YURTTA OLUP BİTENLER Saraçhanebaşındaki meşhur İşçi mitingi Bir devir açılıyor altına aldılar. yapacaklar, Buna göre, işbaşı ancak pazar yevmiyele- rinin kesilen kısmının tutarı toplu olarak kendilerine verilmediği (o tak- dirde, 12 saat sonra İşi yeniden bı- rakacaklardı. Bir işçi, "Bizde kuvvet kalmadı, kan kusuyoruz, artık sab- rımız tükendi" diye bağırdı, o öteki işciler de buna katılıp, aleyhte toplu tezahürat başlayınca "Ricacılar He- yeti" pabucun pahalı olduğunu anla- dı. Dönülüp yeniden masa başına o- turuldu. Öğleden sonraki toplantıda işçilerin taviz vermemeye kararlı ol- dukları hususu, "Ricacılar oOHeyeti" tarafından Denizcilik Bankası Genel Müdürü Sermet Gökdenize bildirildi. Gökdeniz, "Eh, pekâlâ! bir sev kalmadı" dedi. sip olarak, işçilerin pazar yevmiyesi hususundaki isteklerini yerine getir- meye âmâde idi. Gökdenizin bu söz- leri, Sendikacıların yüzlerinde o bir zafer tebessümü yarattı. istenen ol- muş sayılırdı. Gökdenizin bu sözleri söylediği sırada, saat tamıtamına 21.30'du. Varılan prensip anlaşması- nın yeni bir protokolle tesbiti işi ertesi güne bırakıldı. Bu arada der- hal İşçilere haber uçurulmuş ve ta- leplerinin kabul edildiği bildirilmişti. Sevinç avazeleri, Salıpazarı rıhtımı- nı kapladı. İşçiler ertesi sabah işbaşı yapmaya karar vererek dağıldılar. Yeni bir kuvvet Hadise, pek çok çevrede, kendi ça- pının üstünde alâkayla karşılan- dı. Yüzbin kadar işçi, bir gün önce gene İstanbulda, başarıyla neticelenen bir miting yapmıştı. Miting günü pek çok İstanbullu, bilhassa gayrimüs- limler, 6/7 Eylülün tadsız hatırası- nın tesiri altında evine kapandı, hat- AKİS, 8 OCAK 1962 ta kapısını bacasını kilitledi. "Yağ- ma", "karışıklık", "çapulculuk" söz- leri kulaktan kulağa fısıldandı. Ama işçiler, tam bir intizam içinde, ken- di kendilerine çizdikleri (programı tatbik ettiler. Bu, aynı zamanda bir da tesanüt ifade ediyordu. Toplantı- nın hemen akabinde liman işçilerinin, belirli peşin hükümlere sahip hukuk- çuların nazarında dahi grev sayılan bir harekete girişmeleri, fakat hem kanun önünde, hem de işverenle mü- cadelelerinde haklı çıkmaları oOhâlâ kapalı tutulan gözlerin açılmasına yol açtı. Türkiyede, "Sağlam Kuvvetler" diye bilinen Silâhlı Kuvvetler, Genç- lik ve Basının yanında, bunların bi- rincisi hariç, diğer ikisine nazaran çok daha mütesanit, disiplinli ve te- sirli bir yeni organize kuvvet doğu- yordu. Gerçi aynı gün Ankara şoförleri- nin giriştikleri kötü, manasız ve Za- ten fiyaskoyla neticelenen Oo gösteri grev hakkından endişe duyanlar için yürek ferahlatıcı bir manzara arzet- medi ama, bunu bir bakıma, şoför- lerin tam manasıyla işçi statüsüne sahip bulunmamalarına ve bu yüz- den iyi organize olmamalarına ver- mek lâzımdır Her halde ikinci Cumhuriyetin Kuruluşundan bu yana su üstüne kan işçi hareketleri, toplumumuzun o tabakasının, sesini ciddiyetle duyu lacak seviyeye geldiğini göstermek- -edir ve mantıki, makul sosyal ada- let arzularının politika potası içinde dejenere olması istenmiyorsa bu se «e kulak vermek zaruridir. Sürpriz değil ki.. Aslına bakılırsa, işçi hareketinin bu gelişmesi karşısında şaşmak caiz değildir. Sendikacılığın yoku açıldık- tan sonra, hangi kayıt konulursa ko- nulsun, hareketin bir belirli istika- mette ilerlemesi tabiidir. Nitekim, bizde de bu olmuştur. Gerçi, geçmiş- te kayıtlardan çok şikâyet edilmiştir. Bunların ciddi bağlar haline geldiği anlar da geçirilmiştir. Ama bu saye- dedir ki tecrübe kazanılmış, güveni- lir sendika liderleri türemiş, mesele- ler demagoji havasından kurtarılmış, en mühimi, işçi bünyesi bir takım zararlı telkin, tesir ve tahriklerden korunmuştur. 16 Ekim seçimlerinden sonra açılan yeni demokratik hayat içinde su yüzüne çıkan işçi hareket- leri hiç bir taşkın hisse yervermemiş, daha ziyade işçinin hayat şartları ile ilgili kalmıştır. Zaten, sendikacılğın da mânası bundan başka bir şey de- bidir. Hâdiseyi, bitirdiğimiz hafta için- de Hükümet müsbet olarak ve bu önden mütalea etti. Çalışma (Ba- kanlığının başına Bülent Ecevit gi- bi, reaksiyoner olmak bir yana tam aksine, ileri fikirli bir genç aydının getirilmiş olması işçi hareketinin bü- yük talihini teşkil etti. Bülent Ece- vit, kollan sıvamadan önce paçaları sıvadı ve Bakanlığım alâkalandıran meseleleri bir defa yerinde, gözüyle görmekte fayda mütalea etti. Bu yüzdendir ki genç Bakan, işçinin ke- şif hâlde bulunduğu yurt bölgelerinin bir kısmını gezdi, dertleri oöğrendi, levaları üzerinde alâkalılarla | isti- arede bulundu. Her şey göstermektedir ki Türki- yede grev hakkının tanınması, artık bir an meselesidir. Bu bakı mdan, iş- çilerin bir nevi antrenman yapmala- rında zarar, değil, fayda vardır. Şim- 17