T Doktorluk Bir mektubun öğrettikleri enlerde birgün Ankaradaki Has- tahanelerden birinin (o Başhekimi- ne bir mektup geldi. Mektup, Alman- yanın Geislingen şehrinden postaya atılmıştı. e Başhekim, masasının ba sına geçtiğinde mektubu (masanın Üzerinde buldu, ve heyecanla açtı. ektup bir meşlekdaşın dost mek- tubuydu ve malüm girizgâhtan son- ra şöyle devam ediyordu: "Ertesi gün buraya geldik. oOr- talık kararmıştı. İstasyonda memur- lar, hastahaneye geldiğimizi telefonla bildirdiler. Hemen bir vasıta gönde- rerek bizi ve eşyalarımızı aldırdılar. O gece bizi hastahanede misafir et- tiler. Hastahanenin çok kibar ve iyi bir başhemşiresi var. Bizimle çok yakından meşgul oldu. Ertesi gün ben hemen aralarına katıldım, vazifeme (başlamış oldum. Onlar, hastahanede daha birkaç gün kalmamız için ısrar ettiler, fakat biz teşekkür ettik ve evimize yerleşme- ge başladık. Biz yenilerini alıncaya kadar, masa, iskemle, yatak, gard- rop, karyola gibi bilumum Miyacla rımızı temin ettiler. Böylece,- kısa bir zamanda tamamen intibak etmiş olduk." Bu tatlı kelimelerin arkasın- daki acı erçeği oOgörüp üzül- memeğe imkân yoktu. Bir Türk doktor Almanyaya gidiyor ve orada, herhangi bir şehirde, memleketinde göremediği iyi kabulü, muameleyi görüyor ve bu mukayese, kendisini, memleketi adına üzüntüye osevke- diyordu. Başhekim beklediği o satır- ları bulamamanın üzüntüsü içinde koltuğuna yaşlandı ve (o düşünmeğe başladı: Yurt dışındaki bu meslekda- şının, memleket hasretinden, memle- kettekileri özlediğinden (bahsetmesi gerekmez miydi? Ne var ki Alman- yanın Geislingen şehrinde yeni bir hayata başlayan doktor, durumundan çok memnundu. Üstelik Türkiyedeki hayatını hiç te özlemiş görünmüyor- du. Aksine, yabancı ülkelerde gördüğü iyiliği, insanca davranışı (oÖvüyordu. Bu, bir bakıma, kendi memleketinin tevil kamil etmez yergisiydi. Nitekim doktor, mektubunun bir yerinde ay- nen şöyle demekteydi: "Bizde boş giden ambulansa binmek suçtur. Halbuki bunlar, gece vakti, hastaha- nenin arabasıyla bizleri ve eşyaları- mızı alıyorlar, bizleri hastahanede misafir ediyorlar bize yemek ikram ediyorlar. Zihniyet, anlayış ve tutum 28 B ne kadar başka!.. Sekiz sene hizmet ettiğim ve yıpranarak çalıştığım mü- essese o beni maaşsız, yolluksuz bi- raktığı a izin Ni de başıma neler ge Başhekim, mektibu birkaç defa okudu ve düşünceye daldı. Türkiyede (insandan ziyade for- maliteye önem verildiği bir gerçek- tir. Bu yüzden, yalnız tıb sahasında değil, o çeşitli bilim sahalarında da Türkiyenin büyük kayıpları oolmuş- tur ve olmaktadır. Gerek tahsil ve gerekse ihtisas için Türkiyeden ay- rılmış olanlar, bir daha yurtlarına donmak istememektedirler. Bunun sebebi, adı geçen doktorun mektu- bunda açıkça görülmektedir. masına sebep olmaktadır. Bundan zarar gören de, elbette ki memleket- tir.'Zaten kötü Şartlar altında vazi- fe görmeğe, memlekete faydalı ol- mağa çalışan bir doktorun, bir de, hakkı olan küçük ilgiden mahrum kalması, onu ister istemez memleket dışına itmektedir. İkinci bir sebep te, ayni fakülteyi ayni yıl bitirmiş iki doktordan birinin mahrumiyet böl gelerinde çalışmağa mecbur edilme- si, buna mukabil, diğerinin büyük şehirlerde serbest çalışmasına mev- zuatın müsait Mi "Hak yok, vazife va Memur olarak mazi görecek her aydın için Türkiyenin çok yerin- de şartlar hiç te övünülecek gibi de- ğildir. Buna omukabil, devletin, bu vazifelilere kolaylık gösterdiği de söy lenemez. Halbuki, kendisinden hiz- met beklenen bir kimseye, bele bir Hasta tedavi "Aman doktor Türkiye, her bakımdan geri kal- mış bir ülkedir. Hiç bir saman kuru malzemenin, kuru sistemlerin bir ülkeyi kalkındırdığı o görülmemiştir. Bir ülkeyi o kalkındıracak olan, an- cak insandır. Bu sırra ermiş olan ül- keler, çabucak kalkınabilmişlerdir. Bunu anlamıyan veya anlamak iste- meyen ülkelerse, Türkiye gibi, bir ta- kım formüllerle çıkış yolu arama tadırlar. Türkiyenin, bugün içinde bulunduğu şartlar, doğrusunu söy- lemek o gerekirse, hiç bir idealistin kolay kolay kabul edebileceği şart- lar değildir. e Tıbbiyeyi bitiren gen;; bir doktor, bir idealiste yakışacak şekilde davranıp, her bakımdan ter- kedilmiş bir memleket köşesine git- mektedir. Fakat orada karşılaştığı kötü şartlar, ilgililerden gördüğü li- mit kına muamele, o idealisti kötüm serliğin çukuruna itmekte, kendisin- den beklenen randımanın alınama- eden doktorlar derdine bir çâre" doktora, devletin bir takım imkânlar hazırlaması gerekir. Sağlık durumu yüzyıllardır o ihmale uğramış bir memlekette, bir doktora çok iş düşmektedir. Fakat buna mu- kabil, o doktorun halka faydalı ola- bilmesi için devletçe (o herhangi bir kolaylık düşünülmemektedir. "Hak yok, vazife var" Oo şaşınc a vazifeye çağrılan bir doktorun tee insan- üstü bir güce sahip olsun- uzun müd- det çalışabilmesine, faydalı olmasına imkân yoktur. Hele ortada, elle tutu- lur bir eşitsizlik varken, bunu bekle- mek manasızdır. İşte, bundan bir müddet evvel Almanyanın Geislingen (şehrinden Türkiyedeki Başhekime yazılan mek- tup, bir yaranın kanamasına sebep oldu. Doktorların yurt dışında vazife kabul etmeleri ve bir daha anayurda dönmek istememeleri böylelikle ne- AKİS, 1 OCAK 1962