9 Temmuz 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

9 Temmuz 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DıŞ ALEM Papanın çalışma masası Masa başı sohbetleri na para toplamak üzere resmi tahsil- darlar göndermeye Oo başlamışlardır. Bu suretle, resmi diplomatik misyon - lar şeklinde olmasa da, karşılıklı te- maslar artmıştır. Papalık ile ilk resmi diplomatik münasebeti 1488'de Venedik Cumhu- riyeti, kurdu. Papalık nezdinde bir daimi, elçiliğin teşekkülü üzerine Pa- pa Aleksandr da Venedikte Nuncio'- luk açtı. Bir asır sonra Gregor XIII müesseseyi daha da ıslah etti. Bu, 1648'deki Vestfalya Anlaşmasına ka- dar sürdü. O tarihten itibaren, Ko- ma Kilisesi aleyhinde kuvvet bulan cereyanlar (o Papalık o temsilcilerin? kapıların kapanmasına yol Napolyon savaşları esnasında sadece iki Nuncios görev başınday- dı. Durum, 1815'deki Viyana Kong- resinden sonra değişti. Yeniden her yana temsilciler gitti. Bu, arada Rus- a ve Türkiye gibi katolik olmayan ve Vatikan Sitesini devlet olarak ta- nımayan memleketlerde o Fevkalâde Temsilcilikler kuruldu. Birinci oDün- ya Savaşından sonra Latin Amerika Ve yeni Avrupa başkentlerinde el- çilikler açıldı. Vatikan, İtalya ile ihtilafını La taran Anlaşmasıyla 1929'da halledin- ce ve hukuki statüsünü de kazanınca dünya diplomasisindeki gayretlerini daha da arttırdı. İkinci Dünya Har- binden sonra hemen her tarafta, Or- ta ve Uzak Doğunun müslüman mem- leketlerinde elçilikler açıldı, siyasi münasebet kuruldu. 1960'dan'az ön- e de, Türkiye Vatikanda Büyük El- ciyle temsil edilmeye başlandı, bu- 18 nun üzerine Türkiyedeki Fevkalâde Temsilci Büyük Elçi payesini aldı. Bugün Vatikan Devletinin 48 devlet- le diplomatik münasebeti vardır, 17 memlekette apostolik delege o bulun- durmaktadır. Papa Türkiyede Ciovanni XXIII, Türkiyeye 1935'te- apostolik delege olarak gönderil- di. Aynı zamanda Yunanistanda da Vatikanı gayrıresmi şekilde (o temsil edecekti. O târihlerde, Başpiskopos Roncalli idi. Monsenyör Roncalli, tam on yıl İstanbulda yaşadı. Pangaltıya, Nötre Dame de Sion okulunun arka- sındaki dar sokak üzerinde bulunan Vatikan Elçiliği binasına gidenler bu- gün dahi Monsenyör Roncalli'nin ha- tırasını bulabilirler. Birinci kattaki, kırmızı ipek kumaş kaplı kabul sa- lonunu o tanzim ettirmiştir. Binayı o düzeltmiş, donatmış, güzelleştirmiş- tir. Monsenyör Roncalli, Türkiyeye derin bir aşkla bağlandı. Daha iyisi, bizim meselelerimizi bize (osempati dolu halde, anlamaya çalıştı ve an- ladı.. Ciovannı XXIII, Vatiteandaki O dasında, güleç bir yüzle ve bazı türk- çe kelimeler de kullanarak İstanbul hatıralarından uzun uzun bahsetti. ürkiyede, sivil kıyafet ogi- yen ilk din adamı ben oldum. Ata- türk, din adamlarının mabetler ve i- badet dışında sivil giyinmeleri husu- sunu kanunlaştırınca herkeste bir şaşkınlık belirdi. Şimdi, ne olacak- t1? Şaşıranlar arasında, müslüman din adamları, imamlar da vardı. He- le hristiyanlar, ne yapacaklarını büs- bütün bilemiyorlardı. Fener patrik- hanesi müteredditti. Ben, hepsini bir toplantıya çağırdım. Kendilerine, ka- nunun kabul edilmesiyle birlikte sivil kıyafet giyip sokağa çıkacağımı söy- ledim. Ceketimin altına, kolalı o bir beyaz yaka takacaktım. Buna müsaa- de ettikleri takdirde, devam edecek- tim. Onu da uygun bulmazlarsa, is- tenileni gene yapacaktım. Atatürkün bu şekilde davranışının sebebini mü- kemmelen anlıyordum. Beyaz yaka- ma hiç kimse sesini çıkarmadı. Zaten sonra, herkes alıştı.. Papa biraz durdu. Maziyi tekrar yaşıyor gibiydi. "— Mesele, alışmak meselesi.. İn- san alışınca, müsamaha kendiliğin- den geliyor. İstanbulda, bir süre o- turduktarı ve temas sağladıktan son- ra bir husus dikkatimi çekti. Hristi- yanlar dualarımızda, Tanrıyı çe- şitli dillerde tebcil ediyorduk. oOHer kilisede, umumiyetle başka kiliselerin mensubu olan milletlerin dili de bu iş için kullanılıyordu. Dikkat ettim: Türkçe yoktu., Halbuki, Türkiyede bu- lunuyorduk. O zaman, Kiliselerin baş- ları, kendi oramızda toplandık. Son duayı türkçe olarak da yapmak lü- zumunu hatırlattım. Anlamadılar. Türkçe tuhaf geliyordu. Sonra, türk- leri başka grup sanıyorlardı. Tanrının bir olduğunu O hatırlattım. Dinlerin kardeş sayılması gerektiğini dim. Benim; dualarımda türkçeyi de kullanacağımı (bildirdim. (Nitekim, ertesi haftaki duada türkçe olarak 'Tanrı mübarek olsun! Tanrının a- ziz adı mübarek olsun!" dedim. Bu, geniş akisler uyandırdı. Ama, son- radan herkes alıştı.. İnsanların kalbi aşk ile dolu bulunursa, her şey öyle- sine kolaylaşır ki.." Çiovanni XXIIl'ün bu basiret ve sağduyu dolu sözlerinde, kendi o ba- sit köylü kökünün izini görmemek imkânsızdır. Bir asil köke engin bir kültür eklenince, görülüyor, her tür- lü aşırılıktan uzak bir sağlam Oove sıhhatli zihniyet beliriyor. Bir din adamı Çiovanni XXIII, Papalığa seçilişin- den tamıtamamına 77 yıl önce, 1881 sonbahannda İtalyanın Berga- mo şehri civarında bir köy evinde dünyaya geldi. Doğumundan bir kaç saat sonra annesi loğusa yatağından kalktı, oğlunu kucağına aldı ve ko- casıyla birlikte, küçük Aziz Çiovanni kilisesine koştu. Uyumakta olan ra- hip bir hayli söylendi, bu saatte vaf- tis olmayacağı yolunda itirazda bu- lundu. Ana - baba şiddetle itiraz et- tiler: Yani bu saatte çocuk, vaftis olmaksızın geri mi Oo götürülecekti? Böylece o gece, Kilisenin başına Çio- vanni XXIII adıyla geçecek olan An- AKİS, 9 TEMMUZ 1962

Bu sayıdan diğer sayfalar: