O gün, Ankara ii Hu- kuk Fakültesinde bİr Atatürkü an- ma töreni tertip ai. Günü ter- tipleyenler (Fakülte içinde Talebe Cemiyeti seçimlerine hazırlanan ve kendilerine “Halk Grupu" adım ta- kan gençlerdi. "Halk Grupu" Y.T.P. li iyi in ekkil işe m verdi, "Atatür alli ei oan Er bir takım beee davet etti. İlk davet haftani başlarında bir gün, Meclis kütüphanesinde Burhan A- paydına yapıldı. Y.T.P. li gençlerden müteşekkil "Halk ae gençlerin heyecanına ve protesto- larına sebep olan sözler söylemeğe başladı. Aslında, gençlerin bu "Men deres avukatı"na karşı allerjisi var- dı ya... Hele son sarfettiği sözler bardağı taşıran damlalar oldu. Apay- dın bir ara: "—- Atatürkün kurduğu Cumhu- riyet, bugün bazı mahfiller tarafın- dan kabul edilmemekte ve yıkılarak yenisi, yâni İkinci Cumhuriyet ku- ruldu denilmektedir. Burada size ha- tırlatmak isterim ki....." diye başla- yan tiradının sonunda: YURTTA OLUP BİTENLER dılar. Apaydın vaziyeti anladığı için hemen tevile sapmağı faydalı buldu ve: — Atatürk anlatılmaz, hissedi- lir" gibi lâfları ağzında geveledi dur- du. Ama bir defa ok yaydan çıkmış- tı, birden salon karıştı, Ön taraflar- da bulunan "Halk Grupu" Apaydına alkışla cesaret iksiri aşılarken arka- da bulunan ve hayli kalabalık olan bir başka grup kürsüye yürüdü. Maksat, ne pahasına olursa olsun A- paydımı susturmaktı. Apaydın vazi- yeti görünce kürsüden indi ve yerine sini rica ediyordu. Apaydın, Mende resten yadigâr câ- i bir tavırla:- "— Atatürk ve onun milliyetçiliği ile ilgili bir kon- feransa iştirak be- okşayarak gelece- ğini vaad etti. Daha sonra ay- ni tip davetler C K.M.P. li Abdülhak Kemâl Yörüke, Y. i Fahrettin Kerim Gökaya ve C.H.P. Ti Kenan E- sengine de tekrar- landı. Onlar da geleceklerine dair 3öz verdiler. Nitekim hafta- na! başındaki O ün Hukuk F kültesinin konfe- rans salonu leba- lep dolmuştu. Ka- labalık o fazla idi ki bir kı- sım öğrenciler N ridorlarda (o kal lar. Gençlik, Ala türkün anlatılaca- ğı konferansa büyük ilgi göstermişti. Apaydın, sınıfından bu- (o Cumh lunduğu için olacak bezme âhir gel- di. O geldiği sırada kürsüde Fahret- ekabir Hayal ve Hakikat Bu memlekette bir , davranışın, Dir tutumun — savunucularından biri . hınk diyeceksin. hapsettirmek çin kanun çıka tatbik ettirmek maksadıyla koşacaksın. Efendin Tahkikat Komisyonu kuracak, sen bunun ne par- lak, ne münasip, ne şerefli bir iş olduğu yolunda hukuku zorlayacaksın. Sonra, üstadı kulağından tuttukları gibi mahkeme önüne çıkardıkla- rında sen bunda mükemmel bir siyasi yatırım firsatı görecek ve onun Anayasa davranışını savunacaksın. O kadarla da kalmayacaksın, bu- nun propagandasını da yapacaksın. "Asamazlar.! Asamazlar" diye te- pineceksin. Ta, adamı astırıncaya kadar.. Bunda bir suç olmadığı muhakkaktır. Böyle davranmış olanlara memlekette hiç bir kapı “Bu nasıl İhtilâ1?” diye , şaşmak ka ildir. davrananlara, böyle kapanmamıştır. Belki, Ama, aslına bakarsanız lisin kapısındaki Mehmetçik kendilerine selâm vermektedir ve kendi- leri bundan dolayı öğünmektedirler. Mükemmeli Ama insan, bir seçim sandığına girip çıktığı için ve sadece bu yüz- den, savunmasını yaptığı bütün o davranışların karşısında yer almış kütleler nezdinde artık temize çıktığına nasıl inanabilirt Efendi, biraz kenarda dursana. Efendi, her şeyin içinden çıkmasana Efendi, artık yeni bir zihniyetin, yeni telakkilerin adamı olduğunu sessizce, yavaş yavaş belli etme yollarını arasana. Efendi, haddini bilsene ve biraz beklesene. Nedir bu, reklam merakıt Nedir bu, birinci sınıf şahsiyet rolü oynama hevesi? Bırak sözlerini, sadece isminin o kütlelerde sebep olduğu allerji daha kaybolmadan Hani, insan merak ediyor. Basın İkaz etti, gençlerden dersini aldın. , Rami kışlasında toplantı varmış. Subaylara, Ordu iç Hizmet Ta- limatnamesinin 89. Hukukçu" arıyorl ai Gitmez misin ! olmadı. e Şimdi gittin, maddesi hakkında konferans verecek bir "Büyük — Demin de söylediğim gibi, ba- zı mahfiller Ata türkün kurduğu uriyeti yıkılmış olarak kabul Fi... edip, milli iradeyi tanımamakta.." diye devam edince arka sıralardan cası ülhak Ke- mal Yörük kür- süye çıkarıldı ve talebeleri (teskin etmesi istendi, Fakat ikü eski hocalığı da infialin önüne set çekemedi. Nitekim Abdülhak (Kemâl Yörük (o kürsüden inerken: "— Bu kadar yılık hocayım, ta- lebenin bu derece söz dinlemez hale geldiğini ilk defa görüyorum" oo di- layarak Yassıada avukatını (o takbih ettiler ve oFakül- teyi süratle o ter- ketmesini o istedi- rada iki askeri öğrenci Apaydının yanına yaklaştı ve: beraber gelin, Sizi buradan çıkaracağız” dediler. Apay- dın askeri elbiseyi em rahatla- tin Kerim Gökay vardı. Apaydın, taraftarlarının alkışlar arasında ön sıradaki yerine geçti ve oturdu. Fah- rettin Kerim Gökayın nutku bitince söz sırası Apaydınındı. Apayı he- yecanlı adımlarla (kürsüye çıktı ve meşhur Yassıada avukatı uslu uslu konuşurken birden işleri karıştırdı AKİS, 1 OCAK 1962 bir uğultu halinde: & i Menderes gibi konuşu- yor. Hasıl da ustasından ders almış' sesleri gelmeğe başladı. Fakat Apay- dın bunu farketmedi ve devam etti. ancak bu defaki protesto son dere- ce sert ve eti Eee Gençler yerle- rinden — İn ri im atalım dı- şarıya!" seklinde bağırmağa başla- dı, nani msedi ve gençler — Çok naziksiniz" diz muka- lede bulundu. İki askeri oöğrenciden adı Mete seval olanı Apaydına eğilerek: — Nazikliğimizden deği bu mukades çatı altında nahoş bir hadi- se olmasını istemediğimizden sizi çı- karıyoruz. Yoksa sizin fikirlerinize 17