SANAT Haberler 200. temsil Geçen mevsim ortalarında kurulan Meydan Sahnesi, özel teşebbüs olarak girişilen ikinci denemedir. İl- ki, kısa bir süre sonra başarısızlığa uğramıştır. Devlet Tiyatrosundan ayrılan dört genç oyuncuyla -Çetin Köroğlu, Kartal Tibet, Üner İlse- ver, Nur Sabuncu-, tiyatroyu ciddi bir meşgale olarak ele alan Ada- let Ağaoğlu, varlarını yoklarını orta- ya döküp Meydan Sahnesini kurmuş- lardır. Devlet Tiyatrosu gibi, ev- letten 17 milyon lira ödenek alan bir dev teşekkülün beş o sahnesinin bulunduğu Ankarada beş genç tiyat- rocunun bu cesaretli teşebbüsü, doğ- rusu, takdire değer bir davranıştır. Ama, işin sonunun geleceğine çok- ları inanamıyordu Meydan Sahnesinin Birleşmiş O- yuncuları, güç ve çetin bir yıl geçir- diler. Ama hiç de yılgın görünme- mektedirler. İşte bugün Ankaralı se- yircilerin gittikçe artan ilgisini, sonu gelmez yorgunluklar ve alın teri pa- hasına kazanmış durumdadırlar. bir oyunun 200. temsi- U oyun 200 geceyi aşkın bir süredir ka- palı gi oynamaktadır. oynanmaya başlayan “Zafer da Ş &inin parlaklığını göstermekt tedir. Basınla tanışma kokteyli Dil Kurumu, son aylarda, içe dönüklükten kurtulup dışa dönüklüğe yönelme çabası içinde gö- rünmektedir. Kurumla basın, öğre- tim kurumlan ve geniş halk yığın- ları arasında çeşitli fırsatlardan fay- dalanarak daha yakın münasebetler kurabilmek için ciddi bir program ha- ra Le Bu çalışmaların ilki mak üzere, geride (o bıraktığımız haftanın otelinde kurum geniş bir özet hâlinde basının bilgi- sine sunuldu. Kokteylde, Kurum Baş- kam Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu Genel Yazman Sami N. Özerdim. Der- leme-Tarama Kolu Başkanı Ömer Asım Aksoy, Yayın Kolu Başkanı Salâh Birsel, Terim Kolu (o Başkanı Hikmet Dizdaroğlu, Sayman Uluğ İğdemir, Tanıtma Kolu Başkam Sunullah Arısoy hazır bulundular ve davetlileri karşıladılar. Kokteylde Ankara İstanbul gazetelerinin tem- 32 silci ve muhabirlerinin büyük bir ço- Şunluğu ile, tanınmış sanatçılar var- dı. Basın- Yayın Genel Müdürü Be- kir Tunay, kokteylin sonuna kadar kaldı ve kurum için teşkilâtının yar- dıma hazır buluğunu bildirdi. Başkan Banguoğlu, kısa bir Oko- nuşma yaparak, bu çeşit toplantıla- rın sık sık tekrar edileceğini, o bası- nın, kurumun 1 numaralı yardımcısı olduğunu, kurumun da elindeki imkân lar içinde basına yardımcı oolmaya çalışacağını bildirdi. Kokteyl geç saatlere kadar, dil konusu üzerinde çeşitli görüşmelerle düzenli ve samimi bir hava içinde devam etti. Kandilin ettiği Sair Edip Cansever, Ankaradan her nasılsa İstanbula gidebilen bir zılmıştı: "Kandil münasebetiyle oka- palıdır!" Edip Cansever: "— Allah Allah..." diyerek hay- retle arkadaşının yüzüne baktı ve: "— Bugün kandil mi?" diye ilâve siken Şair boynunu büktü: "“— Bilmem.. ansvern iyiden iyiye cam sI- il — ER ama birader" a kandil bugün. yor?" dedi, "tut, Yorgoya ne olu. "Ankaralı şair arakadaşı üzgün ve süzgün, boynunu büktü Yorgo olmazsa başlan yok muy- du sanki? Cansever, Kumkapıda ne kadar rum meyhanesi varsa bir bir, arkadaşıyla birlikte dolaştı. e Hepsi de kapalıydı ve kapılarda kâğıtlar a- siliydi: "Kandil münasebetiyle kapa- lıdır " Meydan Sahnesinde "Dolap"ın 100. temsili Dolap şair arkadaşım ağırlamak istedi. An- karalı şair uzun süreden beri ağız tadıyla taze balık yiyemediğini söy- lüyordu. Cansever, arkadaşını yanı- na aldı, göğsünü gere gere: rü bakalım, sana bir ba- lık yedireyim de gör!" dedi. Doğruca Kumkapıya gittiler. Va- kit öğle üzeriydi. Taze balık, ro- ka ve rakı... Menü aşağı yukarı önce- den hazırlanmıştı. Ankaralı şairin ağ- zı sulanıp duruyor, Kumkapıya var- makta acele ediyordu. Cansever de pek memnun görünüyordu. Kumkapı- ya gelindi. Cansever güvenli adım- larla Yorgonun meyhanesine (o yönel- di. Kapı kapak, perdeler örtüktü Kapıda acemi bir yazıyla şunlar ya- içinde Cansever, hırsından morarmış bir hâle gelmişti. Ankaralı şair, Canse- veri teselli etti: dolap " — Üzülme canım... Vardır bunun da bir hikmeti. Ola ki, bütün mey- haneci rumlar müslüman olmuşlar- dır!" Kumkapıdan eli boş dönen iki şair son bir deneme yaptılar, Saraybur- nundaki Agopun meyhanesine, gitti- ler. Agop açıktı, balığı a rakısı vardı. Cansever bir "oh!" çektikten sonra: "— Hele şükür, Agop müslüman olmamış!" dedi. İki şair, alabildiğine bir şevkle kendilerini balığa ve rakıya vurdu- lar. AKİS, 1 OCAK 1962