ya kalkışmadı. Anlaşılıyor ki, profes- yenol emprezaryolarca bir tertip ya- amadı mı. millet hi nerede olduğunu mükemmelen biliyor. A.P. Tehlikeli macera evvelki haftanın sonundaki ve büyüyen bir çığ gibi gelişti, umu- mi efkârı meşgul eden tek mesele 'ha- lini aldı. O soğuk pazar akşamı Ye- nişehirin Mi milletvekille- rinin yemek yedikleri, istirahat et- tikleri, in çok oyun oynadıkları A- nadolu Klübünün kapısından içeriye üç genç adam girdi. Bunlardan ikisi mahcup tavırlarla klübe üye olanlar kadaşlarını takip ettiler ve en köşe de bulur an bir masaya oturarak me- zelerini ısmarlayıp, rakılarını (o yu- dumlamağa koyuldular. Henüz vakit çok erken olduğu için Anadolu klü- bünün geniş yemek salonu pek ten- ha idi. Üç adamdan birincisi Diş ta- bibi Selâmi EE diğerleri ise İl- ler Bankası Genel Müdürü Selâhat tin Babüroğlu ile bacanağı Saffan Mirdivanlıydı. Babüroğlu ve arkadaştan kendi aralarında koyu bir sohbete dalmış- lardı ki masalar yavaş yavaş dolma- ğa başladı. Anadolu klübünün mü- davimleri sökün ediyorlardı. Babür- oğluların tam karşısındaki masaya Avni Doğan ile Fuat Sirmen oturdu- lar. Geride ise, A. P. li milletvekille- rinin bulunduğu bir masa vardı. Ma- sanın tam kenarında, A.P. Genel İda- re Kurulu üyesi ve Zonguldak millet- vekili Nuri Beşer yerleşmişti. Saat 22ye yaklaştığı sıralarda, salon tekrar eski t haline döndü. Masalarda tek tük kalan- lar müşterek sohbetlere dalmışlar dı. Konu, daha ziyade politikay- dı. Babüroğlu ve arkadaşlarının masasında da, konu üzerin de koyu bir "sohbet vardı. Babür- oğlu eski bir asker olduğu için M. B.K. devriyle ilgili bazı isnatlara ce- vap vermek durumun: şte tam bu sırada, az ilerideki masalardan birinde bir aşina çehre farkedildi. Bu aşina çehre, Babüroğlunun bacanağı- nın eski bir arkadaşıydı, adı Kemal Kaya idi ve A. P. nin Kars milletve kili bulunuyordu. İki eski arkadaş buluşunca sevindiler ve masallarının bir olmasını arzu ettiler. Kemal Ka ya, Babüroğluların masasına da- vet edildi ve münakaşa kaldığı yer den devam etti. Tam bu sırada Kemal Kaya arkadaşına dönerek bir dostu- nu gösterdi ve: ” —Bak, Nuri Beşer!" dedi. Saf- fan Mirdivanlı bunu duyunca sıcak bir sesle: AKİS, 5 ŞUBAT 1962 yi ki haber verdin. Kendisi- ne a birisini soracaktım" diyerek Beşeri'masasına davet etti. A. P. li Beşer nevi şahsına külhanbe- yi ve tafralı haliyle, bir eli ceketi- nin cebinde e geldi, taktim e- dilmesini bekledi. Kemal Kaya bu vazifeyi ifa etti. Sıra Babüroğlu ile Beşerin tanışmasına gelince Genel Müdür yerinden son derece kibar bir tavırla kalktı: "— Ben beyefendiyi çok iyi ta- nıyorum. Buyursunlar" diye izaz ve ikramda bulundu. Beşer hemen Ba- büroğlunun yanındaki maroken kol- tuğa çöktü. O da münakaşaya, soh- bete katıldı. Ne var ki Beşer dai- ma masadakilere yukardan bakıyor ve her haliyle "ben milletvekiliyim" liyordu. Beşerin masaya oturmasın- dan takriben iki dakika sonra sohbet- ten sıkıldığı dikkati çekti. Bir Je e bol miktarda içki almıştı. Sonr: M. B. K. devrinden, İhtilâlden bahse” dilmesi bu eski Demokratı pek mem- nun etmemişti. Birden, hiç münase- beti yokken, arkasına yaslandı ve sağ elini ileriye doğru uzatarak: — Siz onu bunu bırakın. Ben bir muvazzaf a arıyorum. Arıyorum ki, karısını çotuğunu çocuğunu. diye konuşmağa başladı. .Masadakile- nu bet göremediler. Ortalıkta buz gibi bir hava esti. Herkes evvelâ Beşerin üzüne, sonra da birbirine baktı. Bu sırada İller Bankasının genç ve eski bir ordu mensubu bulunan Ge nel Müdürü asabını yenmeğe çalı- şıyor, koltuğunda son derece rahat- sız bir şekilde Beşerin susmasını bek- Selahattin Babüroğlu Bir vur, bir ah dinle YURTTA OLUP BİTENLER liyordu. Beşerin yeni bir atağı, barda- ğı taşıran damla oldu. Nuri Beşer ay- ni laubali haliyle: "— Biz bir cemiyet kurduk. Subay karılarını benzetiyoruz" şeklinde ko- Mİ imi üzer lira verin de, sizi de cemile dahil edelim" diye yılışık yılışık ilâve etti. Sözüm ona bu bir şakaydı. Babüroğlunun sabrı iyiden iyiye taşmıştı. Beşerden gelen son bir laf | iii yp yerinden fırlattı Si- ği yüzünden belli olan genç Ge- nel Müdür Böğei: o beyefendi, canınız mı sı- kıldı ?" diye sorunca Babüroğlu birz den Beşerin gırtlağına yapıştı ve ön- ce: — Yok, hayır...." diye kekeledi. Sonra da: "— İşte, ben bir muvazzaf suba- yım, haydi git benim becer, gücün yetiyorsa" diye kükredi. Sonra evvelâ sağ, sonra da tuttuğu gırtla- okşadı. Beşer neye uğradığım şaşır- mış ve doğrusu istenirse, adamakıllı korkmuştu. Fakat Babüroğlu devam ealiy or; Yahu milletvekiliymiş, subay karısı benzetecekmiş. Şuna bakın!" sonra da, asabına hakim ola- mayan Babüroğlu asabi gözyaşları i- çinde bağırdı: — Be M Beşeri yemek salonundan uzaklaştı- rırken Babüroğlunu da teskine çalış- tlar. Bu arada birkaç yumruk da Ba- büroğlunun bacanağına İsabet etti. ana A, P. senatörü Garip Avşar oturduğu yerden bağırdı: — Ne oluyor?" Bunun üzerine Babüroğlu Avşarın masasına gitti ve aynı asabi şekilde durumu izah e- derek: "— Bu adam hem milletvekili, hem de subay karılarına küfrediyor" de- di. Teskin edilmek istenen Tm lu bir türlü asabına hakim olamıyor ve: "— Ben hiç bir yere gitmem! Şim- di, Genel Kurmay Başkanına gide- ceğim" diyordu. Vaziyetin vehameti- ni gören arkadaşları genç Genel Mü- dürü dışarıya güçlükle çıkardılar. Dışarda bekleyen otomobile bindirdi- ler. Otomobilin içinde Diş tabibi olan nn Kuşçulu Selâhattin Babüroğ- lu — Tahrik için söylemiyorum a- ma, ellerin var olsun" dedi Üzgün adam Otomobilin içinde âsâbı düzelen Ba- büroğlu, çok üzülmüştü. Bunu an- layan arkadaşları: 9