Haftanın İçinden İnsan Faktörü T ürkiyenin, İnönü Kabinesinde aradığını gereği derecesinde bulduğunu söylemek imkânı, bilmiyorum var mı? Varsa bile, bunun pek zor olduğu muhakkak- tır. Halbuki, şurası gerçektir ki, iş yapma bakımından İnönü Kabinesine bir kusur bulmak kabil (değildir. Hükümetin çalışmalarını yalandan takip (edebilecek mevkide bulunanlar için, bundan başka bir il lamayacağını söylemek vicdan borcudur. a bu kiyenin, İnönü Kabinesinde aradığım bulmasına e ep, basittir. Hükümet, bur demokratik sistem Kli insan faktörünün taşıdığı önemi müdrik görün- İnsanı, onun beşeri yapısını, zaaf ve ihtiyaçla- rım, meraklarım ve endişelerini kaale almıyor. Bunları tatmin etmeden hiç bir şey yapamayacağını, hiç bir çarkı harekete getiremeyeceğini, bütün meselelerin en mükemmel hal çârelerini bulsa memlekete iki boyu yol katettiremeyeceğini farketmiyor. Belki de bu, "İktidarda İsmet Paşa"nın şimdiye kadar hep, bir kapalı sistem içinde çalışmış olmasının, insan faktörü- ne önem vermenin iktidarlar için demagojik davranış olduğunu sanmasının, gürültü patırdıdan hoşlanmama- sının neticesidir. Ne yapanınız ki Demokrasi, belirli icapları olan bir rejimdir ve bu icapların birincisi, in- san gaktörüyle günü gününe, saati saatine alakalan- mak, onu canlandırmanın yolunu bulmaktır. Yaşadığımız dünyada, bir mesele için hâlâ çeşitli hal tarzları bulunduğunu iddia etmek imkânı kalma- mıştır. Akıl için yol bir olduğu gibi, dâvaların 'çözüm çâresi de arlık aşağı yukarı tektir. Zaten bu yüzden- dir ki belirli sistemler içinde çeşitli cereyanlar birbir- lerine gittikçe yaklaşmaktadır. Alman sosyalizmini alman Iberalizminden ayırmak, ikiz kardeşler arasında tefrik yapmak kadar zordur. İngilteredeki Muhafaza- kâr Parti derecesinde sosyalist temayüllü bir siyasi teşekkül ise, pek çok Az Gelişmiş Memleketin arayıp ta bulamadığı nimettir. İskandinavyadaki sosyalist partilerin ise, liberallerden farkı nedir, mutlaka pertav- sızla bakmak lâzımdır. Batı sistemi içinde durum budur da, öteki cep- hede gerçek başka türlü müdür? İşte, bir komünist parti Rusyada var, bir komünist parti Çinde var, bir komünist parti Yugoslavyada var. Kâğıt üzerinde dokt- rinleri aynı, prensipleri aynı. Ama, üzerine EE AMiKiei meselenin hususiyetine göre tavır takınıyorlar. Bu den de, Batıda aynı meselenin üzerine eğildiklerinde birleşen partiler derecesinde, bunlar değişik meselenin üzerine eğildiklerinde ayrılıyorlar. Bugün, siyaset ayrı- lığı parti ayrılığı değildir. Sistem ayrılığıdır. Sistem- leri ise, insan faktörünü telakki tarzı birbirinden fark- lı e ır rışık görünen lafları, belki bir misalle ay- dinletmek, kabildir. Türkiyede tek insan yoktur ki, mil- letçe daha fazla çalışmadığımız takdirde, yani iş gü- cümüzü verimli kılamazsak kalkınma imkânımızın ol- madığını bilmesin. Bu yüzdendir ki, İhtilâlin ilk günün- den bu yana memleketin idarecileri çalışmamız lüzu- munu haykırmaktadırlar. Türkiyede demokratik (bir idare bulunsa da çalışmamız lâzımdır, faşist idare de, komünist idare de.. İdarelerin arasındaki gerçek fark, bunu temin için kullanacakları çaredir. Nitekim, bir AKİS, 8 OCAK 1962 Metin TOKER değişik hükümet etme