YURTTA OLUP BİTENLER sokulmas ferahlığı arttıracaktır, bu- nun: gibi, cezaları günahkârların şa- hıslarına münhasır kılmak ve ailele- rini perişanlıktan kurtarmak, bir €- mekliliğe hak kazanmış olanlara bu haklarını (o bağışlamak kıyamet ko- parmayacak, koparmaması gereken bir başlangıçtır. Ah, şirretler bu fırsatı, savunur göründükleri ve aslında kötülüklerin en büyüğünü yaptıkları kimselere zehir etmeseler! Zira, onların şefkat değil, bezirgan duygularıyla dolu ol- dukları her satırlarından, her sözle- rinden öylesine açık şekilde anlaşılı- yor ki.. Başbakanlık son derece sıcak, samimi ve iman dolu bir sesi e: — Başbakanım, Birinci Ordu en yüksek komutanından en küçük men- subuna kadar emrinizdedir. Arzede- rim" dedi. İsmet İnönünün üzerinde ( siyah Başbakan İnönü İstanbul "İyi renk, kruvaze bir elbise vardı, diri ve canlı görünüyordu cak meslekten o askerlerin o becerebildiği şekilde, iki avucunu pantalonunun iki yanına yapıştırmıştı. Tekmil alan bir komutana benziyordu. Vücudu dim- dikti. Başını askerce eğdi. — Teşekkür ederim, nım" " diye cevap verdi. Başbakan ve komutan el sıkıştı- lar, Cemal Tural tekrar selam aldı ve İsmet İnönünün Taşlıktaki evin- den ayrıldı. Hâdise, bitirdiğimiz haf- tanın ortasındaki çarşamba günü, Öğ- leden sonra, saatin 16'yı bulmuş ol duğu bir sırada cereyan etti. O gün Başbakan, yıllar yılı sonra ilk askı- na rastlamış bir eski sevdalının heye- canlı, hatıralar dolu, bazen gözleri yaşartacak kadar dokunaklı anlarını yaşadı. Sabahleyin Deniz Kuvvetle rini ziyaret etti. Daha sonra, İstanbu- lun meşhur 66. Tümenini gezdi, öğ- le vakti Harp Akademisine gidip o- rada kurmay subaylarla konuştu, izahat aldı, beraber yemek yedi ve onlara hitaben bir konuşma yaptı. E- ve yorgun, ama mesut döndüğünde manen fethedilmiş olan sâdece Silâh- lı Kuvvetler değildi. Birlikler o arası ince, An komuta- askeri kumandanlar kül yutmaz” na yıllardan beri girmemiş olan İnönü de ilk ocağının, asker ocağının büyü- sü içindeydi. Nitekim Ankaraya dön- düğünde, pazartesi günü Harp Oku- luna yemeğe gitme kararı verdi. Bitirdiğimiz haftanın başında İs- met İnönü İstanbula Haydarpaşada ayak bastığında kendisini son derece yüklü bir programın beklediğini bili- yordu. Bu program sonradan daha da ağırlattı. Zira, unutulmuş olan bir kaç ziyaret eklendi, bazı hususi temaslar için vakit ayırma zarureti ortaya çıktı. Buna rağmen beş gün sonra, perşembe akşamı İnönü Hay- darpaşadan, bu sefer İstanbulu çerke t mek üzere trene binerken mem ve bahtiyardı. Onunla birlikte herkes memnun ve bahtiyar görünüyordu. Zira İstanbul seyahati, kelimenin tam manasıyla bir başarı oldu. Kırılan Çember İsmet İnönü, İstanbula gelmek su- retiyle başkentin gerçek havasını Boğaziçi kıyılarına getirdi. Türkiye- nin bu en büyük ve en önemli şehri, bu suretle politika bakımından odu- rumun ne olduğunu bizzat Başbaka- nın ağzından öğrenmek fırsatını bul- birlikleriteftiş"ediyor AKİS, 5 ŞUBAT 1962