CEMİYET Gürsel Paşanın Yaveri: — Biz rahatladık... mağa başladık" diyor. Ece, ne lazımsa yapın, mak için. Ama, sıkıl- sıkılma- * Bayan Korur, insanların üzüntüsü ne üzülüp fazlaca harabolmamak için su formülü bulmuş: "Allah onu öyle A ami Acımak benim ne had- dim Çok güzel, çok manalı. Galiba Hükümet te vatandaşa karşı kendi- ne göre bu zihniyeti güdüyor. Mecliste, hanım milletvekilleri mad- di-manevi yerlerini buldular artık, Ne aleyhte, ne de lehte parmak kal- dırıyorlar. A. P. Grubunun yakının- daki koridorda çok güzel, çok rahat koltuklar var. Orada oturuyorlar ve kabul günü havası içinde, milletve- killerini kabul ediyorlar!.. * T ürk Dil Kurumunun gazeteciler- le tanışma kokteyli... Tahsin Banguoğlu Başkan... Kokteylin orta- larına doğru bir nutuk Mi Çağa- taycaya benzeyen bir n irden çağataycadan cayıyor ve "27 Mayıs inkılâbı" diye arapçaya sapıyor — Devrim diyeceksin, diye düzeltiyorlar. Tahsin Banguoğlu yarım özür diliyor. "— Biz eski Ez ye e surumuza bakılm Ama, yeni kuşaklar böyle kelimeleri devrim" saat kule Tahsin Banguoğlu Özürü kabahatinden büyük AKİS, 8 OCAK 1962 lanırsanız, o zaman affedilmez." Zaten hiç bir alanda kimsenin, eski kuşakların kusuruna (o baktığı yok! * Senatoya en devamlı üyeler M. B. , K. üyeleri... Eksiksiz geliyorlar. Öbürleri hala devamlılığa alışama- dılar. Fikirlerinde, kanaatlerinde bi- le... M. B. K. üyeleri hem devam edi- yorlar, hem de orduyu tutan kanun teklifleri toplamakla meşguller. Hem disiplin, hem sadakat bunun sonu... Bunun sonu? "A ybar" aya kampanyası henüz sona ermiş değil. Yakınlarında biri sunu o söyle- — Bu vaziyete geldikten sonra, ben olsam gönderilen havaleleri alır- dım. Hem itibardan ol, hem paradan.. İşim mi yok?" İşi mi yok?.. Kayseridekiler (o için gene "af'tan bahsediliyordu. Mahküm hanımla - rından biri: — Oldu ya af" dedi. "Hem de si af. Bütün hanımlar, kocaları- nın ihtilâl vesilesiyle Gİ dökülen uçarılıklarım affettile . Otursun- sunlar yerlerinde, bir yiyib bin şük- reksinler.. Bundan büyük af olur mu? Mükerrem Sorolun eski hanımı bile kendisini affetti Adı Tirling'di. İngiliterede bir dergi- nin tiyatro kritiğiydi. Dergi mühimdi galiba... zat, buraya geldi. Bir akşam tiyatro temsili seyretmek istedi. Ken disine derhal bilet falan temin, edil- di ve adam tiyatroya birinci perde- nin ortasında geldi, sokmadılar, ikin- ci perdeye kadar beklemesini söyle- diler. Yanındakiler hemen atıldılar: — Ecnebidir, ayıp.." Sokmayan, ayıp mayıp dinleme- ii. — Ecnebiyse, zamanında gelsin. Niye e pecikmiş edi. Efendim, yoğurdu, bizim yo- İorduiluzü çok seviyormuş t o- telde bir yoğurt yedi, sonra bir ikin- cisini istedi. Yoğurt bitmişti otelde. Dışarıya çıkıp aradık, ondan geç kal- dı. Ecnebidir, kusuruna bakılmaz..." Yoğurt sevdasından tiyatroya geç kalan münekkidin zaten hiç bir, a- ma hiç bir kusuruna bakılmaz! İstanbul lenceli sosyetesi, nihayet bir muhakemeye eğ- kavuştu. Reşit Egeli Yanar - döner Adnan Menderesin ilk "höt"ünde V. . ne geçen, 27 Mayısın ilk boru se- sinde soluğu ii C.H.P. İl dostları arasında alan -şimdi hangi (telden çaldığı henüz bell değildir. Reşit E* geli, Milliyetin dedikodu yazarı Ley- la Erduranın şikâyeti üzerine mah- keme huzuruna çıkarıldı. Leylâ Er- duranın iddiası, kocası (o avdayken, bir dost toplantısında Reşit Egelinin "yazdıklarına muğber olarak" ken- disine dille ve elle tecavüz etmiş -fe- na mânâda değil- olması. Kimin hak- lı, kimin haksız olduğu tabii adalet m . tesbit edilecek. , Leyla Erduranın "höt" de- mek kudretinden de, boru çalma ma- rifetinden de mahrum olduğu muhak- kak. Anlaşılan bazı kimseler, ancak bu seslerle teskin oluyorlar! * "Milliyet gazetesinden Türkan Tür- kerle Amerikan Haberler Bürosu Müdürü Jack Waters'ın karısı, ge- çenlerde kendi evlerinde verdikleri bir kokteyl. AN yeni bir dernek kurdular ürk-Amerikan oDediko- du Derneği. Küzücülür her ayın inde buluşacaklar. Türkan Türker aylık İstanbul dedikodularını, Mrs. "Waters da Amerikalılara alt ay- lık dedikoduları anlatacak. İlk. ran- devu 1 Şubatta, Hiltonda. Akla hemen şu soru geliyor: A. A. varken, böyle bir derneğe ne lüzum vardı? * Y-T. P. nin liderliği... Evvela Sıddık Sami Onara teklif edilmişmiş. Sonra Kubalıya. Ondan sonra da Ekrem Alicana!.. Böyledir... Kime niyet, kime kısmet!. 29