Samet Ağaoğlu İnsanın güleceği geliyor. “İsmet Paşa, sahiden bir sihirbaz mıdır?" diye.. ŞA. in derlenip toparlanması ve bir milli parti olması gayretlerinin karşısındaki grup teşkilâtı direnmeye teşvik için şu pro- pagandayı yapmaktadır: 22 Şubat gecesi Ankarada cereyan eden hadise- ler, İnönünün hazırladığı bir manevradan ibarettir! Propagandacılar, kendilerine göre deliller de bulmuşlardır. Öyle ya, bakınız kan dökül- dü mü? Bakınız, isyan eden kıtalar direttiler mi? Bakınız, o inatçı ve çalımlı albaylar nasıl teslim oluverdiler! Bakınız, bunların emekliye sevkedilmesinden başka ne yapıldı? Haftanın ortasında, hareket ba- şarıya ulaşsaydı birinci sayfasının yarısını "Türkeşçi grup iktidarda.." başlığıyla süslemeye hazırlanan gazete, hiç fütursuz, şu uydurma ha- beri verdi : 22 Şubat hadisesinden dolayı emekliye ayrılan subaylarla sivil hizmette vazife verilmesine hazırlanılıyor! Eh, hareketin bir ma- neyvra olduğunun bundan iyi ispatı mı olur? Gayretlerin hedefi, ziyadesiyle açıktır. A. P., A. P. olamayacak, D. P. olarak kalacaktır. A. P. den kovulmuş fesatçılar tekrar partiye alınacaklar ve Koalisyonun o kanadında Hükümeti de, Parlamentoyu da, Rejimi de zedeleyici faaliyetlerine devam edecekler. Öyle ya, ne olmuş ki.. O koca kurt, İsmet Paşa gene bir oyun çevirmiştir. Ama, feraset dolu A. P. müfritlerinin bunu yutacak halleri yoktur. Hücum, ateş, ileri! Her halde, yeni bir Yassıadada ayılana kadar.. Zira o adanın eski sakinleri de, İsmet Paşa kendilerine, tutumlarını değiştirmedikleri tak- dirde mutlaka bir ihtilâlin çıkacağını ve o zaman onları kendisinin de kurtaramayacağını tam bir açık kalplilikte söylediğinde ziyadesiyle meşhur "Parti Filozofu" Samet Ağaoğlunun ağzından "İhtilâli hangi ordularıyla yapacakmış? Battal Gazi ordularıyla mı?" diye bağıra ba- ğıra başlarını taşa vurmuşlardır. Allah aşkına, şu kafaya bakınız! İsmet Paşa baş parmağını yu- karı doğru kaldıracak. Harp Okulundan Muhafız Alayının Süvari kı- tasına, bir takım birlikler kurmay albayların komutasında rejimi de- virmek, başka birlikler ordunun yüksek komutanlarının idaresinde re- jJimi savunmak için karşı karşıya lili Gökler uçaklarla dolacak. Bütün Türkiye, hatta dünya yerinden oynayacak. Sonra, aynı İsmet Paşa baş parmağını bu sefer aşağı doğru indirecek, harekete geçen bü- tün kıtalar "manevra bitti" diye yerlerine dönecekler. Bütün bunlar niçin? A. P. adam olsun, diye!, Hey yarabbi, güler misin, ağlar mısın? Ama, işin hazin tarafı, bir koca partinin içinde masalın böylesine ina- nacak derecede safların veya gözü dönmüşlerin, gözü kararmışların bulunmasıdır. Denilecek ki, "Canım, bunların iddiası yok. Bunlar, 3. takım ol- duklarını saklamıyorlar ki. Koca 1. takımın gafleti unutuldu mu?" Hani, insan dua etmeden duramıyor; Allah İsmet Paşaya, bunlara hitaben de "Artık sizi ben de kurtaramam'!" dedirtmesin. Zira, anlaşı- lıyor, bunların anladıkları lâf bu! 14 nuyla, yazılı konuşmasını okudu. Bir hürriyet havarisi hüviyetiyle tasarıya hücum etti ve sonra bu kanunun Tak- rir-i Sükün Kanununa benzediğini i- leri sürdü. O kürsüden inerken, A. P. nin Irkçı grubuyla Y.T.P. nin bazı milletvekilleri kendisini, alkışlıyor- Söz Ferda Güleye verilince, hava birden ısındı. Güley eski bir ordu mensubu olduğunu ifade etti ve 27 Mayısın meşruiyetinin (Okorunması için bu kanuna ihtiyaç olduğunu he- yecanlı bir şekilde açıkladı. Sonra Gökhan Evliyaoğluna hitaben: " —Biz demokratik hayatın iler- lemesi için mücadeleye devam eder- ken Gökhan bey bizim karşımızdaki- lerin hesabına çalışıyordu” dedi. Güley P, T. T.P. ve C.K.M.P. liler tarafından şiddet- le alkışlandı. Dörtlerin zaferi İki saatlik bir aradan sonra saat 15 de tekrar çalışmağa başlayan Mecliste ilk söz, Asım Erene verildi. Eren pek uzun konuştuğu ve bu ara- da Meclisin arzulanan bir Meclis ol- madığını, tedbirleri gerektiren hâlle- rin müsebbibinin Meclis olduğunu söylediği için milletvekillerinin pro- testosuyla karşılaştı. C. H. P. liler başta olmak üzere bütün milletvekil- leri Ereni sert bir şekilde protesto ettiler. İşte bunun üzerine C.H.P. Ge- nel Sekreteri Aksal söz almakta fay- da buldu. Aksal son derece heyecan- lı ve sinirliydi. Söze başlayınca Ere- ni protesto için salonu terkeden mil- letvekilleri tekrar salona (girmeğe başladılar. Aksal birleştirici ve havayı yumu- şatıcı bir konuşma ile Erenin yarat- tığı tesiri izale etti. Meclisteki ger- gin hava birden yatışmıştı. Aksal: "— Memleket nazik devreler ge- çiriyor. Belki de siyasi hayatımızın en kritik devrini yaşıyoruz" diyerek kürsüden inerken salon alkıştan inli- yordu. Sonra sıra, liderlerin konuşması- na geldi. Milletvekilleri, tasarıya im- za koyan liderlerin Meclise izahat vermesini arzu ediyorlardı. İşte İnö- nü bu sırada söz aldı ve memleketin, içinde bulunduğu nazik şartları ifa- de ederek: "— Bu kanunu Takrir-i Sükün Kanununa benzeten arkadaşlarımız var. Şunu hemen ifade edeyim ki, o kanun hazırlanırken ben Hükümette değildim. Beni çağırdılar. O sırada memleket ikiye bölünmüştü. Kanun çıktı ve memlekette huzur tecessüs Avrupa ayarında Konfeksiyon Yeni KARAMUÜRSE AKİS — 148 AKİS, 5 MART 1962