TİYATRO silleri ise dost ve komşu memleket- lerde büyük bir ilgi ve takdir gör- müştür. Gene bu devrede Devlet Tiyatrosu istanbula ve Anadolu tehirlerine yaptığı turnelerle faaliyetini daha ge niş bir seyirci topluluğuna tanıtmak- tan geri kalmamıştır. undan başka Oda Tiyatrosunun faaliyetine faydalı bir yön verilmiş burası-yenilik (oOgetiren yerli ve oya- bancı "avant-garde" piyesler ooyna- narak- bir çeşit deneme tiyatrosu ha- line getirilmiştir. Ayrıca Büyük Ti- yatronun klâsik eserlerin ağır bas- tığı bir repertuvar tiyatrosu haline getirilmesi sağlanmış, böylece opera temsillerini de içine alan çok çeşitli ve münavebeli bir programın tatbik edilmesi mümkün olmuştur. Büyük Tiyatroda bu suretle geniş- leyen faaliyete sıkıntısızca devam e- defa, muntazam temsiller veren Ur operet bölümü kurulmuştur» Gene Cüneyt Gökçelin Genel Mü- dürlüğü devresinde Opera Balesi kuv- vetli elemanların ilavesiyle ayrı ve müstakil bir bölüm olarak çalışabilir hale getirilmiş, Bale Bölümünün ilk eser olarak geçen mevsim sahneye koyduğu "Coppelia" balesi Ankara ve İstanbulda çok müsbet bir ilgi u- yandırmıştır. Bale Bölümü son gün- lerde çıkardığı "Les oPatineurs"le i- kinci eserini de başarıyla vermiştir. t Gökçerin önem o verdiği meselelerden biri de arkadaşlarının sanat çalışmalarına en geniş imkan- ları vermek olmuştur. Kendisi Genel Müdürlüğe getirildikten sonra, aktör ve rejisör olarak yaratın faaliyetine devam etmekle beraber, arkadaşları- na, bilhassa gençlere bu sahalarda e- linden gelen bütün yardımları yap- maktan geri kalmamıştır. Meselâ A- suman Korad, Ziya Demirel, Ekmel Hürol gibi o zamana kadar reji ala- nında çalışma fırsatı bulamamış genç sanatçılara birçok eserler sahneye koydurmuş ve bu denemelerden hem kendileri, hem Devlet Tiyatrosu he- sabına müsbet neticeler (o alınmıştır. Konservatuvarı yeni bitirip stajyer kadrolarına alınan Bozkurt (Kuruç, Elçin Saraçoğlu, Gülsen (o Alnıaçık, Türkân Atamer gibi gençlere sahne- ye daha ilk adımlarını atarken ö- nemli roller oynamak fırsatını kazan- dırmış; Ergin Orbey gibi reji alanın- da istidadı olanlardan da Devlet ti- yatrosu sahnelerine eser koymak im- kânını esirgememiştir. Ayrılan ve birleşen opera Muhsin Ertuğrulu Devlet Tiyatro sundan uzaklaştıranların (o büyük 30 ümitle otatbikine giriştikleri (o bir operasyon da Operanın Tiyatrodan ayrılmasıydı. Bu operasyon yapılmış, akat umulan, beklenen sonuçları ve- rememişti. Hem de büyük paralar sarfedilerek Avrupadan şefler, reji- sörler, yabancı solistler (o getirildiği halde... Devlet Operasının binası, atelyele ri, teknik personeli ve bütçesi ayrıl- madan, Opera bölümü bir tiyatronun perdesini her aksam açacak, her ak- şam temsil verecek genişlikte sanatçı kadrosuna sahip olmadan, hele Ope- ra müdürlüğünü, müzik direktörlüğü- nü hakkıyla yapacak otoriteler yetiş- meden Operaya müstakil bir hüviyet vermenin hiçbir şeyi halledemiyece- ği iki mevsimlik bir tecrübe sonun- da anlaşılmıştı. rak 27 Mayıs Devriminden sonra ilk iş operayı tekrar Devlet Tiyatrosu- na bağlamak oldu. - Gökçerin tarihi rolü Tarihten Bu demekti ki, Cüneyt Gökçer yedi sahnedeki tiyatro faaliyetinden başka, Opera çalışmalarına da yeni bir düzen, yeni bir şekil vermek için ciddi gayretler göstermek zorunda kalacaktı. Öyle de oldu. Devlet Ti- yatrosu Genel Müdürü geçen mev. sim meslek hayatında ilk defa olarak sahneye çıkamadıysa, sadece iki ese- ri -"Gergedan" ile "Cephede o Pik- nik"!- sahneye koymakla yetindiyse bunun sebeplerinden biri de Opera bölümünün çalışmalarına yeni bir dü- zen vermek için tahmin ettiğinden daha çok zaman ayırmak ve uğraş- mak zorunda kalmış olmasıdır. Bu gayretler sonunda şimdi Ope- ra bölümünün, ilk defa olarak, bütün müzik ve program işlerinin sorumlu- luğunu yüklenmiş bir müzik ( işleri direktörü vardır. Bu vazifeye Ameri- kadan davet edilen Şef Ottavio de Ro- sa tayin edilmiş, Almandayan dönen Feridun Altunanın reisör olarak kad- roya katılmasıyla da Opera bölümün- deki çalışmaların sanat seviyesi bir hayli yükselmiştir. Kıskançlıklar Bunca obaşarı elbette bazı kıskanç- Tiyatrosunun başına geçmesini, Paris ve Atina turnelerinin uyan- dırdığı çok müsbet akisleri hazmede- meyen Uç beş kişi müessese içinde ve dışında Genel Müdür aleyhinde kampanya açmayı iş edindiler. Devrimden sonra, her bakan ve hükümet değişikliğinde bu üç-beş ki- şi çeşitli yollardan yürüyerek Cüneyt Gökçeri yıpratmaya, Genel Müdür- lükten ayağım kaydırmaya zetelere sık sık yapılan Oo yolsuzluk, "Fatih" bir yaprak haksızlık ihbar ve iddiaları Cüneyt ökçeri, zaman zaman çeşitli itham- lar altında, müfettişlere, hatta ha- kimlere hesap vermek zorunda bı- raktı. . Ama müesseseyi doğru bildiği yol- da, duygularına kapılmayarak idare Atiğinden emin olan ve yarası olma- yan bu genç adam gocunmadı. İh- barlardan, ithamlardan ve İftiralar- dan yılmadı. O kadar yılmadı ki, mahkeme karşısına çıkarıldığı o ve iddiaların son af k ü girdiği hatırlatıldığı zaman, faydalanmayı reddetti. (Mahkemeye açık açık hesap vermeyi tercih etti ve neticede kendisi için daha şerefli saydığı beraat kararını aldı. Fakat sahne hayatında, az çok her yerde, her memlekette görülen kıskançlık- lar öyle hızını kolayca alacak soy- dan değildir. Nitekim Devlet Tiyat- AKİS, 5 ŞUBAT 1962