YURTTA OLUP BİTENLER maz nazarları altında getirildi. Ora- da, arabaya bindirilmesi ogerekiyor* du. Emniyet temsilcilerinin oObuna hatırlatması üzerine tabutun etrafı- nı saran küçük klik patırdıya başla- dı. Bunların bir kısmı "Şehidimizi vermeyiz" diye bağırıyor ve çıkmadı- ğından dolayı pek üzgün oldukları hâdiseyi çıkarmaya çalışıyordu. Bu sırada, alâkalılar tarafından durum yeniden Başbakana duyuruldu. İnö nü: "— Ne isterlerse yapsınlar.. Hiç umurumda değil. Bırakın adamları!" cevabım tekrarladı. Keskin sirke Emniyet kuvvetleri ısrar etmediler. ma, gaye ortaya çıkmıştı. Tak- kenin düşüp kelin belirmesiyle bir- likte cenazenin etrafındaki lıkta bir azalma oldu. Kalan ha ziyade A. P. teşkilâtının devşirme kuvwvetleriydi. Bunlar ellerinin üs- tünde tabut, başkent halkının kayıt- sız, batta istihfaf dolu nazarları al- şünde olduğu gibi o yürüyüş sırasın- da da döküntü çok oldu. Fakat, bir hâdisenin mutlaka çık- ması igin çalışılıyordu. Nitekim, bu yüzdendir ki tabut, Bayrak Kanununa aykırı olarak bayrağa an An- cak, basiretli polis ve askeri kuvvet- ler bunu tabutun üstünden sıyırıp al- mak ihtiyatsızlığım göstermedi. Ter- tipçilerin aradıkları fırsatın bir tür- i maması, tertipçileri üzüyordu. İlerinin evi önünde son şanslarını de- nediler. İstiklâl Ö i olmadı. Saygı duruşu yaptılar olma- dı. Askeri ciplere yuh çektiler-bir ta ordu mensuplarının tartak- zümrenin sırf Orduyu tahrik için or- taya attığı bir balondur-, gene Ool- madı. Sâdece, kalabalık gittikçe a- zaldı, azaldı, azaldı.. O kadar ki, mezar başına gidildiğinde, camiye nazaran bir avuç insan tabut başın- da kalmıştı. Tevfik İleri OEdebiyatı" ertesi bir kaç gün eski mokrat organ- larda yürütülmeye kalkışıldı. Aman, lar ve vahlar çekildi. Tabii, belli olmayan şehitler" den laf açıl- ması da unutulmadı. Ama, beklenen karşı tepki gelmeyince bir o haya) sukutu ölülerin dahi yağını çıkar- maya azimli güruhu pek üzdü. Sâdece, Ankara savcılığı Bayrak Kanununa aykırı olarak obayraktan gelişi güzel şahıslara kefen oyapm A görülsün? Sanıklar İleri ailesi mensupları değildi. A. P. teşkilâtı yürütücüleri içindeydi. Nitekim, bun- lar hakkında takibata geçildi. (Bir de, umumi efkâr yeniden infialle doğ ruldu ve bu "Menderes Bakanı'nın hafızalarda kalmış tadsız, (o biçimsiz ve sevimsiz hatırası isteristemezZ göz- lerin önünde yeniden canlandı Hükümet sinirlerine yüzdeyüz ha- kim olunca, hâdise meraklıları sâ- dece ölmüş adama, Tevfik İleriye et- tikleriyle kaldılar. Dış Politika Batının doğu komşusu Bitirdiğimiz haftanın içinde, uzun ıllardan beri belki ilk defa ola- rak Türkiyede dış politika meselesi iç hâdiselerin üstüne olmasa bile se- viyesine çıktı. İtiraf etmek gerekir ki buna, Sovyetlerin Ankaradaki gir- gin Büyük Elçisi Rijov sebep oldu. Onun Başbakan İsmet İnönüye yap- tığı ziyaret ve o ziyareti takip eden söylentiler, hele bu söylentiler yayı- lınca başkentteki uyuşuk Amerikan siyasi mahfilinde vuku bulan silkin- me, nihayet Amerika Büyük Elçisi Hare'in İnönüyü İkinci defa görmesi pek çok kimsenin dikkatini Hüküme- tin dış politikası üzerine çekti. An- karanın, bir yandan Washington, di- ğer taraftan Moskova nezdinde bü- yük alâkaya mazhar olması, bilhas- sa İsmet İnönünün her iki yandan geniş itibar görmesi ve meselelerinin Batılı ce daha iyi anlaşılmaya başlanması memlekette huzursuzluk arzulayanla- rın kulağına kar suyu kaçırmakta gecikmedi. Bu yüzdendir ki nasyonal sosyalist ideolojilerini kamuflaja tâ- bi tutan ve gericilerin liderliği heve- sini hâlâ kursaklarında muhafaza e- denler, Türkiyenin 1 numaralı dip- loması üstadı olduğunu en koyu mua- rızlarının dahi inkâra okalkışmadık- ları İnönüye dış politika dersi ver- meye, onu dostlarımıza jurnale kal- kıştılar. Sâdece bu, Başbakanın bir defa daha, dış politika konusunda mükemmel yo olduğunun şaşmaz delilini teşkil etti Nitekim, haftanın ortalarında, İ- nönüyü ziyaretten çıkan Amerikan Büyük Elçisi Hare'i Başbakanlık ka- İsmet İnönü Başbakanlıktan çıkarken. planlamaya doğru AKİS, 8& OCAK 1962