tebliğleri olacaktır. Gazeteler ilk tebliği büyük başlıklarla yayınla- dılar. AKİS/8 Cemal Tural Tarihi o vazife Gidiş ÇOima sabahı erken saatte, yüz kişi kadarlık bir kalabalık Sıkı Yöne- timin İrtibat Bürosunun yerleşmiş ol- duğu Jandarma Subay Okulunun ti- nimde toplandı. Bu sıralarda yağmu- run yağmadığı, güneşli ender Anka- ra günlerinden biriydi. (o Kalabalığın bir kısmını teşkil edenler gazeteci- lerdi. Mahzun yüzlü bir kaç kadının "sanık yakınları" olduğu (anlaşıldı. Diğerleri, dinleyicilik mazhariyetine erişmiş ender kimselerdi. Ankara Sı- kı Yönetim Komutanlığı bir gün ön- ce bir tebliğ yayınlayarak mahkeme salonunun ancak 284 kişilik olduğu- nu bildirmiş, fazla müracaat isteme- mişti. Tebliğ tesir etmiş olmalı ki, ilk günkü duruşmada bir çok boş yer gözden kaçmadı. Dinleyicilerin ekse- riyetini kurmay subaylar teşkil edi- yordu. İrtibat Bürosu iyi ve muntazam çalıştı. Gazetecilere, saat 7'de Büro önünde bulunmaları tebliğ olunmuş- tu. Saat 7'yi bir kaç dakika geçmişti ki herkes iç bahçeye alındı ve ora- da, daha önce hazırlanmış olan giriş kartları dağıtıldı. 6 numaralı otobüs basın mensuplarına ayrılmıştı. Saa- tin 8'i biraz geçtiği sırada kafile ha- reket etti. Otobüslerin oOÖnünde bir trafik arabası ve bir polis cini vardı. Kafilenin sonunda asker! inzibat cini bulunuyordu. Siren çalınarak kendi- sine yol açılan kafileyi o erken saat- te Ankara caddelerinde görenler bir an, içindekileri sanıklar sandılar. Halbuki sanıklar muhakemenin ya- pıldığı bölgede mevkuf tutuluyorlar- dı. Bir gazeteci arkadaşlarına: "— Aman çocuklar, pek gülme- yin. Yaptılar, ettiler, bir de sıkılma- dan sırıtıyorlar derler" demekten kendini alamadı. Salon Gazeteciler ve dinleyiciler (o salona girdiklerinde Yassıadayı o hatırla- maktan geri kalmadılar. Bir defa, Ordu Foto Film Merkezi, Komutanı Yarbay Nusret Eraslan o idaresinde gene mükemmel bir teşkilât kurmuş- tu. Salonun muhtelif yerlerine pro- jektör ve reflektörler konmuş, bir setin üzerine sinema alıcısı yerleşti- rilmişti. Ama Yassıadanın aksine, bu defa hiç bir şatafata yer verilmemiş olduğu sezildi. Zaten, o tecrübeden ders alınarak duruşmaların bir pa- nayır havasına taürünmemesinin ve süratle bitirilmesinin tedbirleri alın- mıştı. Salonun nihayetinde, yargıçlar heyetinin kürsüsü vardı. ürsünün arkasına çapraz iki türk bayrağı ge- rilmişti. Ortada, adaleti temsil eden bir terazi resmi göze çarpıyordu. Savcılık makamı, yargıçların sağma düşüyordu ve üzerinde bir başka türk bayrağı küçük bir direğe çekil- mişti. Onun gerisinde, salonun ku- mandanının kürsüsü yer alıyordu. Sa- nıklar için salonun ortasında, etrafı tahta parmaklıkla çevrili 108 kişilik yer ayrılmıştı. Oniki iskemleli dokuz sıraya 103 sanık oturacaktı. Sanık- ların gerisinde bir başka bölme din- leyicilerin yeriydi. Sanıkların sol ta- rafında ise, masalı ve sandalyalı, 28 kişilik basın kısmı hazırlanmıştı. O- nun yanında tanıklar kısmı bulunu- yordu. Bir küçük bölme de "Hükü- met ve Ordu Büyükleri" içindi. Ora- da oturanlar arasında sadece bir kaç general ile bir iki milletvekili görü- lüyordu. Emniyet Genel Müdürü de ilk günkü duruşmayı takip edenler arasındaydı. "Sanıklar getirildiler" (Gazeteciler ve dinleyiciler yerlerini aldıktan biraz sonra kara, deniz ve hava kuvvetleri (omensuplarından müteşekkil bir muhafız birliği sert adımlarla salona girdi. Sanıklara' ay- rlan kısmın sağında dört kara, ge- risinde dört deniz, solunda dört ha- va eri makineli tabancaları sandalya- lara çevrilmiş olarak yer aldı. Gö- revli subaylar bellerinde tabanca ta- şıyorlardı. Salonda derin ve sessiz bir bekleyiş anı oldu. Heyecan çok