1 Ocak 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

1 Ocak 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Röportaj Suna Kanla Bir Konuşma Violonist Suna Kan, geride bıraktığımız haftanın başında bir THY uça- ğgıyla Moskovadan Ankaraya geldi. Sanatçı, yirmi gün içinde Rusya nın altı şehrine gitmiş ve yedi konser vermiştir. Bu konserlerin sâdece bir tanesi orkestrayladır, diğerlerinde Türk kemancısına bir Sovyet piyanis- ti refakat etmiştir. Suna Kan Ankaraya ayak bastıktan birkaç saat sonra AKİS muhabiri kendisiyle aşağıdaki konuşmayı yapmıştır: — Avusyaya hareket etmeden evvel, gazeteler, Ulvi eme Erkinin, Adnan Saygunun ve Muammer unun eserlerini çalacağınızı yazmıştı. Bu tasarınızı perçekleştrebiimiz mi?" smen... Aslında ben Rusyaya 1961 Mayısın- da gidecektim. o zaman resital programlarıma Say- gunla Usmanbaşı miştim. Ama sonra turnenin tarihi ileriye atıldı, be- nim programlarda ufak tefek bazı değişiklikler oldu. Meselâ, Usmanbaşı, Sovyet dinleyicisinin dizisel bir eseri anlıyabilmesi için gerekil ön hazırlığı yoktur diye çıkardım, yerine Muammer Sunun folklora dayanan bir kompozisyonunu koydum. Fakat işin asıl önemli yönü, M oskovaya gidinceye kadar, orkestrayla çalma bulup bulamıyacağımı, resital , Prograi amların- dan hangisinin seçildiğini bilmiyordum. yleyse owkotrayla verdiğiniz tek konserde niye, Mozart çaldınız? — Ben Mo oskovaya indiğim vakit bütün afişler basılmıştı bile. Esasen orada iki provayla orkestranın bütün bütüne ra olduğu bir eseri çıkartmamıza imkan da yoktu — Resital programınızda en çok alkış toplayan eserler hangileriydi ?" — Beethoven'in "Do minör sonat'ı, Debussy'nin sonatı ve agam "— Rusyada yayınlanan tenkitler elimize geçme- diğine ir Yemi. konserlerinizin otenkidini kendiniz mi MİSİNİZ alıcı kendisinden kolay kolay memnun olmaz. il herşeye rağmen, galiba Rusya konserle- rimizin bir seviyenin altına düşmediğini osöyliyebilece- ğim. Bunu iki sebebe bağlıyorum: Bütün gezi boyunca bana eşlik eden piyanist İkaterina Fuks çok usta bir sanatçıydı. 25 yıl Yampoiskinin sınıfında piyanist ola- rak çalışmış, Kogan, Bezrodniy gibi ünlü kemancılara eşlik etmiş. Beraberce gayet rahat müzik yaptık. En büyük kazancım bu oldu. Sonra Rusyada, kar- şınızda son derece anlayışlı bir dinleyici kitlesi bulu- yorsun — Demek ki Sovyet dinleyicileri sizin yorumla- rınızı beğendi. Ü — Bnnu söyliyebilmek için elimde hiçbir ölçek yok. Ama başka birşey söyliyebilirim: Sovyet dinleyi- cisi, sanatçıdan alkışını esirgemiyor. Bitmek bilmiyen bir alkış... Bizim ölçülerimize göre bunu olağanüstü bir başarı diye yorumlayabilirsiniz. Ama, gerçekten öyle mi acaba? Rusyaya ilk defa gittiğim için bunu karşılayışı başka tür! chef d'orchestre" adlı kitabında yazdığına göre, ıslık- lanmak Şikagoda başarı, Manchester'de başarısızlık AKİS, IOCAK 1962 sayılırmış. Madritte sıradan bir konserde mike size Za- fermiş gibi gelen sonsuz alkışlarla ka Amsterdamda da ağzınızla kuş tutsanız ri bir alkış beklememeliymişsiniz. Rusyayı hangi sınıfa sokacağı- mı bilmiyorum." — En çok hangi konserinizden memnun kaldı- nız?” — Leningraddakinden... 2300 Ta salon tama- men dolmuştu. Bu kadar büyük ve ir salon- da ilk defa çalıyordum. 4600 avuçta çikan ses, her sanatçıyı şımartacak kadar fazla oluyor." — Peki, memnun olmadığınız bir konser de var mı?" & t var: Moskova konseri... Sovyet Ordusu Merkez Evi Salonunda verildi bu konser. Moskovanın sapa bir yerinde küçük bir salon... Zaten oradaki kon- serlere pek gelen olmazmış. Diyelim ki Yenimahallede Sus Sineması büyüklüğünde bir salon. O bile dolma- mıştı. Doğrusu, kendimi Moskovada çalmış saymıyo- rum.” “ e Mozart'ın ge eslik eden Ya- roslavl orkestrasını nasıl buldunuz nemli bir orkestra değil. “ Yaylıları orta, ne- feslileri kötü. Fakat çok genç ve çok müzisyen bir şef- leri var: Yurt Aranoviç. Önemli bir orkestra değil de- dim ama. iki şefleriyle ayda oniki konser veriyorlar. Bu da küçümsenecek bir hizmet sayılmaz herhalde." " usyada mesleğinizle ilgili temaslarda bulun- dunuz mu?" "- Bolşoy Tiyatrosunda rusça icra edilen mükem- mel bir Traviata temsilinde, Stanislavski Tiyatrosunda Nikolay İvanoviç Peykonun Jeanne d'Are balesinde hazır bulundum. N. Peyko, Sovyetlerin orta kuşaktan saydıkları bir besteci. Galiba 1916'da doğmuş. Tabii tek bir eserine dayanarak bir besteci baklanda hüküm vermek istemem. Ama, Jeanne d'Arc'ın müziğini Av- rupanın çağdaş akımlarım izlemiş olanlar bir parça 'ucuz' bulacaklardır sanırım. Bu arada prima balerina Violetta Bovt'un eşsiz bir sanatçı olduğunu belirtmek isterim. Riga'da da Straus'un Salorae'sini seyrettim. Olağanüstü bir icra değildi. Moskovada Oystrah'ın sınıfına gidip bir dersi im fırsatını bulduğum için çok mutla sayıyorum kendimi ” — “so ovyet Rusya ile Saiçi mübadelesinin fay- dalı gen inanıyor musunuz? Elbet de... Sanat, ulusları birbirine yaklaştıra- cak en emin, en temiz yol. Yalnız bu konserlerin düzen- lenmesini Batı usüllerine göre yürütmek şarttır. Bir sanatçı konser programlarım, tarihlerini önceden bil- mek ister, gezi plânının son saniyede MM den üzüntü duyar. İlerdeki konserlerin daha ir titizlikle düzenleneceğinden şüphe etmiyorum. Çünkü her iki tarafın da iyi niyetinden eminim." 31

Bu sayıdan diğer sayfalar: