1958 Eylülünde vekâleten Genel Müdürlüğe getirilen, bir ay sonra da asaleten tâyin edilen Cüneyt Gökçer, o zaman, henüz 38 yaşındaydı. Kon- servatuvardan 1942 de mezun oldu- guna göre 16 yıllık bir sanat haya- tı vardı. Ama bu 16 yılda 30 rol oy- namış 15 eser sahneye koymuştu. Oy- nadığı rollerin hepsi büyük roller, çoğu esere adını veren, kahramanlar- dı. Cüneyt Gökçer bunların hepsini i- yi oynamış, Konservatuvardan yeti- şen mektepli öktör kuşağının en ka- biliyetli en verimli sanatçısı olarak parlamıştı. Sahneye koyduğu eserle- re gelince, Cüneyt Gökçer sanat gö- rüşünü, anlayışını ve zevkini asıl on- larla isbat etmiş, kendine göre bir kişiliği, bir üslübu olduğunu meyda- , bugün Cüneyt Gökçer im- zasını taşıyan bir rejinin başarısızlı- ga uğradığım hatırlamak omümkün değildir. İş başında 16 yıllık şuurlu ve bilgili çalışma- ların mükâfatım şimdi görüyordu. A- ma Devlet Tiyatrosunu ve Operasını idare etmek kolay bir iş değildi. İçer- den ve dışardan binbir ihtirasın çatış- tığı bir müessesede herkesi memnun etmek ve işleri düzeninde yürütmek hiçbir zaman kolay olmamıştı. (38 yaşının ve 16 yıllık devamlı başarıla- rın e güvenle, hararetle işe sa- tıldı. üyük güvenci arkadaşların, dayı. We Konservatuvarda yetiş- tikleri, aynı sahnede yıllarca çalıştık- ları arkadaşlarının büyük çoğunluğu Devlet Tiyatrosunun başına ciddiliği, çalışkanlığı, efendiliği kadar, sanat kaabiliyetiyle temayüz etmiş bir mes- lekdaşlarının getirilmesinden omem- nundu. Ama, tabii memnun olmayan- lar, kıskananlar, aynı yeri kendileri için düşünmüş, hayaller kurmuş o- lanlar da yok değildi. Fakat bunlar bir elin parmak sayısını geçmiyor- du. Bunlar yalnız Cüneyt Gökçeri de- gil Carl Ebert'i, Muhsin Ertuğ- rulu da aynı komplekslerle miş, onların da ayaklarım kaydırma- ya uğraşmış, Bakanlığın ve gazete idarehanelerinin kapılarını aşındır- mış aynı hastalardı. Sanatçı, teknis- yen ve memur olarak sayıları 800 ü bulan geniş bir kadro içinde elbette böyleleri de çıkacaktı. Yeter ki bun- lar müessesenin faaliyetini baltala- yacak kadar zararlı oolmasınlardı. Bir gün onlar da kıskanmaktan, ken- disiyle uğraşmaktan nasıl olsa bıkar- lar, doğru yolu bulurlar, kendilerini işlerine güçlerine verirlerdi. 1958 de bu düşüncelerle Genel Mü- dürlüğüne başlayan Cüneyt Gökçerin aradan dört yıla yakın bir zaman geç- tikten sonra aynı şekilde düşünüp dü- şünmediği kesin olarak bilinemez. Bi- linen bir şey varsa o da kendisinin dört yıl içinde bu gibilerle bir hayli savaşmak e a Gerçek) şudur ki, Cüneyt Gökçer, dördüncü mevsimini taımık Üzere oklu- ğu Genel Müdürlüğü sırasında iş- gal ettiği önemli yeri doldur- muş, o yerin sahibi olduğunu her- Gökçer "Anna Frankın Hatıra defteri"nde . Başarılı reji, AKİS, 5 ŞUBAT 1962 başarılı oyun TİYATRO Gökçer "Su kızı"nda Âşık Gökçer kese kabul ettirmeğe muvaffak ol- muştur. İdareci Gökçer Cüneyt Gökçer Devlet Tiyatrosunun , başına getirildikten sonra Ankara İzmir ve Bursa Tiyatrolarındaki faa- liyeti aksatmadan yürütmekle kal- mamış, bu faaliyete ilâveten Ankara- da, Yenişehirdeki eski Beşinci Tiyat- royu Devlet Tiyatrosuna almış, esas- lı tadil ve ıslahlarla çok cazip bir ti- yatro haline getirmiş, Başkentin Be- şinci Devlet Sahnesi olarak 1960-61 mevsiminden itibaren faaliyete geçir- miştir. Onun idaresinde Devlet Tiyatrosu daha çok telif eser oynamaya başla- mış, Küçük Tiyatro son yıllarda ta- mamile telif eserlere ayrılmıştır. İlk defa olarak Türkiyede üstüste , birkaç telif lan telif eser sayısı dokuzu bulmuş- tun. Cüneyt Gökçer Genel Müdürlüğe geldikten kısa bir süre sonra Tiyat- romuz için önemli meselelerden biri, Tiyatromuzu Batı sanat çevrelerine tanıtma meselesi de hal yoluna gir- miştir. Devlet Tiyatrosu 1960 yazın- da Pariste Milletler Tiyatrosu faali- yetine katılmış, "Kral Oidipus" ve "Hürrem Sultan" piyeslerini oynaya- rak Türk dram sanatı hakkında Pa- ris gibi mühim bir sanat merkezinde müsbet yankılar uyandırmaya mu- vaffak olmuştur. 1961 sonbaharında Kıbrıs ve Atinaya yapılan turneler, buralarda verilen "Köroğlu". "Kral Oidipus" ve "Midasın Kulakları" tem- 29