iktidarı bilâkis, gayrameşru a onun başına geleni "siya sanmaktadır ve bu “haksız. lık"ı, bir punduna getirip düzeltmeyi asıl hedefi bilmektedir. Af diye tut- turulmasındaki sebep, bu grubun af- fı bir atıfet değil, hak ve hata ta- miri sayması neticesidir. Ancak "ge- ri kalan cezaların çektirilmesine lü- zum kalmamıştır" şeklinde tecelli e- debilecek bir affın zamanı geldiğin- de "af, bütün neticeleriyle tahakkuk ettiğinde bir mâna ifade eder" diye bunu dahi geciktirecekler bu grup olacaktır. Nihayet, Mecliste "D. İktidarı bir ogayrımeşru iktidardır” deme hakkım kimseye tanımamak niyetinde bulunanlar aynı şahıslardır. Haftanın sonundaki o gün, sini ler gerilip te sükünet kaybolduğunda ve kontrolsuz sözlerin söylenmesine başlanıldığında bu çeşit tiplerden bol miktarın A rubu içinde mevcu- diyetinin hissedilmesi Koalisyon ko- nusunda ümitsizliğe yol açtı. yüzdendir ki celsenin sonlarına doğ- u İsmet İnönüye haber salınarak Meclise gelmesi sağlandı ve Başba- kan, toplantının sonunda hem A. P. Grubuna hem de bazı üyelerinin tah- rikçi roller oynadığında şüphe bu- lunmayan C H. P. Grubuna en sert, Basın âleminde, aynı temayülün, aynı zihniyetin ve aynı edebiyat tın şampiyonu bir kaç yayın orga- nı birden fışkırmış bulunuyor. Bun- ların hepsi, seçim öncesi Son Hava- disinin parlak kaderinden doğan bir gıptanın, hevesin neticesidir. O Son Havadisin, bugünkü değil, es - ki idarecilerinin elindeyken, seçim - leri takiben, yükselişi (sırasındaki hızına aş bir hızla düştüğü unutul- muştur. Yahut, yeni gazetelerin hazırlıkları henüz bu sukut bugün- kü korkunç halini almadan yapıldı- şına çıktığı sırada ve belirli şartlar altında Son Havadisin topladığı o kuyucu kitlesini şimdi bol sayıda yayın organı paylaşmaya çalışa caktır. Bundan, A. P. nin ve onunla bir likte Kayseridekilerin büyük zarar göreceği hususunda hiç (kimsenin tereddüdü olmamalıdır. Zira yeni organlar, en fazla bağıranın, en a- şırı yayın yapanın en fazla müşte- riyi kendi tarafına çekeceği inancı içinde azdıkça azacaklar, ve bütün hudutları aşarak az zamanda hem kendi başlarım, hem taraftarı gö- ründükleri teşekkül ve o şahısların AKİS, 8 OCAK 1962 en kati ihtarım yaptı, Gruplar ken- di aralarında geçinemedikleri tak- dirde opartilerarası bir işbirliğinin sürdülemeyeceğini bildirdi. Haksız hiddet Ödenek Meselesi, bilhassa umumi efkâr önünde bilinen şeklini o al- dığından bu yana, Anayasayı zorla- e ir kapılan A. P., veC.K.M. P. mensupları Cc E > ii karşı Mini duymaktadır- lar. C. H. P. liler bu meselede en ön- ce ayılmışlar, umumi efkâr d. kendilerini şaibeden kurtarmışlardır. Halbuki bilhassa A. P. liler ve "tarihi şahsiyet" payesi kazanmış Esat Ke- mal Aybar dolayısıyla Y. T. P. Ular, nihayet bir kısım C. K. M. P. liler, sırf inatları yüzünden okkanın altı- na gitmişler, millet nazarında dam- galanmışlardır. Şimdi, bunun müsebbi bi diye, -kendi gafletlerini görecek yer de- ya Basım, yadaC EH. P. yi suç- lamaktadırlar. C. H. P. içinde, baş- larına gelecek olanı vakt-i zamanın- da kendilerine haber vermiş olan Suphi Baykam ise bilhassa bu nefre- tin sebebini teşkil etmektedir. Hele, Anayasa zorlayıcılarının umumi efkâ- rın çok şiddetli tepkisi karşısında tersyüz etmeye mecbur kalmış olma- YURTTA OLUP BİTENLER ları, yelkenleri suya indirmeleri yü- reklerindeki infiali daha da arttır- tı mıştır Bitirdiğimiz haftanın (sonundaki celse açılmadan önce bir insaflı A. P.li, koridorda rastladığı bir gazete- ciye şunları söyledi: "— Nasreddin Hocanın hikâyesi meşhurdur. Hani, Hoca bindiği odalı kesiyormuş ta geçen o biri kendisine düşeceğini söylemiş. Hoca da, düşünce, yeldirmesininin etekle - rini topladığı gibi yolcunun peşine takılmış ve ondan ne zaman öleceği- ni de öğrenmeye kalkışmış. Öyle ya düşeceğini bilen adamın öleceğini bil- memesine imkân mı vardır? Şimdi, bizim Grupta bazı arka- daşlar Hocaya benziyorlar, üstelik onlar, kendülerine düşeceklerini söy- lemiş olanları kendilerini (düşürmüş olmakla itham ediyorlar. Bari, mü- zakereler dejenere olmasa.." Halbuki, Başkan Refet Aksoy o- lunca, her şey süratle çığırından çık- tı. Mm şahikası ılmaması gereken şey, sanli dağılması ve sözün OÖ- denekler Meselesiuln dışına taşma- sıydı. Bir basiretli Başkan bunu A.P. nin baş belâları başını yiyeceklerdir. Memleketin im havası s tarda 25 kuruş açılan kasalara bu- na rağmen dolmayacak ve o hayal- lerin gerçekleşmemesi şiddet dozu- nu arttırdıkça arttıracaktır. Bu- günkü rejimin Basın Hürriyeti an- va her şeyden çok bir büyük mü- mahaya dayandığından bu dav- GAMLI freni de olmıyacaktır. Ola- cak olan şudur: Bu yayınların, kar- şısında cephe alacakları hareketin ismiyle söyleyelim: 27 Mayıs hare- ketinin muharrik kuvvetleri kopa- rılacak yaygara üzerine en zamanda o topla- nacaklar, kenet- lenecekler ve a ruhu eski ateşiy- le yaşatmaya koyulacaklardır. Böyle bir halden A. P. nin bir fay- da bulacağını sanmak bir - yaldir. Nitekim, ilk yayınlar ihtimalin bir ke- hanet olmadığını göstermiştir. Şid- detli tepki ken- dini birden O his- settirince, hiç şaşmamak lâzım- dır. Zira rüzgâr e- ken, mutlaka fır- tına biçer.