TARİH Numan Esin hareketinden önce hava alanında Yel üfürdü, lan vasıtasıyla böyle bir havanın ya- ratılmasına çalıştı. Fakat, bir neti- ce alamadı. Madanoğlu ve (Köksal kımıldamadılar. Çetin çekişmeler T'ürkeşin Müsteşarlıktan o ayrılması, Grubun ilk büyük ve gösterişli hezimeti oldu. Ancak mücadele daha da çetin hal alarak devam etti. Tak- tik sayesinde gidiciliğe yanaşmayan- lar, Komite toplantılarına hakim ol- maya başladılar. Onlar plânlı hareket ediyorlar, halbuki karşı taraf (o aynı tesanüdü gösteremiyordu. Tam O zamanı, toplu halde ortaya çıkıveri- yorlar veya bir meselenin müzakere- sini arzuladıkları ana sıkıştırıyorlar gündemi tanzimde söz sahibi oluyor- lardı. Komitede olup bitenler günü gününe başkent kulislerine (o aksedi- yor, oradan da etrafa yayılıyordu. Cemal Gürsel, Komiteyi hep dağıl ru haberleri yalanlıyordu. Eylülün sonunda şöyde bir açıklama yapmak «orunda kaldı: "Bir kaç zamandan beri yerli ve yabancı bazı gazete ve mecmualarda güya M. B. K. nde iki- lik ve Komite içinde (o diktatoryaya gitme temayülünde bulunanların ol- duğu.." Gürsel, bu haberleri tekzip *diyor ve birlik, beraberlikten bahse- diyordu. Tabii Havadis derhal ta "zo- raki açıklama'nın üstüne atladı ve 22 su götürdü Peyami Satanın kalemiyle 3 Ekim- de Tezvir Şebekesi"ne çattı. Ekim ayı, daha da gürültülü geç- ti. Komitenin Orhan Erkanlı ve Or- han Kabibay gibi sahiden vatanse- ver, vasıflı üyeleri "Türkeş Grubu"- nun tam manasıyla malı haline gel- diler. Memleketin menfaatini, okal- makta ve bir takım işleri yapmakta görüyorlardı. Ancak ta işler, salon sosyalistlerinin iki oviski (okadehiyle üç ipekli parçası arasında fikriyatını yaptıkları hoplamak, zıplamalı kal- kınmaydı. Aslına bakılırsa, M. B. K. nin baş- langıçtan beri bir büyük talihsizliği olmuştur. İlk günden itibaren, yeni kudret sahiplerinin etrafı en seviyesiz ve en kötü müşavirlerle çevrilmiş, bu müşavirler onlara hep hata üstüne hata işletmişler, başkalarına sata- madıkları bir takım abuk sabuk fi- kirleri onlara parlak keşifler olarak satmışlardır. Bunların arasına mak- satlı şahıslar da katılınca, Komite onlardan yakasını bir daha kurtara- mamıştır. M. B. K. adam seçememe- nin cezasını pek pahalıya ödemiştir. Yok şu seferberliğiydi, yok bu sefer- berliğiydi gibi meseleleri pek basite irca eden akıllar kendilerine hep o müşavirler (tarafından o verilmiştir. ye Komiteciler bu yolun çıkar yol ol- madığını söyleyen iyi niyet erbabını bir ara düşman gözüyle görmeye başlamışlardır. Hele, gidici olmama temayülüne karşı Menderes devrinde "Bir Kısım Basın" diye anılan Basın ciddi vaziyet alınca ve bir yaylım ateş açınca ipler büsbütün kopmuş- tur. O kadar ki, Ekim başında Basın ile Komitenin o kanadı karşı karşı- ya halde bulunuyordu. İstanbul marifetleri Ekimin başında, durum böylesine gerginken Cemal Gürsel oyanma Muzaffer oOÖzdağı alarak İstanbula gitti. İstanbula gelişte Devlet (o Baş- kanı üniformalıydı, genç yüzbaşı vil Muzaffer Özdağ koca koca gene- rallerin önünde yürüdü, kendilerini karşısında ayakta tutmaya kalkış- tı, görülmemiş çalım sattı. Bu sıra- da Numan Esin de İstanbuldaydı. 5 Ekimde vilâyette gazetecilerle görüş- tü. Tezi şuydu: Kemalizm kalkın- malıdır! 7 Ekimde ise Özdağ T.M T. F. da meşhur haykırışını yaptı: "Bâbiâlide ağalar vardır. Turdu De- mokrasiye götürürken Bâbıiâliden de geçeceğiz." Söz, Bâbiâlide bir Soğuk duş tesiri yaptı ve gerginliği büsbü- tün arttırdı. "Türkeş Grubu", artık muallakta kaldığından ve milletin -Havadis gazetesi hariç- desteğinden mahrum olduğundan habersin, mu- kadder akibetine doğru dolu dizgin gidiyordu. Ama Havadis, kendilerini tutuyordu ya.. Peyami Safa, 8 E- kim günü etrafa bir tehdit salladı: "İmâ yoluyla, bazen de açıkca A. Türkeşe çatanlar baltalarını hangi çarptıklarını odüşünmelidirler." Aynı gün Muzaffer Özdağ "Mille- tin kaderini aşınmamış bir kadroya teslim edeceğiz" diyor ve Havadisin manşetini işgal ediyordu. "Türkeş Grubu'nun ee ile Pi itibaren hedefi, M. B. yi uzak tutmak olmuştur. İki Grup arasındaki her teması kötülemişler, Şamata kopararak bunu engellemiş- lerdir. İhtilâlin ilk yazında, bizzat İsmet İnönüyle pek az Komite üyesi konuşmak cesaretim göstermiştir. Hemen hepsi, karşı, taraf m bunu is- tismarından çekinmişler, bir (garip ruh haleti içinde oyuna gelmişlerdir. Türkeş bunu sağladıktan sonra, D. P. mensuplarına şirin görünme heve- sini ve ihtirasına oradan destek sağ- lama arzusunu hiç terketmemiş, hep o istikamette çalışmıştır. Ekim sonlarında Gürsel, gene öz- dağı alıp Erzuruma gitti. Ama Er- zurumdaki komutanlar, genç yüzba- şının hafifliklerini İstanbuldaki ko- mutanlar kadar hafife almadılar. Ha- va alanında, az kaldı bir hâdise ce- reyan ediyordu. Mesele, Gürselin pres tiji ve otoritesi sayesinde önlenebildi. Ama bu, Türk Silâhlı Kuvvetlerinin ruh haletim İhtilâlin başına göster- di. AKİS, 5 MART 1962