HAFTANIN İÇİNDEN "Mayısta 7 Gün“ Bugünlerde bir kitap okuyorum. "Seven Days in May —Mayısta 7 Gün". Amerikada bütün satış rekorlarını kırmış "best-seller"lerden biri. Çok cazip, çok tatlı, çok meraklı bir roman. Mayısta bizim geçirdiğimiz günler- den sonra benim için ayrı bir manâsı ve düşündürücü tarafı oldu. Amerikada, memleketin demokratik sistemle idare edilemeyeceği, işlerin o usulle yürümeyeceği havası es- meğe başlıyor. Sene, 1972. Cumhurbaşkanı, oruslarla bir anlaşma imzalamış. I Temmuz tarihinden itibaren, her iki taraf da nükleer silâhlarım yok edecek. Ame- rikada askerler buna itiraz ediyorlar. İddiaları, rusla- rın samimi olmadığı ve Başkanın oyuna gelmiş bulun- duğudur. Bir takım siviller çeşitli sebeplerle onlara ka- tılıyor veya onları teşvik ediyor. Başkan, yaptığı işle- rin üstünden yaldız akmayan bir «dam. Bu yüzden, an- ketler gösteriyor ki memleket içinde popülaritesi en dü- şük seviyededir. Kuşlara taviz vermekte olduğu, Ame- rika için tehlikeler yarattığı, safdil hayallare kurban gittiği propagandası işletiliyor. Genel Kurmay Başka- nı ise, aksine, parlak bir general. Kuvvet Komutanla" rından bazılarıyla birleşiyor ve rejimi değiştirip başka bir sistem içinde, bir askeri idare altında Amerikayı ihya etmek kararı veriyor. Hükümeti ele geçirmek için bir darbe plânı haşim lanıyor. Vurucu kuvvet olarak, hiç kimsenin haberi ol" maksızın kurulan ve eğitim gören dörtbin kişilik bir bir- lik tertipleniyor. Mayısın 17'sinde, bütün memlekete şa- mil bir alarm vardır. O fırsattan faydalanılarak vuru- cu kuvvet jetlerle ana şehirlere gönderilecek, muhabe- re şebekesi ele geçirilecek, Başkan esir edilecek ve rad- yoyla, televizyonla memlekete ihtilâl yapıldığı, Silâhlı Kuvvetlerin idareye el koyduğu bildirilecektir. Asi li- derin yanında, bir silâhsızlanma olursa menfaatleri ha" leldar olacak iş adamlarının temsilcisi bir senatör, bir şarlatan televizyon tefsircisi, faşist temayüllü ve poli- tikacı düşmanı albaylar vardır. Bir çok başka kimse ise, iyi niyetle teşebbüsü desteklemektedir, zira Başkanın politikasını gerçekten tehlikeli görmektedir. Mayısın 10'unda, asi liderin yanında çalışan bir Al- bay, Genel Kurmayda pazar nöbetindeyken bir şeyle- rin döndüğünü hissediyor. Bazı tesadüfler kendisinde- ki bu hissi kuvvetlendiriyor. Gerçi hazırlanan tertip, Amerika için inanılmaz bir şeydir. Bu yüzden Albay çok tereddüt geçiriyor. Ama en sonda, Cumhurbaşkanına gidiyor ve şüphelerini söylüyor. Başkan da önce kulak- larına inanamıyor. Amerikada bir askeri ihtilâl teşeb- büsü! Fakat küçük bir tahkikat Albayın şüphelerinin doğruluğunu ortaya koyuyor. Harekete yedi gün vardır. Yedi. Mayıs günü. Baş- kan en güvendiği adamlardan küçük bir heyet kuru- yor. Meseleyi aleniyete vurması imkânı yoktur. Buna kimse inanmayacak, herkes kendisini deli sanacaktır. Asi lideri azletmesi mümkün değildir. Bu, memleketin itibarını ve güvenliğini mahvedecek bir skandal olacak- ta. Fakat teşebbüsün mutlaka önlenmesi de lâzımdır. İşte kitap, dramatik yedi günün hikâyesini anlatıyor. Metin TOKER Sonda Başkan ve arkadaşları muvaffak oluyorlar, de- lice hayal tahakkuk etmiyor. Amerika, kendi sistemi içinde, demokratik sistemle hayat tarzını devam ettiri- Amerikada bile!.. İnsan, kitaba başladığında böyle bir teşebbüsün Amerikada bile hazırlanmasına, bir as- keri idare hevesinin Amerikada bile doğmasına, Ame- rikada bile Demokrasi aleyhtarı bir havanın esmesine şaşmadan edemiyor. Ama kitabın yazarları -roman, iki yazarın müşterek eseridir- meseleyi o kadar güzel, açık ve inandırıcı bir tarzda ortaya koyuyorlar M hikâye bir saçmalık olmaktan süratle çıkıyor ve kıymet kazanı- yor. Zaten, bütün satış rekorlarını kırması da bu yüz- dendir. İnsan anlıyor ki bu çeşit temayüller bir takım şartlar yanyana, üstüste geldiğinde en ileri toplumlar- da bile taraftar buluyor, tahrik yapıyor, teşvik edici rol oynuyor. Romandaki 1972 Amerikası işsizliğin art- mış olduğu, subayların az maaştan şikâyetçi bulunduk- ları, bazı menfaatlerin ve şahsi ihtirasların kendilerine idealist maskeler sağladığı. Basyanın kalkınmasının gıpta uyandırdığı bir Amerikadır. Üstelik, nükleer bom- banın insanlardaki şahsi güven hissini yek etmesi ve hepsini bir kolektif tehlikeye maruz bırakması, de- mokratik rejimin esasını teşkil eden endividüyalizmi zayıflatmıştır. Kolektif tehlikeye karşı bir kolektif ma- suniyet İştiyakı yavaş yavaş ruhlarda, zihinlerde biri- kiyor. Çok kimse "Olmuyor.. Hayır, olmuyor. Bu sis- tem artık yürümez" demeye başlıyor. İşin bir başka cephesi, demokratik statükoya mu- hafaza gayretinde olanların toplum içinde eksantrikti- gin verdiği yaldızdan mahrum bulunmaları, buna mu- kabil "eksantrik basitlikler" söyleyenlerin o kütlelerce parlak zekâlar olarak görülmeleridir. Kitaptaki o tele- vizyon tefsircisi, ki on milyona yakın İnsana hitap et- mektedir bu çeşit bir şarlatandır. e Asilerin lideri de, askerler arasında yaldızlı isim yapmış bir şahsiyettir. Bu, mücadelede tabii bir muvazenesizlik yaratmaktadır. Ama zafer, niçin Başbakanda ve arkadaşlarında kalıyor? Çünkü onların safında, her şeyin üstünde sağ- duyunun bulunduğu ve çatışma saati geldiğinde ekse- riyette olan sağduyu sahiplerinin silkinip canlandıkları görülüyor. Demokrasinin fazileti de, kuvveti de budur. Başka bütün temayüller, kuyruklu yıldızların parlaklı- gma sahip olmakla kalmıyorlar, ömürleri de kuyruklu yıldızların ömürleri kadar oluyor. Sağlam bünyeler bu temayülleri söküp atıyorlar ve tecrübelerden, Demok- rasiye imanları tazelenmiş olarak çıkıyorlar. İki amerikalı yazarın 1972 Amerikasında bu çeşit bir macera hayal etmiş olmaları ve bu Tornanın bütün satış rekorlarını kırması bir başka Mayıs gecesini An- karada, ateş hattında yaşamış olanların iman ve mü- cadele gücünü arttırma m asına imkân var mıdır? Suri- ye diyoruz, Irak diyoruz ve üzülüyoruz. İşte Amerika- da, iki amerikalının hayali! Kıymetli olan, neticedir. Anlaşılıyor ki sapık, yerde çıkar ve çıkacaktır. her AKİS/7