Tİ YA TR O Sanatkârlar Komedyen-Genel Müdür (Kapaktaki sanaiçı) Dört adam Büyük Tiyatronun iç a çıcı salonunda, kırmızı koltukla- rın en ön sırasındaki yerlerini almak için ilerlediklerinde perde açılmak üzereydi. Öyleyiken etraftan (ayağa kalkanlar, iyice görmeğe çalışanlar oldu ve bir fısıltı yükseldi: — Elia Kazan! bu dört adamdan biri Ka- . Amerikanın belki de dünya- numaralı tiyatro ve sinema re- Yanında Amerikalı menaceri, emprezaryosu Ve Atinalı meslekdaşı vardı. "Güzel Helena" ve "Kral Oidipus"u Ankarada sahneye koyduğundanberi Atinada "Muzeni- dis Bey" diye anılan Trabzonlu Takis Muzenidis... ve caoglan"ın unu- tulmaz yaratıcısı Kayserili Şeref Gürsoy, Elia Kazan da Kayseriliydi, Kayserinin Germin- köyünden Ame- rikadan Atinaya Amerikalı menace- riyle, Atinadan Ankaraya Atinal emprezaryosu ve yardımcısıyla geldi- ği gibi Ankaradan Kayseriye de hem şehrisi Şeref Gürsoyla gidecekti Türkiyeye, konu olarak amcasının hayatını ele alan, bir film çevirmek için ilk hazırlıkları yapmıya ogel mişti. Ama tiyatrodan yetişen her sanat adamı gibi, gittiği her yerde tiyatrodan, sahnenin boya ve tutkal karaya bir pazar mış, öğleden sonra, pazar matinele- rinde oynanan eserleri görmüş, ak- şamı da Büyük Tiyatroda "Hamlet'i seyretmek istemişti. Ama bu tiyatro kurdu için her eserden bir perde gör mek yetiyordu, "Cengiz Hanın Bisik letinden pek hoşlandığı için iki per- de seyretmişti. "Hamlet'in de ilk bö- lümüyle yetineceği sanılıyordu. Öyle olmadı. Perde arasında fuayyeye çık tı. Milli Eğitim Bakanıyla görüştü, ama gitmek istemedi. let'i sonuna kadar görecekti, de. gördü- Temsil bittiğinde Elia Kazan a- yakta alkışladı, sonra sahneye geç ti. Sanatçıları, teknisyenleri o bire birer tebrik etti ve Hamlet'i yan sanatçının odasına girdi. ce, uzun boylu, zarif endamlı, yeşil gözlü genç sanatçıyı yanaklarından öptü ve şunları söyledi; "— Çok sevdim senin Hamlet'ini Ben hiç "Hamlet" koymadım sahne ye. Ama onbeş, yirmi tane "Hamlet gördüm. Seninki güzeldir, o sadedir. Hiç görmediğim güzel buluşlar var. Hayaletle olan sahnede hayaleti yal- AKİS, 6 ŞUBAT 1962 niz orakarak kulise girip çıkman. Son rik'in kafatasıyla, bir düşün- ceyi anlatır gibi değil, karşında can- lı bir Yorik varmış gibi konuşman.. Son eskrim ve yn sahnelerini ki saltman... Brav İnce, uzun boylu, zarif endamlı adamın yeşil gözlerinin içi bir ışıkla parladı, güldü. Belli ki sanat haya- tının en tatlı mükâfatını görüyor- du o akşam. Bunları söyleyen adam lalettayin bir adam değil, zamanımı zın en ünlü sanat adamlarından bi- ri, en büyü rejisörüydü. Arthur Miller'ler, Tenesse Williams'lar yeni piyeslerini Oo sahneye koysun o diye, müsveddelerini altı ay, bir sene çek- mecelerinde kilitli tutuyorlardı. nce uzun boylu, zarif endamlı, yeşil gözlü adam, değme o balecileri kıskandıracak kadar mevzun bacak- larında Hamlet'in siyah naylon ma- yosunu, başında altın saçlarını taşıyan sanatçı da Türkiyenin 1 numaralı Elia Kazan ve Cüneyt Yabancı rejisör, komedyeni, Devlet Tiyatrosu deni- len büyük sanat e, Ge- nel Müdürü Cüneyt Gökçer Yetişme yılları Bugün yalnız, Ankaranın, İstanbu- lun, bütün Türkiyenin değil, Pari - sin, Kıbrısın, Atmanın da tanıdığı, kendisinden takdirle sözettiği Cüneyt Gökçer 1920 de, Malatyada doğdu. Babası emekli Albay Etem beyin al- tıncı çocuğudur. Her asker gibi bütün Anadoluyu dolaşmış olan Etem beyin, ayrı ayrı şehirlerde doğan kız, erkek on çocuğunun altıncısı... Küçük yaşta Ankaraya geldi. İlk ve orta öğrenimini Ankarada tamam- ladı. Atatürk lisesinde iken, okulda verilen oyunların başrolleri hep onu bekler, hep ona bulurdu. O yaşta an- cak sinema kendisine geniş bir sa- nat ufku gösterebiliyordu. Ankara başkentti ama, daha devamlı bir ti- İstanbul Şehir Tiyat- ya gelip verdiği sayılı temsiller o küçük Gökçerin susuzluğunu giderecek gibi değildi. Bu susuzluğu, kısa bir za- Gökçer yerli sanatkâr 20