sistemine hevesli görünen bizim meşhur 1d'ler, her kapalı sistemde olduğu gibi "Se- ferberlik" kelimesine (o sarılmışlardı ve bir "Çalışma Seferberliği"ni ilânın hazırlıkları içindeydiler. kilde, "Ülkü ve Kültür Birliği" de millete, faşist idare- lerin aşıladıkları neviden şevk, iman ve aşk aşılayacak, Türkiye marş nağmeleri ve boru sesleri arasında çalış- maya koyulacaktı. Bu usulü reddettik. Ama bu, çalış- ma lüzumumuz ortadan kalktı mânasına gelemez. Bir Hükümet, kendi bünyesi içinde karınca gibi çalışsa ve en basiretli yolu tutsa dahi, bir fildişi kule içine saklanınca Memlekette hareket yaratabilir mi? Halbuki herkes o bilmektedir ki özlediğimiz bereket, bu hareketin neticesi olacaktır. Milletçe yakamızdan tutulup silkinmemize lüzum varken, neredeyse biz, mil- let olarak Hükümeti yakasından tutacağız ve silkeleyip kanına biraz hararet, adalelerine, canlılık, diline bela- gat vermeye çalışacağız Bir kapalı sistem içinde, Hükümetin sesini fazla duyurmasına ihtiyaç bulunmayabilir. Umumi o efkâra hitap eden bütün vasıtalar o sistem içinde Hükümetin elinde bulunduğuna göre millete sâdece arzulanan ha- berler işittirilir ve bir ruh haleti vatan sathında muha- faza edilebilir. Bırakınız ki nazilerden bolşeviklere ve faşistlerden Nasırlara, kapalı sistemler içinde süratli hamleler yapmak isteyenler herkesten fazla gösteriş- li davranmışlar, bir yapılanı bin ilân etmişler, ateşi üzerindeki külleri kaldırmışlar ve kendi ruhlarındaki sıcaklığı insan denilen o güçlü âletin yüreğine akıtmaya çalışmışlardır Açık sistemlerde, herkes aklına gelen her şeyi söylerken bir sfenks sessizliği içinde kalan Hükümet sâdece karışıldığın devamını, zihinlerin (O bulanmasını, endişe yılanlarının çöreklenmesini sağlıyor ktir. Böyle bir tutumdan, memleketin ne kazanacağım kes- tirmek imkânı yoktur. Hele bu memleket bir durgunlu- ğun, hareketsizliğin, bekleyişin içindeyse ve işlerin sü- ratle açılmasına, canlılık duyulmasına, dinamizme ihti- yaç varsa susmakla, meselelerin üzerine ne şekilde eği- lindiğini söylememekle, insan faktörüne önem verme- mekle başarı kazanmak kabil değildir. Meşhur buh- randan sonra Amerikada işbaşına gelen Roosevelt'in hangi metodlarla ve ne kadar gürültüyle çalıştığı ha- tırlanırsa açık sistemlerin bu en büyük hususiyeti ve icabı da göz önüne getirilmiş olur. Bu çalışma tarzını Boosevelt gibi bir adamın farfaracılığı, reklam merakı, çalımı ve gösteriş aşkı ile izah etmeye kalkışmak pek basit bir davranış olur. san faktörü! Demokratik idarelerde onun ken- diliğinden, sadece manevi telkinlerin ve gıdaların neti cesi, hiç bir zorlamaya lüzum kalmaksızın harekete geçmesidir ki iktidarları başarıya ulaştırır veya bunun sağlanamaması başarısızlığa sevkeder mi- sal en yalanımızda bulunan misaldir. Türkiye, donmuş halde tekliyor. Buzlar Hükümet, bilhassa onun Başka- nı tarafından çözülmedikçe, İnönü demokratik bir ikti- darın icaplarına uymadıkça, vatandaşlara istikbale güvenerek çalışmaya koyulmaları için şevk, iman, güven vermedikçe Hükümet kendi dar çevresi içinde ağzıyla kuş tutsa bunun ne millete, ne memlekete iki paralık faydası olacaktır ve bir gün her şey çöküp yerini kaosa bırakacaktır. 5