Memleketi, çağdaş uygarlık düze- nine mutlaka kavuşturacaklardı. Bu- nun için, hemen gitmemek o gereki- yorsa gitmeyeceklerdi. o Memleketin, kendilerine o ihtiyacı vardı. Bunlar gerçekten çalıştılar, bir şeyler yapa- bilecekleri hayali içinde tasarruflara giriştiler. Eee, bunca yorgunluktan sonra dinlenmek haklan değil miydi? Devirdikleri iktidarın başının da bu kafada olduğunu hiç hatıra getirmek- sizin 2? Mayısın ilk aylarından itiba- ren eski Demokrat Büyüklerin adet- lerini benimsediler, tanışlarıyla tanış- tılar, çevrelerini benimsediler. Bir an geldi ki, bunlara gidici oolmak vatana, dâvaya ihanet gibi ogörün- dü. 14'lerden “14'lerin bir üçüncü grubu var- dır. Bunlar, ne neden M. B. K. ne girdiklerini anlamışlardır, ne neden çıkarıldıklarını. Gelmişlerdir ve mem- leketin ohayratından geçip gitmişler- dir. Bir tatlı macera yaşamışlardır. O kadar! Ama bunların hepsinde, kendi plânlarına uyan bir müşterek taraf bulunduğunu İhtilâlin "Kudretli Al- bay'ı o cin gibi, keskin zekâsıyla görmüştür: Gidiciliğe yanaşmamak! O taraflarından tutmak suretiyle, M. B. K. içinde bir cereyan yaratma- ya muvaffak olmuştur. Karşı taraf Komitede, bunların karşısına hemen bir "akl-ı selim grubu" dikildi. AKİS, 5 MART 1962 Bunlar, başka bir tâbirle "Albaylar Grubu"dur. Dikkat edilirse, "14ler" içinde bu rütbeye sahip bir Alpaslan Türkeş vardır. 38 kişilik Komitedeki istisnasız bütün albaylar -ve üs rütbedekiler- yeni temayüllere karşı şiddetle cephe aldılar. Elinde kuvvet tutan iki Komite üyesi, Cemal Ma- danoğlu ile Osman Köksal o safta olduklarından Türkeş onları bertaraf etmek için bir "iç savaş" açtı. (Bk. AKİS, sayı : 400 - TARİH) Madanoğlu, işin ta başından itiba- ren bir salim iç güdüyle arkadaşları- nı ikaz etti. Her fırsatta dedi ki: "— Çocuklar -çok zaman arka- daşlarına böyle hitap ediyordu-, zim işimiz askerlik. Biz, kıta idare TARİH olduklarına dair ettikleri (oyeminin metnini taşıyan levhaları duvarlarda asılı buldular. Bunları, Cemal Ma- danoğlu astırtmıştı. O tarihten itiba- mutanı kendilerine bunları gösterdi. Ama onlar, "Yeminde tarih yok ki.." diye omuz silktiler. Osman Köksalın tutumu (başka bir teşhisin neticesi oldu. Köksal, mükemmel bir teşhisle M. B. K. nin ancak seçim günü şereflerin en bü- yüğünü kazanacağı tezini savundu ve bu görüşten, işin sonuna kadar ay- rılmadı. Memleketin, bazı yerlerden gelen telkinlerin aksine, bir askeri idareye asla uzun sürede tahammül Özdağ, Akkoyunlu ve Taşer gençlerle Tarihi hâdiselerin omerkez-i o sıkleti etmesini biliriz- Bu iş, bizim işimia değil. Eğer vakt-i zamanında çekilip gitmezsek, her şeyi yüzümüze gözü- mün lm, Aklınızı başınıza toplay zisiRinR "Biz deenaz, şimdi ya- kından tanıdığımız politikacılar ka- dar memleketi idare ederiz. Bizim nemiz eksik?" diye çıkanlara hep şu cevabı verdi: — Öyleyse, bütün mektepleri ka- patalım. Bize, bir Harbiye yeter. Bak- sanıza, her şeyden en iyi kendinizin anladığınızı sanıyorsunuz. Çocuklar, vaz geçin bu sevdadan!" O kadar ki, M. B. K. bir gün ken- di toplantı salonuna girdiğinde üye- ler, iktidarı ele aldıklarında gidici etmeyeceğini gördü ve arkadaşlarını hep seçim istikametine itti. Albaylar ve 13 Kasım Komitesinin diğer pek çok üyesi, bu iki görüşten birini samimiyetle benimsemiş olarak artık "Türkeş Grubu" diye anılan grubun karşısında yer aldı. 18 Kasım hareketinden sonra Cemal Gürselin söylediği, "Komite, çalışamaz hale gelmişti" sözü bu iki grup arasında gittikçe artan görüş ayrılığının ve başlayan sert çatışma- ların ifadesidir "Komiteci taktikleri" İç savaş, yaz aylarının ortalarında iki grubun ileri gelenlerinin bir- birlerini takip ettirtmelerine kadar gitti. Şimdi, işler pek çok kimseye 19