Allahaşkına, gene Amerikayı keşfe kalkmıyalım! Şu anda, yani Anayasa ortadayken ve memleketin sosyal duruma buy- ken grev hakkını tanımamaya kalkışmak Anayasa dışı bir davranış- tır. Sâdece Anayasa değil. Basiretli, ihtiyatlı bir Meclisin bu istikamet- ten uzak bir yol tutabileceğini sanmak güçtür. Zaten, grev hakkını tanımanın mı, yoksa tanımamanın mı toplam için huzursuzluk kaynağı teşkil edeceği kolayca söylenemez. Her halde, ikincinin ağır basacağı hususunda deliller, işaretler eksik sayılamaz. böyledir ama, grev hakkının şekil konusundaki peşin tartışma- lar aynı derecede yersizdir. Hele, bu haklan kayıtsız ve şartsız olma- sını istemek İleri değil, geri bir düşünüş tarzıdır. Zira XIX. yerine, ar- tık XX. asrın ikinci yarısında yaşadığımızı ve pek çok şey gibi top- lumun anatomisinin de değişmiş olduğunu unutmak imkânı yoktur. Bütün Batı âleminde grev hakkı düzenlenir, günün icaplarına uydu- rulurken bizde işe baştan başlamak, Gagarinin feza gemisi ortaday- ken bir radyo endüstrisi kurmak isteyenlerin Marconi'nin ilksel me- todlarını kendilerine model almalarından farksızdır. Grev hakkının tarihi gelişmesi üzerinde durmanın bir faydası yok- tur. Buna, her hangi bir ders kitabında bulmak kabildir. Ancak XIX. asrın liberal sistemi içkideki patrona karşı kullanılan grev hakkıyla XX. asrın devlet -patronuna karşı kullanılan grev hakkı arasında i fark bulunmak lâzımdır. XIX. asrın ikinci yarısında, işçi hareketiyle hareketsiz bırakılacak, nihayet bir müesseseydi. Haydi haydi, bir sa- nayi koluydu. Halbuki bugün öyle sektörler mevcuttur ki orada vuku bulacak bir duraklama bütün memleketi tarifsiz sıkıntılar içine at- maya muktedirdir. Gerçi, madalyonun bir de öteki tarafı bulunduğunda zerrece şüp- he yoktur. Grevi fiilen imkânsız hale getiren bir zahiri grev hakkının her hangi bir kimseyi kandırabileceği düşünülmemelidir. Platonik bir kanun hiç bir fayda sağlamayacaktır. İşçinin, gayesi belli grev hakkı- nı fazla sıkı kayıtlar altına almak, onun elini kolunu bağlamak, kar- şısına daima bir "amme menfaati" umacısı çıkartmak akıllı davranış değildir Bu çaresi, grev hakkını kanunlaştırırken ne bir yandan, ne ötekinden ifrata kaçmaktır. Batı demokrasilerinde XX. asrın ikinçi yarısında, devlet -patrona karşı bazı hayati sektörlerde grev hakkının kullanılışının hangi şartlara bağlandığını ve bunun suiistimali halinde Be gibi tedbirlere başvurulma yolunan açık tutulduğunu incelemek bü- yük hataları önleyecektir. XX. asır toplumlarının kendilerine has hu- susiyetleri, mücerret grev hakkı mefhumu üzerinde de tesir icra etmiş- tir. İşçi hareketinin başladığı günden bu yana medeniyetimizde vuku bulan gelişme ve onun icabı olarak açılan iş sahaları, bu sahaların toplum hayatındaki önemi gözden asla uzak tutulmamalıdır. Yoksa, pire için yorgan yakılmış olur. liman işçileri greve başlarken Kaynayan o kazan Bandıralı şilebin 4621 ton malı tah- liye edilemedi ve öylece kaldı. Bun- ların arasında bir Türk firmasına ait 1,5 milyon lira değerindeki tü- tün de vardı. Buna karşılık, Deniz- cilik Bankası hâlâ, işçilerin taleple- rini karşılama anlayışım göstermek- ten uzak bir tutum takınmakta de- vam ediyordu. Hareket başlayınca m ee bir faaliyetin içine gir. Duru dan Ulaştırma Bakanlığı, Bakanlığı, Bölge Çalışma lüğü ve İstanbul İşçi Sendikaları Bir- liği İdare Heyeti haberdar edildi. İs- tanbul Bölge Çalışma Müdürü Sa- bih Tursan, gazetecilere hâdiseye el konulduğunu bildirdi ve "İşçilerin bu davranışlarında haklı olduklarına ka- naatim var. İşveren Bankayı ikaz ettik" dedi. Ancak, Tursana göre, iş- çilerin işbaşı yapmamalarına sebep yoktu. Zira, bu haklarını Ki de arayabilirlerdi. Bunun üzerine, o gün öğleden sonra Denizcilik Banka- sında bir toplantı yapıldı. Genel Mü- dür Muavini Kâzım Meriçin başkan- lığında yapılan toplantıda, Bölge Çalışma Müdürü ile Deniz-İş Fede- rasyonu, iki iş müfettişi ve İşçi Sen- dikaları Binliği Başkam Avni Eraka- lın hazır bulundular. Tartışmalar u- zadıkça uzadı ve bir sonuç almama- dan dağılındı. Toplantıdan çıkan E- rakalın, liman işçilerinin bu hareke- tinin grev olmadığım bildirdi ve işve- renin davranışının kanunsuz olduğu- nu söyledi. "Kendimi asarım!" T oplantılara ertesi gün de devam ildi. Denizcilik Bankası yetki- lileri ile sendikacılar, Bölge oÇalış- a Müdürlüğünü hakem tayin etmiş- lerdi. Çarşamba günkü görüşmeler, lan ilk, toplantıda Genel Müdür Ser- met Gökdeniz, işçiler işbaşı yaptık- lan takdirde, sendikacılar ile görü- şebileceğini söyledi. Bunun üzerine sendikacılar, yanlarında Bölge Ça- luşma Müdürü olduğu halde Salıpa- zarı rıhtımında toplu halde bakliyen işçilere durumu bildirdiler. Bu arada Bankanın İşletme Müdürü (Kemal Kurtokan, ihtilâfın işçi lehinde hal- edileceğini söyledi ve "Sükünet ve huzur içinde çalışmamız lâzım" de- li, liman İşçilerinin sempatik ve he- ecanlı başkanı Muhittin Gezer ise, öğleden sonra yapılacak toplantıda, ihtilaf işçi lehine halledilmediği tak- dirde, kendisini ertesi gün Bankanın 'tapısına asacağı yolunda bir taahhüt savurdu. dinleyen işçiler, sendikacıları protes- o ettiler ve kendi aralarında bir karar vererek, görüşmeyi yapan he- yete 12 saat mühlet tanımayı karar AKİS, 8 OCAK 1962